Katli yaratan Allah iken niçin sebebe katil deniliyor?
Güneş’in doğmasından kuşların uçmasına, bulutların seyranından balıkların yüzmesine, rüzgârların tasrifinden çiçeklerin açmasına, hayatın yaratılmasından bir tohumun çatlayıp ondan filizin çıkmasına kadar, kâinattaki ne kadar fiil varsa, bütün bu fiillerin faili Allah-u Teâlâ’dır. Her şey onun icadıyla vücud bulur. Her canlı onun yaratmasıyla hayat bulur. Âlemdeki bütün sanatlar, nakışlar, süslemeler, atomlardan tutun semadaki yıldızlara kadar her şey onun mülküdür ve icadıdır.
Böyle olunca da şöyle bir soru akla gelebilmektedir: Katili yaratan Allah’tır, silahı yaratan da Allah’tır, katilin silahı tetiklediği parmağı yaratan da Allah’tır. Mermiyi namludan çıkararak maktule ulaştıran yine Allah’ın kudretidir. Maktulun canını alan ve ruhunu kabzeden de yine O’dur. Yani öldürme hadisesinde ne kadar faaliyet varsa hepsinin gerçek faili Allah’tır. Katile ait olan ise sadece, öldürme meyli ve cüzi iradesini bu yönde kullanmasıdır. Hâl böyle iken niçin öldürene katil denilmektedir? Zira onun, katli ve ölümü yaratmada hakiki bir tesiri söz konusu değildir?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce Arapça dil bilgisi kaidesi olarak üç kelimenin manasını öğrenmeliyiz. Bunlardan:
Birincisi masdar.
İkincisi ism-i fail ve
Üçüncüsü ise hâsıl-ı bi-l masdardır.
Masdar: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şeklidir. Yani fiil köküdür. Okumak, yazmak, öldürmek, katletmek gibi bütün -mek’li ve -mak’lı kelimeler bu sınıfa girer. Bu kelimelerin hariçte vücutları yoktur. Mesela bir yazıyı ya da yemeği parmak ile gösterebilirken ve gözümüzle görebilirken, yazmak veya yemek yapmak masdarını görmemiz ve göstermemiz mümkün değildir. Bu fiilleri işleyen kimseyi görebiliriz, ancak masdarların kendisini asla göremeyiz. Çünkü masdarların vücudu yoktur. Yani bunlar Arapça’da “şey” kelimesinin manasına dâhil değildir. Zira Arapça’da “şey” denilince, varlığı olan, el ile tutulabilen, göz ile görülebilen eşya anlaşılır. Masdarların ise vücudu yoktur.
İsm-i fail: Kendisinden fiil ve iş çıkan kimsenin sıfatıdır. Kâtip, yazar, katil gibi kelimeler ism-i faile örnek olabilecek kelimelerdir.
Hâsıl-ı bi-l masdar: Hakiki tesir sahibinden meydana gelen ve ortaya çıkan şeydir. Mesela “yazmak” masdardır, yazılan şey ise hâsıl-ı bi-l masdardır. Ya da “bir şeye vurmak” masdardır, vurulduğunda çıkan ses hâsıl-ı bi-l masdardır. Ya da silahı çekerek adam öldürmede “ateş etmek” masdardır. Tabancadan çıkan ses ve adamın ölmesi ise hâsıl-ı bi-l masdardır.
Şimdi geldik, ‘Niçin öldürene katil deniliyor?’ sorumuzun cevabına:
Öldürene katil deniliyor. Çünkü ism-i fail olan “katil” kelimesi, hariçte vücudu olmayan “katletmek” masdarından türemektedir. Yoksa hâsıl-ı bi-l masdar olan, adamın ölmesinden türememektedir. Öldürme hadisesinde hâsıl-ı bi-l masdar olan “ölüm” Allah’ın mahlukudur ve adamı gerçekte öldüren Allah’tır. Ancak ifade ettiğimiz gibi, fail sigası hâsıl-ı bi-l masdardan değil, masdardan türemektedir. Masdar ise yaratılmamış olup “şey” tabirinin manasına dâhil değildir ki, Allah’a verilebilsin ve hâşâ Allah’a katil denilebilsin. Bilakis, “katletmek” fiilinin yaratılmasına sebep olan kişinin sıfatı, masdardan türetilir ve ona katil denilir. Zira varlığı olmayan ve şey tabirine girmeyen masdarı, vücuda çıkaran ve hâsıl-ı bi-l masdarın yaratılmasına sebep olan odur. O hâlde katil unvanına da o layıktır.
Bu ince meseleyi kısaca bir daha özetleyecek olursak, şöyle ifade edebiliriz: “katil” ismi, “katletmek” masdarından türeyen bir kelimedir. Masdarları yaratan ise Allah değildir. Çünkü masdarların bir vücudu yoktur ki yaratılmış olsun. Allah masdarı değil, hâsıl-ı bi-l masdarı yaratır ki; cinayette bu, ölüm hadisesidir. İşte katil; “katletmek” masdarından, hâsıl-ı bi-l masdarın yaratılmasını kendi cüzi iradesiyle talep ettiğinden dolayı “katil” unvanını alır.
ölene bakma öldürtene bak