El-Musavvir
El-Musavvir; tasvir eden, şekil ve suret veren demektir. Bütün mahluklar kendilerine verilen şekilleriyle, tasvir edilen suretleriyle Cenab-ı Hakkın musavvir ismini göstermektedir.
Yağmur damlasından, kar tanesine, papatyalardan karanfillere, parmak izinden göz bebeğine, karıncalardan semanın yıldızlarına ve zerrelerden galaksilere kadar her mevcud kendine mahsus suretiyle ve şekliyle Allah’ın musavvir ismine aynadır.
Şimdi bir insanı ele alarak musavvir isminin tecellisini görmeye çalışalım; her parçasıyla harikulade bir planlamanın neticesi olan kafayı bir kenara bıraksak bile bu hazır malzeme üzerine geçebilecek bir yüz için sayısız, milyonlarca ihtimaller vardır. Bu sayısız ihtimaller içince, bütün akılları aciz bırakacak bir şekilde en uygununu, en güzelini seçmek tam anlamıyla imkansızdır. İnsanın yüzünde kullanılan malzeme son derece basit ve sadedir. Tek bir deri, bir çift göz ve birazda kıl. Buna rağmen iki aylık bir bebeğin yüzündeki o sadelik ve o basitlik içinde böyle güzel bir yüzün yaratılabileceğini, görmeseydiniz ihtimal verebilir miydiniz?
Bir insan için bir yüz çizdikten sonra ikincisi için başka bir yüz çizmek, en azından ilki kadar imkansızdır. Çünkü insanlar seri imalat ile yaratılmazlar. Hepsinde aynı unsurları kullanıp, her birine ayrı bir sima çizmenin zorluğunu meşhur Fransız ressam Hanry Metisse şöyle anlatıyor; “Bir ressam için gül resmi çizmek kadar zor bir iş yoktur. Çünkü daha evvel çizilmiş bütün gül resimlerini bir yana bırakıp öylece çizmesi gerekir.”
Hem insan yüzü basit bir portreden ibaret de değildir. Oraya yerleştirilen her bir azanın sınırsız bir sanat kadar sınırsız bir bilgiye ihtiyaç gösteren fonksiyonları vardır. Bütün bu fonksiyonların bir kenara bıraksak bile, bu yüzdeki tebessüm, endişe, sevinç, korku, kahkaha gibi yüzlerce manayı dile getirmek yüzü yaratmak kadar imkansız değil midir? Okyanusu bir bardağa doldurmak ne kadar zor ise, insanın ruhunu sima da temsil etmekte o kadar zordur. Müminin siması ruhu gibi aydınlık, kafirin siması ise ruhu gibi karanlıktır.
Bir heykeltıraşın basit bir heykele bile o simetriği verebilmesi için bazen yıllarca çalışması gerekiyor. Buna mukabil saniyede 4 insan ve her gün 350.000 insan son derece kolaylıkla yaratılıyor. Her birine farklı bir yüz veriliyor.
Bizler birbirine benzeyen ikizleri veya üçüzleri gördüğümüzde hayret ederiz. Şimdi soruyoruz; iki yüzü birbirine benzetmek mi daha zor? Yoksa milyarlarca insanın birbirine benzetmemek mi daha zor? Birincisine hayret ederken, ikincisi neden hayret etmiyoruz?
Kim birbirinden farklı bu yüzlerin yaratıcısı?
En basit maddelerden bir sanat harikası yapıp, sanatında akılları hayrete düşüren sanatkar kim?
Kim o yüzde sayısız manayı ifade eden?
Kim her ferde farklı bir yüz veren?
Kim o yüzdeki cihazlara mükemmel iş yaptıran?
Göze görmeyi, burna koklamayı, dile tatmayı kulağı işitmeyi öğreten kim?…
Bütün bu kimlerin tek bir cevabı var; Musavvir olan Allah
İnsanın yüzünü bir nebzede olsa inceledikten sonra, bütün hayvanların, bitkilerin, çiçeklerin, canlı ve cansız her şeyin tasvirini ve şeklini insana kıyas edelim. Ve Allah’ın musavvir ismine şöylece pencereler açalım:
Fiil failsiz, sanat sanatkarsız , kitap katipsiz olamayacağı gibi suret ve şekil vermek dahi musavvir yani bir tasvir edici olmadan olamaz ve mümkün değildir.
Acaba kağıttaki basit bir yüz resmi dahi bir ressamı gerektirirse, şu alemdeki hadsiz hakiki yüzler Musavvir olan Allah’ın varlığını gerektirmez mi?
Farklı bir yüz çizebilmek için, çizilmiş bütün yüzleri bilmek gerektiği gibi, farklı bir yüzü yaratmak için de, o ana kadar yaratılan bütün yüzleri bilmek lazım gelmez mi? Bu da Musavvir olan Allah’ın birliğine ve bütün yüzleri yarattığına delalet etmez mi?
Her bir yüz Allahın musavvir ismine delalet ettiği gibi, farklı olması cihetiyle de Allah’ın ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarına işaret etmez mi?
Kainat kitabı bize Allah’ı musavvir ismiyle tanıttığı gibi, Kuran dahi şu ayetiyle bizlere Allah’ın musavvir ismine şöyle haber veriyor;
“Sizi rahimlerde dilediği gibi tasvir eden ve şekillendiren O’dur. Ondan başka ilah yoktur. O azizdir ve hakimdir” (Al-i imran 6)