19. “Ben ölünce cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önüne saçın.” diyen kişinin hadisi
Ebû Hüreyre (r.a.) Hazretlerinden rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
كَانَ رَجُلٌ يُسْرِفُ علَى نَفْسِهِ فَلَمَّا حَضَرَهُ المَوْتُ قالَ لِبَنِيهِ إِذَا أَنَا مُتُّ فَأَحْرِقُونِي ثُمَّ اطْحَنُونِي ثُمَّ ذَرُّونِي في الرِّيحِ فَواللَّهِ لَئِنْ قَدَرَ عَلَيَّ رَبِّي لَيُعَذِّبَنِّي عَذابًا ما عَذَّبَهُ أحَدًا فَلَمَّا ماتَ فُعِلَ به ذلكَ فَأَمَرَ اللَّهُ الأرْضَ فقالَ اجْمَعِي ما فِيكِ منه فَفَعَلَتْ فإذا هو قائِمٌ، فقالَ ما حَمَلَكَ علَى ما صَنَعْتَ قالَ يا رَبِّ خَشْيَتُكَ فَغَفَرَ له
Bir adam vardı. Günah işleyerek nefsine zulmetmekte çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına dedi ki:
— Ben ölünce cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önüne saçın. Allah’a yemin olsun ki eğer Rabbim beni yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!
Ölünce bu söylediği ona yapıldı. Allah da Arz’a emrederek, “Sende ondan ne varsa bana topla.” dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. “Sen böyle bir vasiyeti neden yaptın?” diye Allahu Teâlâ sordu. “Senden korktuğum için ey Rabbim!” cevabını verdi. Allahu Teâlâ bu cevap üzerine onu affetti. (Buhârî, Tevhid 35, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 25 (2756); Muvatta, Cenaiz 51; Nesâî 117)
Hadis-i şerifte bahsi geçen adamın, “Rabbim beni bir yakalarsa” demesi, ölümden sonra dirilme hadisesini hatta Allah’ın kudretini inkâr manasını taşıdığı hâlde bu adamın affa mazhar olması ulemanın ihtilafına sebep olmuştur. Muhaddisler mezkûr hadis-i şerife dair birçok izah yapmışlardır. Bu izahların bir kısmı şöyledir:
1. İmam Hattâbî şöyle der: Adam dirilmeyi inkâr etmiyor. Cahilliği sebebiyle zannetti ki kendine böyle yaparsa bir daha geri dönmeyecek ve azap görmeyecek. Nitekim bunu Allah’ın korkusundan yaptığını söylemekle imanını izhar etmiş olmaktadır.
2. İbni Kuteybe şöyle der: Müminlerden bir kısmı Allah’ın bazı sıfatlarında yanılabilir. Bundan dolayı onlar tekfir edilmezler. Bu kişi de Allah’ın bir sıfatında yanılmıştır ve bu sebeple tekfir edilmez.
3. Bir kısım âlimler de şöyle demiştir: Bu kimse fetret devrinde yaşaması sebebiyle imanın bütün şartlarını bilemez ve bu sebeple bazı hatalara düşebilir. Bizim açımızdan ciddi hata sayılabilecek bu sözleri söylemesi, ehl-i fetret olması sebebiyle onu kâfir yapmaz ve bu hususta özür sahibi sayılır.
4. Bir kısım âlime göre ise hadisteki ifadeler hakiki değildir. Hadiste bir mecaz ve teşbih vardır. Onlar şöyle demişlerdir: Hadis-i şerifte anlatılan vakıa bir temsildir. Bu temsille, işlenen günah ne kadar büyük olursa olsun Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemesi gerektiği anlatılmak istenmiştir. Yoksa hadiste bahsi geçen adam gerçek değildir. Hakikat zihinlerde yerleşsin diye Allah’ın sonsuz affı ve merhameti, canlı bir temsil ve teşbih üslubuyla anlatılmıştır.
Âlimler böyle farklı izahlar yaparlar ve sonra derler ki: En doğrusunu Allah bilir!
Bu izahlardan her biri hadisteki müşkili gidermeye kâfidir. Hangisini istiyorsanız alın kullanın!