Eş- Şekûr
Şekûr: Az amele, çok ücret veren; az ibadete, sonsuz ihsanlarda bulunan ve azıcık itaate, hadsiz mükâfatlar veren manasına gelmektedir. Bu isim, Rabbimizin cömertliğini ifade eden bir isimdir.
Şekûr ism-i şerifi, شَكَرَ fiilinden türemiş mübalaga-i ismi faildir. Mübalaga-i ismi failler, bir varlıkta bir özelliğin çok fazla bulunduğunu ve bir kimsenin bir şeyi çok fazla yaptığını gösteren isimlerdir. شَكَرَ fiilinin ism-i faili ise “Şâkir” şeklindedir. Şâkir de Şekûr gibi Allah-u Teâlâ’nın bir ismidir. Bu iki isim arasındaki mana farkı şudur: Şâkir denildiğinde, bire on, belki bire yüz karşılık veren manası anlaşılır. Şekûr dendiğinde ise, bire yedi yüz, bire yüz bin, bire bir milyon ve az amele sınırsız mükâfat veren manası anlaşılır.
Ayrıca şu noktaya da dikkat çekiyoruz ki: Hem Şâkir ismi hem de Şekûr ismi insanlar için de kullanılır. Bu ism-i şerifler insana atfedilse, mesela, “Ahmed şâkirdir.” denilse; bundan, Ahmet’in şükreden bir kul olduğu anlaşılır. Eğer “Ahmed şekûrdur.” denilse; bundan da Ahmet’in çok fazla şükreden bir kul olduğu anlaşılır.
Kula atfedildiğinde, “şükreden ve çok fazla şükreden” manasına gelen bu isimler, Cenab-ı Hakk’a atfedildiğinde, “az ibadete çok karşılık veren, az amele sonsuz ihsanlarda bulunan” manasına gelmektedir.
Evet, Cenab-ı Hak Şekûr’dur. Azıcık amele, ebedi Cennet’i ihsan eder. Ufacık bir itaate, yüksek dereceleri ikram eder. Halisane bir tövbeyle kulun bütün günahlarını affeder. Hatta affetmekle de kalmayıp günahlarını sevaba çevirir. Bazen olur ki, kulun ihlâsla sadaka olarak verdiği bir hurma tanesine bedel, kuluna Cennetü-l Firdevsi hediye eder.
Cenab-ı Hakk’ın ne kadar Şekûr olduğunu belki şu kıyasla bir parça anlayabiliriz:
Şimdi sizden şu sorumuzun cevabını bulmanızı istiyoruz: Acaba Cenab-ı Hakk’a karşı yaptığımız ibadetin ve bu ibadetteki zahmetin, ehli ticaret yanındaki dünyevi karşılığı nedir? Yani şunu hesaplamaya çalışsak: Allah’a karşı, bir günde ya da bir ömürde ne kadar ibadet ediyoruz? Ve bu ibadetin yükü ve zahmeti nedir? Biz bu emeği eğer dünyada satmaya kalksak, yaptığımız işe bedel ehli dünya ne kadar ücret verir?
Mesela: Sadece namaz kılan bir kişiyi ele alsak… Bir günlük namaz kulun yaklaşık bir saatini alır. Bedene de çok hafif bir ibadettir. Şimdi günde bir saatten, bir ömürde kıldığınız namazları toplayın ve bedene olan yükünü hesaplayın. Ve sonra ortaya çıkan bu emeği avucunuza alın ve bu emeği satmak için dünya çarşısına girin ve oradaki ticaret erbabına deyin ki: “Benim bu emeğime karşılık ne kadar ücret verirsiniz?”
Herhalde alabileceğiniz ücret, alay yoluyla bir tebessümden başka bir şey değildir. Yani ticaret erbabı, emeğinizi bir ücrete layık görmez. Ve derler ki: “Bu mu emeğim dediğin şey! Bu emekle ve gayretle sen ancak bizden bir tebessüm alırsın. Eğer biraz daha cömert davranacak olursak, belki bizden bir de çay içersin. Bak, senin emeğim dediğin şeyin 10 katını harcayanlar burada ancak karınlarını doyuruyorlar. Sen bu emeğinle burada işe bile giremezsin, nerede kaldı maaş almak…
Evet, hakikat budur. Namaz gibi bütün ibadetlerimizi ve Allah’a karşı yaptığımız bütün kulluğumuzu toplasak, verdiğimiz emeğin karşılığı ile dünya işlerinde bize, sadece dört duvarı olan bir ev bile vermezler.
Lakin Cenab-ı Hak Şekûr’dur. O, az ibadete çok mükâfat verendir. Dünya ölçüleriyle hiç kıymetinde olan amellerimize, Cennet’i ve ebedi saadeti verir. Bu, onun cömertliğidir ve fazlıdır. Yoksa kulun hak ettiği bir karşılık değildir.
Hani bazen bir hadis-i şerif okursunuz: Şu ameli yapana bu kadar mükâfat verilir. Şu duayı okuyana şöyle şöyle sevap yazılır…
Bu hadisleri okuyunca şaşırır ve “Yoksa bu hadis uydurma mı?” dersiniz. Size böyle dedirten şey, o az amele takılan mükâfatın büyüklüğüdür. Yani dersiniz ki: “Bu kadar az bir işe, bu kadar büyük ücret olur mu hiç? Şu kısacık duayı bir kere okuyacağım, ya da şu kısa zikri 10 defa söyleyeceğim, karşılığında Cennet’te bu kadar büyük mükâfat verilecek? Yok canım, bu kadar da olamaz…”
İşte bu sözler, Cenab-ı Hakk’ın Şekûr isminden gafletimiz sebebiyledir. Eğer Şekûr isminin manasını ve Rabbimizin cömertliğinin nihayetsizliğini bilseydik, hadis-i şeriflerde bildirilen sevapları hiç garipsemez ve bu sevapları okuduğumuzda: “Ya Rab, sen Şekûr’sun ve cömertlerin en cömertisin. Böyle küçücük amellere nihayetsiz ihsanlarda bulunuyor ve ikramlarınla kullarına iyilikler yapıyorsun.” der ve Allah’a karşı olan sevgimizin artmasına bir yol bulurduk.
Şekûr ism-i şerifinden insanın hissesi şudur: İlkönce insan, ibadetlerine karşı kendine verilecek olan mükâfatları Allah’ın Şekûr isminin bir tecellisi bilmeli ve bu sayede övünme ve kibirden kurtularak tevazu sahibi olmalıdır.
Ayrıca kul, Allah’ın bu ismi ile ahlâklanıp, kendisine iyilik yapanlara karşı cömertçe muamele etmeli ve az iyiliğe, gücü nispetinde çok karşılık vermelidir.
Cenab-ı Hak cümlemize Şekûr ism-i şerifi ile muamele etsin ve bizleri bu ismin tecellisine mazhar eylesin. Âmin…
Bir Yorum