Allah'ın İsimleri

El- Mümit

“O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, Azizdir, gafurdur.”(Mülk Suresi 2. Ayet)

El- Mümit: Ölümü yaratan demektir. Hayatı veren o olduğu gibi hayatı alan, ölümü veren de odur. Yeryüzünde hayata mazhar olan tüm canlıların kendileri için takdir edilen vakit geldiğinde hayata veda etmesi El- Mümit isminin tecellisiyledir. El-Mümit ismini daha iyi idrak edebilmek için ölümün ne olduğunu mahiyetini ve vazifesini anlamak gerektir.

Ölüm zahiren bir yokluk, çürümek ve hayatın sönmesi gibi gözükse de hakikatte böyle değildir. Herkes kendi hayatına dikkat etse kendisinde baki olan bir ruhun varlığını hisseder. Evet, her bir ruh, kaç sene yaşamış ise o kadar beden değiştirdiği halde, ruh aynen değişmeden bâki kalmıştır. Demek ceset gelip geçicidir. Ölüm anında bedenin ruhtan tamamen sıyrılması dahi ruhun devamı ve bekasına tesir etmez ve onun mahiyetine zarar vermez. Evet, Cesetler ruh ile kaimdir onun ile ayakta durur fakat ruhlar cesetle kaim değildir. Cesedin dağılması, toplanması ruhun mahiyetine asla zarar vermez. Ceset ruhun hanesi ve yuvasıdır. Ölüm anında Ruh bedeni terk eder. O halde ölen ruh değil bedendir.

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetinde bu hakikate dikkat çekmekte ve nefislerin yani ruhların baki olduğunu ifade etmektedir.

İmam Fahru-r Râzihz.leri bu makamda şöyle demektedir.

Bu ayet bedenlerin ölmesi ile nefislerin yani ruhların ölmeyeceğine işaret eder. Zira tadanın, tatma esnasında, mutlaka baki olması gerekir. Buna göre ayetin manası, her nefis yani her ruh, bedeninin ölümünü tadacaktır” şeklinde olur. Bu da, nefsin, bedenden başka bir şey olduğuna ve bedenle birlikte ölmeyeceğine işaret eder ki işte o nefis ruhun ta kendisidir.

Peki, o halde ölüm nedir? Ölüm şu hayat vazifesinden bir terhistir bir paydostur. İnsan şu dünya misafirhanesine bir vazife ile gönderilmiştir. Hem kulluk vazifesini yerine getirmek hem de yaşamak için çalışmak zorunda olan bir varlıktır. Tıpkı askere alınan bir kimse gibi askerlik müddetince yapmak zorunda olduğu vazifeleri vardır. O asker bu vazifelerden kurtulmak için hasretle terhis olacağı günü beklediği gibi ölümün hakikatini anlayan insanlarda bir terhis ve paydos hükmünde olan ölümü hasretle beklemişlerdir. Ta ki her vakit ağırlaşan şu hayat vazifesinden terhis olup baki bir âleme geçebilsinler. İşte bu mana ile baktığımızda El- Mümit ismi kullarını hayat vazifesinden terhis eden demektir.

Hem mümin için ölüm ayrılık değil bir kavuşmaktır. Kabrin öbür tarafına geçmiş yüzde doksan dokuz dost ve sevdiklerine âlem-i berzahta bir kavuşma kapısıdır. Demek el- Mümit ismi her ne kadar ölüm ile bizi bu dünyadan ayırsa da hakikatte bizi gerçek dost ve sevdiklerimize kavuşturmaktadır.

Hem ölüm bir son değil bir başlangıçtır ölmemek üzere yeniden bir doğuştur. İnsan ölüm ile ebedi ve baki bir hayata başlamaktadır. Nasıl çekirdeğin ölümü, sümbülün hayatının başlangıcı; belki de o ölüm; sümbülün hayatı hükmündedir. Aynen öylede toprağa düşen bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi; insan bedeni de bir gün toprağa düşecek ve âlem-i berzah dediğimiz kabir âleminde baki bir hayata geçmekle sümbül verecektir. Demek el- Mümit ismi; ölüm ile dünya hayatını sonlandırmakta ama ebedi hayatı başlatmaktadır.

Hem ölüm bir tebdil-i mekândır. Ruhun beden denilen ceset kafesinden ayrılıp şu fani dünyadan ebedi âleme göç etmesidir. Ebedi hayata mazhar ve ebedi saadete namzed olan ruhu eskimiş beden yuvasından ve şu dünya zindanından çıkaran cennet bahçelerine ve huzur-u rahmana götüren bir binektir. Dar, sıkıntılı, dağdağalı, zelzeleli dünya zindanından çıkarıp; geniş, sürurlu, ızdırapsız, bâki bir hayata mazhariyetle Mahbub-u Bâki’nin daire-i rahmetine girmektir

El- Mümit ismi El- Muhyi ismi gibi her an tecelli etmekte yaşayan her canlı insan olsun, hayvan olsun, bitki olsun ölüm ile bu ismin tecellisine her vakit mazhar olmaktadır.

İnsanlık âlemine bakalım ve bu ismin tecellilerini ibret nazarıyla seyrederek Rabbimizi El- Mümit ismi şerifiyle zikredelim. Her gün vefat eden 350 bin insan bu isim ile şu dünya hayatına veda ederken baki bir hayata geçmektedir. Kabristanlar bu ismin tecellisine mazhar olan cenazelerle doludur. Okunan her sela, kılınan her cenaze namazı ve dikilen her mezar taşı El- Mümit isminin tecellisini bize hatırlatmakta hayatı verenin de alanın da yaşatanın da öldürenin de o olduğunu bize ihtar etmektedir. Hz. Âdem a.s dan bu yana yaşamış her insan sultanlar ve peygamberler dahi ölümü tatmakla El- Mümit isminin tecellisine mazhar olmuşlardır.

İnsanlık âleminde böyle tecelli eden ölüm hayvanlar âleminde de tecelli etmektedir. Rabbimizin kudretinin harikası olan ve ilahi bir kitap gibi bize rabbimizi en güzel isimleriyle tanıtan, Allah’ın o güzel isimlerine bir ayna olan her hayvan vakti geldiğinde de ölümüyle El- Mümit ismine ayna olmakta ve hayat vazifesini tamamlayarak bu dünyadan ayrılmakta ve arkadan gelecek diğer mahlûkata yer açmaktadır.

El- Mümit ismi bitkiler âleminde de tüm haşmetiyle tecelli etmektedir. Kışın gelmesiyle birçok ağaç ve çiçek türü ölmekte ve geride kalan cansız bedenleri Ya Mümit, Ya Mümit diyerek rabbimizi tesbih etmektedir. Yeryüzünün ormanlarında, karalarında, denizlerinde, yaşayan birçok bitki nevi dirilişleri ile Muhyi ismine mazhar iken ölümleriyle El Mümit ismine ayna olmaktadırlar.

Bu isim yeryüzünde de tecelli etmekte bahar ile canlanan ve hayat bulan yeryüzü kışın El- Mümit isminin tecellisiyle ölmekte ve beyaz kefenine bürünmektedir. Her gece ölümün kardeşi olan uyku ile insanlar ve hayvanlar bir nevi ölüme mazhar olmakla El- Mümit ismi onlarda da tecelli etmektedir. Bu isim gündüzlerde ve gecelerde dahi tecelli etmekte. Geceyi getirerek gündüzü öldüren rabbimiz gündüzü getirerek geceyi öldürmektedir.

Yine bu isim maddi âlemde tecelli ettiği gibi bazen manevi âlemde de tecelli etmektedir. Küfür, şirk ve günahlar sebebiyle insanda ruhun azaları hükmünde olan birçok latife ölmekte bedenen yaşasa bile manen ölü gibi bir hayat sürmektedirler.

Canlılar üzerinde tecelli eden bu isim kıyametin kopmasıyla bir gün kâinatta da tecelli edecek ve âlem de El- Mümit isminin tecellisine mazhar olacaktır. Üstad Bediüzzaman Hz. leri bu makamda şöyle demektedir. “Evet, nasıl ki insan küçük bir âlemdir, yıkılmaktan kurtulamaz. Âlem dahi büyük bir insandır, o dahi ölümün pençesinden kurtulamaz. O da ölecek, sonra dirilecek veya yatıp sonra haşrin sabahında gözünü açacaktır…”

Bu ismi Şerife karşı vazifemiz ise şudur; Esma-i İlahiyeye aynadarlık vazifesini tamamlayıp vefat eden sineğinden kuşuna, çiçeğinden ağacına kadar her mahlûka baktığımızda o varlıkların, ölümüyle dahi Allah’ı bize El- Mümit ismiyle tanıttığını anlamalı ve hayata veda eden her mahlûku gördüğünde ölümü yaratan rabbimizi El –Mümit ismiyle zikretmeliyiz.

Bu ismin tecellisiyle muhabbet duyduğu fanilerin ölümünü gördüğümüzde dünyaya ve içindekilere karşı olan aşk ve alakanın ne kadar manasız olduğunu anlamalı, kalbimizdeki ebedi aşkın ölüme mahkûm faniler için değil baki olan Allah için verildiğini bilmeli o sonsuz muhabbet duygusuyla Allah’ı sevmeliyiz.

İnsan, El- Mümit ismiyle tecelli eden ölümün asla bir son ve bir yok oluş değil ebedi ve sonsuz bir hayatın başlangıcı olduğunu bilmeli Üstad Bediüzzaman hz.lerinin ifadesiyle ölüme şöyle bakabilmelidir. “Ölümden ürküp, kabirden korkup başını çevirme. Merdâne kabre bak, dinle, ne talep eder? Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak, ne ister.”

Evet, bu ismin tecellisiyle insan şu zindan-ı dünyadan daha nurani, daha latif, ebedi, sürurlu, kedersiz, saadetli ve selametli bir âleme, peygamberler diyarına, müminlerin asıl yurduna “göz görmemiş, kulak işitmemiş ve kalb-i beşere hutur etmemiş” olan: sonsuz nimetlere ve Cenab-ı Hakk’ın ebedi karargâhı olan cennet-i âlâya kavuşacaktır.

Evet, insan her ne kadar hayata âşık olsa da ölümü ne kendisine ne de sevdiklerinin üzerine konduramasa da bir gün mutlaka o kaçıp durduğu ölüm kendisini yakalayacaktır. Bu gün bana gelmez diyen 350 bin insana ölüm geldiği gibi bir gün bize de gelecektir. Madem ölüm haktır. kabir kapısı her vakit açıktır. İnsan dünyanın kalınacak bir yer değil geçilecek bir yer olduğunu anlamalı dünyada bir yolcu gibi hareket ederek Rabbini razı edecek bir hayat sürmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu