Deizm-4- Deizme göre yaratıcı hikmet sahibi midir?
Deizm hakkındaki bu 4. dersimizde, yine bir deistle konuşacak ve onu kendimize muhatap yapacağız. Şimdi deist olan kişiye soruyoruz: Senin inandığın yaratıcı hikmet sahibi midir? Yoksa işlerini sadece oyun ve eğlence olsun diye mi yapar?
Herhalde bu âlemi bu kadar güzel yaratan ve her eşyaya onlarca fayda takan zat hikmet sahibidir. Zira böyle hikmetle yaratmayı, ancak Hakîm olan yani hikmet sahibi bir zat yapabilir. Baksana, şu dünyada her şeyin bir vazifesi var. Her şeye menfaatler takılmış. Hiç bir şey israf edilmiyor. Boş ve abes hiç bir şey yok. Bu da ispat eder ki, yaratıcımız hikmet sahibi. Herhalde sen de yaratıcımızın hikmet sahibi olduğunu kabul ediyorsundur. Zaten bunu inkâr etsen, bütün varlıklar karşına dikilir ve kendilerindeki hikmetleri gösterip seni yalanlar…
Şimdi de biraz senin üzerinde düşünelim: Bak, sana öyle bir göz verilmiş ki, güzelliğin bütün mertebelerini fark eder. Halbuki hayvanlara verilen göz, şu alemi siyah beyaz görüyor… Yine sana öyle bir dil verilmiş ki, bütün yiyeceklerin lezzetini ölçer ve anlar. Hâlbuki hayvanlara verilen dil, sadece bir kaç tadı fark eder… Ve yine sana öyle bir akıl verilmiş ki, adeta bir anahtar olup her kilidi açar. Göz, dil ve akıl gibi, sana öyle duygular ve cihazlar verilmiş ki, bunların hiç biri hayvanlara verilmemiştir.
Bütün bunları sana şu soruyu sormak için anlattık: Yaratıcımız hikmet sahibi olduğuna göre, elbette israf etmez, boş ve abes iş yapmaz. Peki, Hikmet sahibi yaratıcımız, bize niçin bu kadar masraf yapmış ve bu kadar kıymetli cihazlar vermiş?… Yani niçin bize, hayvanların ki gibi siyah beyaz gören bir göz vermemiş? Ya da niçin hayvanların dili gibi, bir kaç lezzeti fark eden bir dil takmamış? Ya da en ince sanatları anlayan aklı bize niçin vermiş? Her şeyi kuşatan bir muhabbeti kalbimize niçin koymuş? Bunların sebebi nedir?
Sakın, “Öylesine yapmış, bir gayesi yok.” deme. Zira en başta, bu alemin yaratıcısının hikmet sahibi olduğunda anlaşmıştık. Şimdiyse diyorsun ki, “Bu hikmet sahibi yaratıcı, bu kıymetli cihazları bize öylesine takmış; israf etmiş; hiç bir gayesi yok”
Eğer gayesiz ve öylesine yaratmışsa, hikmet sahibi değildir. Yok, hikmet sahibiyse, öylesine yaratmamıştır ve bir gayesi vardır.
Şunu iyi bil ki: Seni böyle antika bir sanat gibi yaratan ve paha biçilemeyen organları ve duyguları sana takan zat, elbette bunu bir gaye için yapmıştır. Bu gayeleri akıl tek başına keşfedemez. Bu gayeleri bize ancak vahye mazhar peygamberler öğretebilir. Peygamberleri kabul etmemek, bütün bu donanımların ve duyguların bize boşuna takıldığını ve yaratıcımızın israf ettiğini kabul etmek demektir. Bu da yaratıcının hikmetsiz olduğu sonucuna ulaştırır. Bu ise bütün varlıkların şehadetiyle yanlıştır. Madem yanlıştır öyleyse elbette peygamberler gönderilmiş, kitaplar indirilmiş ve bütün bu gayeler bizlere öğretilmiştir. İman ettik ve tasdik ettik.