Mezhepler

Bir mezhebe bağlanmayı emreden ayetler – 5

A- İtiraf ediyorum, bu ayete yaptığın izah beni biraz sarstı. Önceki ayetlerdeki izahlarına kulp takıyor ve bir şeyler söylüyordum, ama bu ayete yaptığın izaha karşı söyleyecek tek kelimem yok. Sanki sana biraz ikna oldum gibi, ama daha yolun çok başındayım. Benimle biraz daha uğraşman gerekecek. Başka gösterecek ayetin var mı?

B- Merak etme, deliller de ayetler de bitmez. Yeter ki sen insafla dinle. İnsafın inşallah hidayetine vesile olur.

Sana başka bir ayet-i kerimeyi gösteriyim. Nisa suresi 59. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygambere ve sizden olan ulu-l emre itaat edin. Eğer Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve Rasulüne götürün. Bu daha iyidir ve sonuç bakımından daha güzeldir.”

Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk bizden üç itaat istemiştir. 1. itaat ona karşı yapılan itaattir. 2. itaat Rasulüne yapılan itaattir. 3. itaat de ulu-l emre yapılan itaattir. Acaba buradaki ulu-l emr ile kimler kastedilmiştir?

Kur’an’ı en iyi anlayan İbni Abbas, Cabir İbni Abdullah, İmam Mücahid, İmam Hasan, İmam Ata ve birçok âlime göre “ulu-l emr” tabirinden maksat âlimlerdir.

İmam Kurtubi tefsirinde İmam-ı Malik’in de aynı görüşte olduğunu nakletmektedir.

İmam Dahhak’a göre de ulu-l emr dini en iyi bilen fıkıh âlimleridir.

Celalettin Suyuti gibi 200.000 hadisi ezberlemiş büyük bir âlim “Itkan” adlı eserinde ulu-l emrin din ve fıkıh âlimleri olduğunu bildirmiştir.

A- Ama “ulu-l emrin” âlimler olduğuna dair ayette açık bir beyan yok ki.

B- Bak sana genel bir kaide söyleyeyim: “Bir fende veya sanatta ihtilaf edilen bir meselede o fennin ve sanatın dâhilerinin sözü geçer. O fenden ve sanattan olmayan birisi ne kadar da dâhi olsa sözü orada geçmez ve onun sözüne itibar edilmez.”

Mesela küçük bir hastalığın keşfinde büyük bir mühendisin sözüne bakılmaz. Tıp konusunda söz doktorlarındır ve basit bir doktorun sözü bu fenden olmayan büyük bir dâhinin sözüne tercih edilir.

Şimdi Kur’an’ı en iyi anlayan ismini saydığımız ve sayamadığımız yüzlerce âlim ayette “kendisine itaat emredilen” ulu-l emrin din âlimleri olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bu konudaki söz onlara aittir. Zira bu ilmin dâhileri onlardır. Onların bu ittifakına karşı başkalarının sözü, gök gürültüsüne karşı sivrisineğin vızıltısı gibi sönük kalır.

Ayette geçen ulu-l emrin âlimler olduğuna dair başka bir delil de şudur: Allah-u Teâlâ bu ayet-i kerimede ulu-l emre itaati katiyetle emretmiştir. Allah-u Teâlâ’nın bu şekilde katiyetle itaati emrettiği kişinin mutlaka hatadan masum olması gerekmektedir. Çünkü hatasız olmazsa emir mutlak olduğu için Allah’ın ona hata hâlinde de uyulmasını emretmiş olması icap eder ki, bu mümkün değildir. Demek Allah’ın itaati emrettiği kişinin kesinlikle hatadan masum olması gerekir. Bu masum şahsiyet ise ya bu ümmetin fertleridir ya da ümmetin bir topluluğudur. Ümmetin fertleri olması mümkün değildir. Zira ümmet fertlerinin hatasız olması düşünülemeyeceği gibi, ümmetin böyle ender kimseleri bulup onlardan dini öğrenmeleri de mümkün değildir ve ümmetin bu konudaki âcziyeti aşikârdır. Dolayısıyla ayet-i celilede geçen ulu-l emrin bir topluluk olması gerekmektedir ki, bu da ümmet içerisinde fetva verme yetkisine sahip olan müctehid âlimler topluluğudur. Zira fertler hata yapsa da İslam âlimleri hata üzerinde toplanmaz. İşte bu mütalaa neticesinde de ayette geçen ulu-l emrin âlimler topluluğu olduğu sonucuna varılır.

Ayrıca âlimlere ulu-l emr denileceğine şu ayet de ispat eder: “Müminlerin hepsinin birden topluca savaşa katılmaları uygun değildir. Her kabileden bir kısım insanlar din ilimlerinde derinleşmeli ve kabileleri savaştan dönüp gelince onları uyarmalıdır ki, böylece Allah’ın azabından sakınırlar.” (Tevbe 122) İşte bu ayet-i celilede âlimlerin korkutmasıyla diğerlerinin sakınmasın gerektiği belirtilmiş ve korkutulanlara âlimlerin sözünü kabul etmeleri vacip kılınmıştır. Bu itibarla âlimlerin ulu-l emr ismini almaları çok isabetlidir.

Netice olarak diyebiliriz ki: Mezkûr ayette Allah ve Rasulü ile birlikte ulu-l emre de itaat edilmesi emredilmiştir. Burada kastedilen ulu-l emr bu ümmetin müctehid âlimleridir. Zira:

1- İbni Abbas gibi, “Devemin yularını kaybetsem Kur’an’da bulurum.” diyen bir âlim, Celalettin-i Suyuti gibi 200.000 hadisi ezberlemiş bir muhakkik ve bunlar gibi yüzlercesi ve binlercesi ulu-l emrin âlimler olduğunda ittifak etmişlerdir ki, bunların sözü yanında başkalarının sözünün hiçbir kıymeti yoktur.

2- Kendisine itaat emredilen ulu-l emrin mutlak manada masum olması lazımdır ki, her konuda kendisine itaat edilebilsin. Masum olmaması hâlinde günahta da itaatin olması gerekir ki, bu caiz değildir. Hâlbuki peygamberler hariç hiçbir fert mutlak manada hatadan masum değildir. O hâlde burada kendisine itaat emredilen ulu-l emr fert değil, bir cemaat olmalıdır. Zira fert hata yapsa da cemaat bir hatada ittifak etmez. Bu cemaat ise âlimlerden başkası olamaz. Zira sultan ve kumandanların böyle bir cemaati oluşturması mümkün değildir. Netice itibariyle âlimlerin ittifak ettiği bir konuda onlara itaat ayet-i kerimenin emridir ki, onlar da bir mezhebe bağlanma konusunda ittifak etmişlerdir.

Ayrıca ayetin devamına da dikkat çekmek istiyorum:

Ayetin devamında, “Herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve Rasulüne götürün.” buyrulmuş. Bu kavli şerif icmadan başka kıyasın da hak ve şer’i bir delil olduğunu ispat etmektedir. Şöyle ki: Ayet-i kerimede kendisinde ihtilafa düşülen bir meselenin Allah’a ve Rasulüne götürülmesi emredilmiştir. Bir meselede ihtilafa düşmek için o meselenin Kur’an’da ve hadislerde açıkça geçmemesi gerekmektedir. Zira kendisinde ihtilafa düşülen mesele Kur’an’da ve hadislerde açıkça beyan edilseydi zaten onun hakkında çekişmeye gerek kalmazdı. İşte böyle bir meselenin halli için takip edilecek yol, ayetin emriyle onu Allah’a ve Rasulüne götürmek yani Kur’an ve hadislerde hükmü açıkça bildirilmiş meselelere kıyas ederek hükmü çıkarmaktır.

Demek bu ayet kıyası emretmiştir ki, bu, hükmü açıkça belirtilenlerin arasından hükmü belirtilmemiş olan bir meselenin emsalinin arayıp bularak onları birbirine benzetip kıyas ederek hükmü ortaya koymaktır.

Şimdi sana sorum şu: Madem kıyas şeriatın bir delilidir ve kıyas ile hükmü bulunacak meseleler çoktur. Acaba bu kıyası kim yapacaktır?

  • Bir milyon hadis-i şerifi ezberlemiş Ahmed İbni Hanbel mi yoksa ezberinde 100-200 hadis olmayan sen mi?
  • Ya da bir haftada Kur’an’ın tamamını ezberleyen İmam Muhammed ve dört yaşında hafız olan Said İbni Uyeyne mi yoksa Kur’an’ı sadece mealinden okuyup kendini âlim zanneden sizler mi?
  • Ya da İmam-ı Şafi’nin beyanına göre, bütün fıkıhçıların babası hükmünde olan İmam-ı Âzam mı yoksa fıkıh usulü ve kaidelerinden habersiz olarak sadece zannıyla hükmeden cahil cesurlar mı?

Hangisi kıyas edecek?

Bizler bir mezhebe bağlı olarak, “Bu işin erbabı olan mezhep imamları kıyas edecek.” derken; siz mezhepsizler, “Biz de kıyas ederiz.” demektesiniz. Hâlbuki kıyas edebilmek için kıyas edilecek Kur’an’ı ve hadisleri çok iyi bilmek gerekmektedir. Mezhep imamlarının her biri beş yüz binden fazla hadisi râvileri ile birlikte ezbere bilen dâhi zatlardı.

  • Bu zamanda kendisini onlara kıyas edenlerin hıfzında acaba kaç hadis var?
  • Kaç hadis râvisini tanıyorlar?
  • Hadislerin cerh ve ta’dillerine, nâsih ve mensuhlarına, tarik-i vürudlarına vâkıf mıdırlar?
  • Yine bunlar mezhep imamlarının son derece vâkıf olduğu Kuran’ı Kerim’in şer’i ve lugavi manaları ve bunların kısımları olan hass, âmm, müşterek, sarih, kinaye, nass, hafi, müşkil, müteşabih, dall-i bi-l ibare, dall-i bi-l iktiza, dall-i bi-l işare, nâsih, mensur vesaire aksam ve manalar bunlarda meleke hâlinde midir?
  • Boş ver meleke halinde olmasını sen bu saydıklarımızın manalarını biliyor musun?

Hâl böyleyken hangi cesaretle ictihada kalkıyorsun? Allah’ın razı olmadığı bir hükmü vermekten korkmuyor musun? Çıkardığın hükmün hadislere zıt olmasından ve Peygamberimize muhalefet etmiş olmaktan endişe edip titremiyor musun? Herhâlde cesaretini cehaletinden alıyorsun.

Ne diyeyim, Allah böyle cahil olmaktan ve böyle cahillerin peşine takılmaktan bizleri muhafaza eylesin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu