2- Peygamber olmayan kimse peygamberi taklit edebilir mi?
“İnsanın sahip olduğu en kıymetli şeyi nedir?” diye sorsak, ne cevap verirdiniz?
Eş, evlat, mal, mesken, makam ve daha birçok şey sayılabilir. Evet, bunların hepsi kıymetlidir; ancak en kıymetli değil…
En kıymetlisi imandır. O iman ki, kabir onun ile aydınlanır. Mizan onun ile ağır gelir. Sırat’tan onun sayesinde geçilir. Cennet’in kapısı o anahtar ile açılır. Allah kulundan onun sebebiyle razı olur. O olmazsa, kişi bu dünyanın sultanı da olsa boştur ve ehemmiyetsizdir. Zira o olmazsa, her şey kabir kapısına kadardır.
İman bu kadar ehemmiyetli iken, maalesef günümüzün Müslümanı imanın kıymetini hakkıyla idrak edememekte, bu sebeple de imanın muhafazası hususunda gereken gayreti göstermemektedir. Hatta bırakın gayreti, bu uğurdaki çalışmayı bile boş görmektedir.
İnsanın en büyük gayesi, imanı muhafaza etmek ve iman ile kabre girmek olması gerekirken, imana müteallik işler birçok kişi için son sıradadır. Öyle son sıradadır ki, bir filmi saatlerce seyreder, ama imana ait bir videoya 5-10 dakika sabredemez. Her gün hiçbir kıymeti olmayan onlarca sayfayı okur, ama iş üç beş sayfalık imani bir meseleye gelince bu ona yük gelir. Bunları söylüyoruz, amacımız asla kırmak ve incitmek değildir. Amacımız sadece sizlerin ebedi hayatına hizmet etmektir.
Bu esere böyle bir giriş yaptık, zira bu eserde çok kıymetli bir iman hakikatinin delillerini işleyeceğiz. İstiyoruz ki, imana ait olan bu eserin kıymeti bilinsin ve lâyık olduğu ciddiyetle seyredilsin.
Bu eserde Efendimiz (sav)’in peygamberliği, Allah’ın izniyle iki kere iki dört eder katiyetinde ispat edilecektir. Bu eserle amacımız; Müslümanların imanını kuvvetlendirmek, onları şüphelerden korumak, akıllarındaki sorulara cevap vermek ve iman nimetinden mahrum olanların imanına vesile olmaktır. Başka hiçbir gayemiz ve amacımız yoktur. Tek gayemiz, bu eserle imana hizmet ederek Rabbimizin rızasını tahsil etmektir.
Bu eser hazırlanırken Bediüzzaman Said-i Nursi hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatı kaynak eser olarak kullanılmıştır. Bu vesileyle Üstad hazretlerini de rahmetle yâd ediyoruz. Allah O’ndan razı olsun ve şefaatlerine bizleri nail eylesin.
“Doğuştan sürmeli göz, sonradan sürmeli göz gibi değildir.” Yani fıtri olanla olmayan hemen ayrılır. Suni ve yapmacık olan bir şey, ne kadar mükemmel de olsa gerçeğinin yerini tutamaz. Ondaki sunilik ve yapmacıklık hali, ehli dikkatin nazarından asla gizlenemez.
Şimdi bu kaideyi, Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hakkında düşünelim: Eğer O’nun imanı, ibadeti, takvası, cesareti gibi sıfatları fıtri olmasaydı ve O bu sıfatları suni bir şekilde takınmış olsaydı, yani hareketlerinde yapmacıklık olsaydı, her halini izleyen sahabelerin dikkatinden bu asla kaçmazdı. Hemen suni ve yapmacık hareketleri hisseder ve yüzlerini O zattan çevirirlerdi. Ama bu kadar dikkatli incelemelerine rağmen, suni hiçbir hareketini görememişler ve her hareketindeki fıtriliğe parmak basmışlar. Bu da O zatın bu sıfatlarda yapmacık olmadığına işaretle peygamberliğine delalet eder.
Hem şunu da unutmamak gerek, birbirine yakın olanlar birbirini taklit edebilir, uzak olanlar ise birbirlerini taklit edemezler. Mesela, bir Albay bir Generali taklit edebilir ve insanları aldatabilir. Ancak bir çoban bir Generalin tavrını takınarak insanları aldatamaz. Sathi nazarları kısa bir süre aldatabilse de yapmacık tavırları ehli dikkatin nazarından kaçmayacak ve General olmadığı kısa bir süre sonra anlaşılacaktır.
Hem iftiracı, yalancı, itikadsız bir adam, ömrü boyunca daima en doğru, en emin, en dindar bir kimsenin keyfiyetini ve vaziyetini en dikkatli nazarlara karşı telâşsız göstermesi ve dâhilerin nazarında bu yapmacık hallerinini gizlemesi mümkün değildir.
Yine bir yıldız böceğinin bin sene, kendisini dikkatle izleyenlere hakikî bir yıldız olarak görünmesi mümkün değildir. Çünkü birbirlerinden gayet uzaktırlar.
Hem küçük bir sinek bir kartalı taklit edemez. Dikkatli nazarlara kendini bir kartal olarak gösteremez.
Aynen bunlar gibi, peygamber olmayan zat da bir peygamberi taklit edemez. Zira aralarında uzaklık vardır. Eğer taklit etse, kısa bir zaman insanları aldatabilir. Ancak yapmacık tavırları dikkat ehlinin nazarından kaçmayacak ve eninde sonunda foyası ortaya çıkacaktır.
Peygamber olmayan birisi, ancak bir peygamberde bulunabilen; imandaki nihayetsiz kuvvet, takva, dünyaya karşı zühd, cesaret, cömertlik ve zirve mertebede bulunan diğer sıfatları nasıl taklit edebilir? Bu sıfatlara sahip olmayan birisinin, kendisini bu sıfatlara sahipmiş gibi göstermesi ne kadar devam edebilir?
Evet bütün halleriye, sözleriyle, hareketleriyle hayatı boyunca emaneti, imanı, emniyeti, ihlâsı, ciddiyeti, istikameti gösteren ve ders veren bir zâtı en emniyetsiz, en ihlâssız, en itikadsız farz etmek, akıl ve vicdan ile bağdaşmayan büyük bir hezeyandır.
Onun peygamberliği kabul edilmediğinde şu saçmalığı kabul etmek gerekecektir. Alem-i İslâmın semâsında pek parlak ve daima hakikat nurlarını yayan ve kemalat güneşi kabul edilen Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellemin mahiyetinin haşa bir yıldız böceği olduğunu ve en yakınında olanların ve dikkatle ona bakanların bunu fark edemediklerini ve o yıldız böceğini bir güneş sandıklarını kabul etmek lazım gelir ki bu da ancak akıldan istifa etmekle mümkündür.
Eğer Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) peygamber olmasaydı, çok kısa bir zaman sonra peygamber olmadığı anlaşılırdı. Hâlbuki o kadar dikkatli nazarlar altında hiçbir yapmacıklığı hissedilmemiş. Tarih ve siyer, dost ve düşman olan herkes O’nun güzel ahlakını ve sıfatlarını anlatmakla bitiremiyor. Bu da ispat eder ki, o zat yapmacık tavırlar takınmıyor, her hâli fıtridir. Bu durum da ancak O zatın Allah’ın peygamberi olmasıyla izah edilebilir.