Bilimsel Mucizeler

Bitkilerde erkeklik ve dişilik

“Gökten bir su indirdi ve onunla çeşit çeşit bitkilerden eşler çıkardık.” (Taha Suresi: 53)

“Bütün meyvelerden ikişer eş yaratmıştır.”(Rad Suresi: 3)

Kur’an’ın bu ayetleri, bitkilerin eşler halinde yaratılmasından haber vermekte ve ancak asrımızda keşfedilebilen büyük bir hakikate işaret etmektedir. Şöyle ki: Ayet-i kerimelerde geçen “ezvac” ve “zecveyni” kelimelerinin kökü “zevc” kelimesidir. “ezvac” kelimesi, “zevc” kelimesinin çoğulu; “zecveyni” kelimesi de “zevc” kelimesinin ikilidir. “Zevc” kelimesi ise, “eş” anlamına gelmektedir. Bu kelime Türkçemize de geçmiş bir kelimedir.

Bu izahlardan anlıyoruz ki, Kur’an bu ayetleriyle, bitkilerin eşler halinde yaratıldığından haber vermekte ve bitkilerde de dişiliğin ve erkekliğin olduğunu bildirmektedir. Acaba bu konuda bilim adamları ne demektedir? Gerçekten de bitkilerde dişilik ve erkeklik var mıdır? Gelin şimdi, bilim adamlarının sözlerine kulak verelim:

Bitkiler üzerine yapılan incelemelerde bitkilerde de erkekliğin ve dişiliğin olduğu, bu farklı organlar sayesinde bitkilerde üremenin gerçekleştiği anlaşılmıştır. Tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücreleri vardır. Bu hücreleri, her ikisi de çiçeğin ortasında bulunan erkek organ ile dişi organ üretmektedir. Dişi organın yumurtalık denen şişkince bölümünde küçük ve yuvarlak tohum taslakları, bunların içinde de dişi üreme hücreleri bulunur. Erkek üreme hücreleri ise erkek organın başçık bölümünün ürettiği çiçek tozlarının içinde saklıdır. Çok hafif olan çiçek tozları rüzgârlarla ya da çeşitli hayvanlar aracılığıyla çiçekten çiçeğe taşınırken, içlerinden bir bölümü dişi organın tepeciğine yapışıp kalır. Daha sonra bu çiçek tozu taneciği boyuncuktan aşağıya doğru inerek yumurtalıklardaki tohum taslaklarına ince bir borudan uzanır. Erkek üreme hücresi de bu borudan geçer ve tohum taslağının içindeki dişi üreme hücresiyle birleşir. Erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesiyle tohum taslakları onlardan da tohumlar oluşur. Bu tohumlardan da yeni bitkiler gelişir.

Şimdi şu noktayı düşünelim: Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde biyoloji gelişmiş bir bilim değildi. Bitkilerin üremesi, bu üremedeki dişi ve erkek unsurların rolü bilinmiyordu. Biyoloji ve botanik ilminin gelişmesiyle tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücrelerinin varlığı anlaşıldı. Botanikçiler bitkilerde cinsiyet ayrımı olduğunu ancak 100 sene evvel keşfedebilmişlerdir.

Peki, insanların botanik ve biyolojiden habersiz olduğu bir dönemde, okuma-yazma bilmeyen bir zat bitkilerde erkeklik ve dişiliğin olduğunu nasıl bildi? Bu sorunun tek bir cevabı olabilir. O da şudur: O zat bunu kendi başıyla bilmedi; bitkilerden eşler çıkartan Allah’ın bildirmesiyle bildi. Eğer bu cevap kabul edilmezse, O zatın bilimsel gerçeklerden haber vermesini ve verdiği haberlerin doğru çıkmasını hiçbir şekilde izah edemeyiz.

Bütün ömrünü biyolojiyle ve botanik ilmiyle geçirmiş bilim adamlarının ancak bundan 100 sene önce keşfedebildiği bir gerçeği, bundan 1.400 sene önce yaşamış okuma-yazma bilmeyen bir zatın tek başına keşfetmesini ve bunu bir kitapta yazmasını hiçbir akıl kabul edemez. Bunu kabul edene de akıl sahibi denilemez. Aklın kabul edebileceği tek bir cevap vardır. O da: Kur’an’ın Allah’ın kitabı olmasıdır.

3 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu