El-Vasi
El- Vâsi, geniş manasına gelmektedir. Cenab-ı Hakk’ın Vâsi oluşu, isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatmasıdır.
Buna göre, Cenab-ı Hak, bilmesiyle Alîmdir. İlminin her şeyi kuşatması ve bu ilmi muhitten hiçbir şeyin gizlenememesi cihetiyle ise hem Alîmdir hem Vâsidir.
Yine Allah-u Teala, kudretinin sonsuz olması cihetiyle Kadirdir. Bu kudretin, zerreden güneşe kadar bütün kâinatı kaplaması ve ikinci bir kudretin müdahalesine izin vermemesi cihetiyle ise hem Kadirdir hem Vâsidir.
Yine Cenab-ı Mevla, cömertliği ve ikram etmesi cihetiyle Kerimdir. Bu ikram ve ihsanın her şeyi kuşatması; denizlerin diplerindeki balıklardan, gökyüzündeki kuşlara kadar her mahlukun bu ikrama mazhar olması cihetiyle ise hem Kerimdir hem Vâsidir.
Yine Cenab-ı Hak, bir kulunu affetmesi ve kusurlarını bağışlaması cihetiyle Gafurdur, Afuvdur. O kulu affettiği gibi, bütün günahkarları da affetmesi; affının ve mağfiretinin herkesi kuşatması cihetiyle ise hem Gafurdur hem Afuvdur, hem de Vâsidir.
Yine Allah-u Teala, bir kuluna göz vermesi, dil vermesi, kulak vermesi ve her türlü aza ve cihazlarla onu donatması cihetiyle Rahimdir. Bu rahimiyyetinin bütün varlıklarda gözükmesi, onlara da böyle rahimâne muamele etmesi cihetiyle ise hem Rahimdir hem Vâsidir.
Yine Allah-u Teala, bizi görmesi cihetiyle Basirdir. Bizi gördüğü gibi, bütün mahlukatını aynı anda görmesi; karanlık bir gecede, bir kayanın üzerindeki karıncanın dahi ondan gizlenememesi cihetiyle ise hem Basirdir, hem Vâsidir.
Yine Allah-u Teala, bizi duyması ve sesimizi işitmesi cihetiyle Semidir. Bizi işittiği o anda, bütün mahlukatının seslerini dahi işitmesi ve bir sesin başka bir sese mâni olmaması cihetiyle ise hem Semidir hem Vâsidir.
Sözün özü, bir ismi şerifin bir mahluktaki cüzi tecellisi, yalnız o ismi şerife bakarken, aynı ismin kâinatı ihata eden ve alemi kuşatan tecellisi, o isimle birlikte, Allah’ın Vâsi ismine bakar.
Demek Vâsi ismi, Allah’ın, isim ve sıfatlarıyla bütün alemi kuşatmış olmasıdır. Buna şiddet-i zuhûr denilir. Yani nasıl ki bir balık, denizin şiddet-i zuhuruna mazhardır. Deniz onu tamamen içine almıştır. Ve balık her vakit bu kuşatmanın içindedir.
Aynen bunun gibi, şu kâinat da, Allah-u Teala’nın isim ve sıfatlarının şiddet-i zuhûruna mazhardır. Her daim, bu isim ve sıfatların tecelline mazhar olur. İşte bu isim ve sıfatların nihayetsizliği ve bütün kâinatta aynı anda gözükmesi, el-Vâsi isminin tecellisidir.
Bu makamda kula düşen vazife şudur: el-Vâsi isminde Cenab-ı Hakkın azamet ve büyüklüğü gözükür. Kul, bu azamet ve büyüklüğü tefekkür etmeli ve daha sonra tevazuuyla, hayret ve muhabbet secdesine kapanmalıdır. Cenab-ı Hakk’ın bu büyüklüğü karşısında küçülmeli; bu küçüklüğüyle birlikte, böyle bir Sultan-ı Kâinata muhatab olduğu ve ona kul olma şerefine ulaştığı için şükretmelidir. Ne mutlu, şükrünü eda edenlere!