Kur’an’daki mecaz ve teşbihlere örnekler – 2
“Allah’ın Arş’a istivası” isimli eserimizin, 6. dersindeyiz. Bir önceki dersimizde, Kur’an’daki mecaza dair 3 örnek vermiştik. Bu dersimize 4. örnekle başlıyoruz.
- Örneğimiz, Allah’ın yerde ve gökte olduğu ile ilgili ayettir. Enam suresi 3. ayette şöyle buyrulmuş: وَهُوَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي اْلأَرْضِ O Allah, göklerde ve yerdedir. Bu ayet-i kerimede, Allah’ın hem göklerde, hem de yerde olduğundan bahsedilmektedir. Biz Kur’an’da mecazı kabul edenler, bunu, Allah’ın isim ve sıfatlarıyla her yerde olduğuyla izah ediyoruz. Yani “Allah ilmiyle, kudretiyle ve diğer isimleriyle her şeyi ihata etmiştir.” diyoruz. Bu izahla da Allah’ı, bir mekanda olmaktan tenzih ediyoruz.
Peki ey İbni Teymiyeciler, siz bu ayeti nasıl anlıyorsunuz? Sizler “Kur’an’da mecaz yoktur.” diyorsunuz. Bu sebeple de, “Rahman Arş’a oturdu.” ayetini hakiki kabul ediyor, ve Allah’ın Arş’ta olduğunu söylüyorsunuz. Şimdi mezkur ayette, Allah’ın göklerde ve yerde olduğu bildirilmiş. O halde bu ayeti de, hakikat kabul etmek zorundasınız. Bu durumda da şu ortaya çıkıyor: Siz Allah’ın Arş’ta oturduğunu kabul etmekle; Allah’ın maddi bir varlık, ve cisim olduğunu kabul etmek zorundasın. Çünkü bir mekanda oturmak, cisim olan maddi bir varlığın sıfatıdır. Şimdi karşınıza başka bir ayet daha çıktı, ve Allah’ın göklerde ve yerde olduğunu bildirdi. Bu durumda size göre, Allah üçe ayrılmalı ve her bir cüzü bir mekanda olmalı. Zira maddi bir varlık, aynı anda üç yerde olamaz. Aynı anda üç yerde olmasının tek yolu, parçalanıp üçe bölünmesidir. Bu durumda da, Allah’ın üçe bölündüğünü, bir parçasının Arş’ta, diğer parçasının göklerde ve bir diğer parçasının da yerde olduğunu kabul etmek zorundasınız. Siz, parçalanan ve cüzlere ayrılan bir mabuda mı iman ediyorsunuz?.. Kur’an’daki mecazı inkarla, neyi kabul etmek zorunda kaldığınızı gördünüz mü?…
- Örneğimiz, Allah’ın her varlığın perçeminden tuttuğu ile ilgili ayettir. Hud suresi 56. ayette şöyle buyrulmuş: مَا مِنْ دَابَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun perçeminden tutuyor olmasın. Bu ayet-i kerimede, Allah’ın, bütün varlıkların perçeminden tuttuğundan bahsedilmektedir. Perçem, alna düşen saçtır. Biz Kur’an’da mecazı kabul edenler, Allah’ın, varlıkların perçeminden tutmasını, Allah’ın onlara hakim olması, onları idare etmesi, tasarrufu altında bulundurması gibi manalarla izah ediyoruz. Bu izahla da Allah’ı, canlılar adedince eli olmaktan; bu ellerle varlıkların perçemini tutmaktan; ve varlıklarla maddi bir temasa girmekten tenzih ediyoruz.
Peki ey İbni Teymiyeciler, siz bu ayeti nasıl anlıyorsunuz? Sizler “Kur’an’da mecaz yoktur.” diyorsunuz. Mezkur ayette, Allah’ın bütün canlıların perçeminden tuttuğu bildirilmiş. O halde bu ayeti de, hakikat kabul etmek zorundasınız. Bu durumda da şu ortaya çıkıyor: -haşa-Allah’ın canlılar adedince elleri var ve her eliyle bir canlının perçemini tutmuş. Allah ile varlıklar arasında, böyle maddi bir temas var… Siz, milyarlarca eli olan, ve bu ellerle perçemlerden tutan bir mabuda mı iman ediyorsunuz?.. Kur’an’daki mecazı inkarla, neyi kabul etmek zorunda kaldığınızı gördünüz mü?…
- Örneğimiz, Allah’ın iki elinin açık olduğu ile ilgili ayettir. Maide suresi 64. ayette şöyle buyrulmuş: وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ Yahudiler dediler ki: Allah’ın eli bağlıdır. غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا Dedikleri yüzünden elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar. بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ Bilakis Allah’ın iki eli de açıktır. يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ Dilediği gibi infak eder.
Bu ayet-i kerimede, Allah’ın iki elinin açık olmasından bahsedilmektedir. Biz Kur’an’da mecazı kabul edenler, Allah’ın iki elinin açık olmasını, Allah’ın cömert olmasıyla izah ediyoruz. Bu izahla da Allah’ı, insanlar gibi el sahibi olmaktan, ve ellerinin açık olmasından tenzih ediyoruz. Diyoruz ki: “Bu sıfatlar, insanlara ait sıfatlardır. Allah, insanî sıfatla sıfatlanmaktan münezzehtir.”
Peki ey İbni Teymiyeciler, siz bu ayeti nasıl anlıyorsunuz? Sizler “Kur’an’da mecaz yoktur.” diyorsunuz. Mezkur ayette, Allah’ın iki elinin açık olduğu bildirilmiş. O halde bu ayeti de, hakikat kabul etmek zorundasınız. Siz, iki eli açık olan bir mabuda mı iman ediyorsunuz?..
Hem ayetin başında, Yahudilerin: “Allah’ın eli bağlıdır.” dedikleri bildirilmiş. Size göre Yahudiler bu sözü söylerken, “Allah’ın maddi elleri var, ve bu eller bağlıdır.” manasını mı kastetmişler? Yoksa -haşa- Allah’ın cimri olduğunu mu kastetmişler. Mecazı inkar ederseniz, 1. ihtimali kabul etmek zorundasın. Halbuki elin bağlı veya açık olması, mecaz bir ifadedir. Cimri insan için; eli sıkıdır, eli bağlıdır, deriz. Cimri kişinin eli olmasa da, bu söz doğrudur. Yine cömert kişi için; eli açıktır, deriz. Cömertin eli olmasa da, bu söz doğrudur.
Ayrıca ayette bu mananın kastedildiği, ayetin sonuyla da bellidir. Ayetin sonunda, يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ Dilediği gibi infak eder. buyrulmuş. Bu beyan da ispat eder ki, elin açık olması, cömertlikten kinayedir.
Kardeşlerim, daha önceki derste dediğimiz gibi, Kur’an’daki mecazın ve teşbihin varlığını ispat etmek, çok önemli. Çünkü Allah’ın Arş’ta olduğunu iddia edenler, Kur’an’daki mecazı inkar ediyorlar, ve ayetin zahirini hakiki kabul ediyorlar. Biz ilk önce onların, “Kur’an’da mecaz yoktur.” sözünü çürütmeliyiz. Bu sözü çürüttükten sonra, Allah’ın Arş’a oturmasıyla ilgili teşbihin manasını izah edebiliriz. Bu sebeple, Kur’an’daki mecaza dair 10 örnek vermek istiyoruz. Bir sonraki dersimize, 7. örnekle başlıyacağız. O derste görüşünceye kadar Allah’a emanet olun.