Allah'ın İsimleri

El- Aliyy

El-Aliyy; yüksek, yüce, şerefli ve kadri yüce manalarına gelmektedir. Bütün bu manalarla, Allah-u Teâlâ Aliyy’dir yâni mutlak yücedir. O’nun ulviyetinin üzerinde bir derece hayal edilemez; maddi ve manevî, cismanî ve ruhanî bütün derecelerin üzerindedir. Allahu Teâlâ’nın ulviyyeti ve yüceliği izafetsizdir yani başkalara nisbetle ve kıyas ile değildir. Allahü Teâlâ’nın Zât-ı Alâ’sı mahlûkatın zâtına benzemediği gibi, ulviyeti de mahlûkatın ulviyetine benzemez. O’ndan daha üstün, daha yüce bir varlık düşünülmesi imkânsızdır.

Şu noktaya dikkat çekmek istiyoruz ki: Cenab-ı Hakk’a yükseklik ve yücelik sıfatlarının atfı, mekânî bir atıf değildir. Yani “Allah-u Teâlâ Aliyy’dir.” denildiğinde, bununla mekân yüksekliği kastedilmez. Çünkü Allah-u Teâlâ mekândan münezzehtir.

Burada “mekândan münezzeh oluşun” manasına dair bir kısa bir izah yapmak istiyoruz. Zira insan mekân ile kayıtlı olduğundan ve her zaman bir mekânda bulunmak zorunda olduğundan, mekândan münezzehliği bir türlü kavrayamamaktadır. Bu sebeple de, Allah-u Teâlâ’nın mekândan münezzehliğine iman etmekle birlikte, yine de zihninin bir köşesinde O’na bir mekân atfı bulunmaktadır. Bizler burada mekândan münezzehliğe dair bir delil sunalım ki, zihinlerin bu yanlış tasavvuru yok olup gitsin.

Bildiğiniz gibi, Cenab-ı Hak ezelidir. Yani hiçbir şey yokken, sadece o vardı. Zamanın ve maddenin olmadığı ezelde, tek varlık sahibi Allah-u Teâlâ idi. Daha sonra eşyayı ve maddeyi yarattı. Demek, Allah-u Teâlâ ezeli, madde ise sonradan yaratılmıştır.

Şimdi, Allah-u Teâlâ’nın mekândan münezzehliğini anlayamayan kişiye soruyoruz: Ezelde madde ve mekân yoktu, sadece Allah vardı. O zaman Allah ezelde neredeydi? Mekanın olmadığı ezelde nerede duruyordu?

Bu soruya verilebilecek 2 cevap vardır:

1- “Madde de ezelidir. Ezelde madde de vardı ve Allah bir maddenin üzerindeydi.” demek. Bu şık, maddenin ezeli olduğunu kabulle, maddeye ulûhiyet sıfatını vermeyi gerektirir. Bu ise tamamen batıl bir görüştür. Zira ezeli olmak, sadece Allah-u Teâlâ’ya ait bir sıfat olup, ulûhiyet sıfatlarındandır.

Sorumuza verilebilecek 2. cevap ise şudur: Allah bir mekânda olmaktan münezzehtir. Zaten ezelde mekan ve madde yoktu. Bunlar sonradan yaratıldı. Hiçbir mekân ve zaman O’nu ihata edemez. O, mekânları ve zamanları yaratandır…

İşte bu şık doğru şıktır. Allah mekândan münezzehtir, ezelde, madde yokken Allah vardı ve Allah ezelde hiçbir mekânda değildi, zira mekan sonradan yaratılmıştır. İşte Allah’a mekân atfedenler, sonradan yaratılan maddeye de ezeliyet vermek zorunda olduklarını bilmeli ve bu yanlış fikirden dönmelidirler.

El-Aliyy isminin manasını tahlil ederken böyle bir izah yaptık ki, “Allah yücedir ve yüksektir” denildiğinde, bununla mekân yüksekliği anlaşılmasın. Zira Allah, mekândan münezzehtir ve mekânları yoktan yaratandır.

O halde El-Aliyy isminin manası, Allah’ın zat, sıfat, isim ve fiillerindeki yüceliktir.

Allahü Azîmüşşan kudrette, ilimde, irâdede ve diğer bütün kemâl sıfatlarda nihayetsiz ulvîdir ve yücedir. Ulûhiyetinin şânına yaraşmayan her türlü noksaniyetten ve kusurdan münezzehtir.

Mesela:

Allah-u Teâlâ kullarına zulmetmekten yücedir.
Eş ve evlat edinmekten yücedir.
Kullara ait sıfatlar olan; uyumak, yemek, içmek gibi sıfatlardan yücedir.
Acizlikten, kusurdan ve noksanlıktan yücedir.
Zatı, her türlü çirkinlikten yücedir.
Kendisine şirk koşanların bütün batıl fikirlerinden yücedir.
Akılların idrakinden; fikirlerin, zatının künhünü kavramasından yücedir.

İşte bu ve benzeri bütün manalar ile Cenab-ı Hak yücedir, yüksektir, yani El-Aliyy’dir. İnsanın fikri, bu ismin hakikatini tam olarak kavramaktan acizdir.

İnsanın bu ismi şerife karşı vazifesi ise şudur. Allah’ı zatında isim ve sıfatlarında mutlak yüce olarak bilmek ve dar fikri ve kısa anlayışıyla Allahın zatının yüceliğini, isim ve sıfatlarındaki yüceliği hakkıyla idrak edemeyeceğini anlamaktır.

Ayrıca şu alemde kendine büyüklük verilen O yüksek dağlara, engin denizlere, sema denizinde yüzen, güneşlere, yıldızlara ve gezegenlere bakarak Allah’ın Aliyy isminin tecellisini o varlıklarda görmek ve onlarla beraber Rabbini Ya Aliyy Ya Aliyy diyerek tespih etmektir. İnsan bu vazifeyi yaptıkça insan-ı kamil ismine mazhar olacak ve yaratılış gayesine uygun hareket etmiş olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu