17-Sözlerinin hala akıllarda ve ruhlarda hükmünü icra etmesi
Şu sabit bir kaidedir: Hakikati olmayan şeylerle korkutma ve müjdeleme neticesinde ancak az bir tesir elde edilebilir ve akıllar ancak kısa bir süre kandırılabilir. Bu tür korkutma ve müjdelemelerin hükmü devam etmez ve ruha nüfuz edemez.
O zaman elimizde bir mihenk taşımız var: Yapılan korkutmanın ve müjdelemenin hakiki olup olmadığını anlamak için tesirine bakacağız. Akıllarda, kalplerde, ruhlarda ve vicdanlarda tesirini ne kadar devam ettirebiliyor, bunu inceleyeceğiz. Eğer tesiri kısa bir zaman sonra yok oluyorsa, bu korkutma ve müjdeleme hakikatsizdir ve bir hiledir. Yok, eğer bu korkutmanın ve müjdelemenin tesiri devam ediyorsa, asırlara meydan okuyup her akıl ve vicdan sahibini etkisi altına alıyorsa, bu durumda bu korkutma ve müjdeleme hakikattir. Bunda hile yoktur.
Bu genel kuralı öğrendikten sonra, şimdi bu zatın yaptığı korkutma ve müjdelemenin tesirine bakalım. Eğer tesiri yüzeysel ise, bu durumda yaptığı irşad hakikatsizdir. Yok, etkisi kalplerde ve akıllarda devam ediyorsa, irşadı hakikatin ta kendisidir.
Bu konuda batılı bir filozof olan Lamarti’nin sözünü nakletmek istiyoruz. O şöyle diyor: “Hazreti Muhammed bir yalancı peygamber miydi? Onun eserlerini ve tarihini inceledikten sonra bunu düşünemeyiz; çünkü yalancı peygamberlik ikiyüzlülüktür. İkiyüzlülükte inandırma kuvveti yoktur. Yalanda doğruluğun kuvveti bulunmaz. Nasıl ki fizikte bir cisim atıldığı zaman onun varabileceği yer, fırlatma gücüyle orantılıdır. Bir manevi ilhamın gücü de onun meydana getirdiği eserle orantılıdır. Bu kadar çok şey taşıyan, bu kadar uzaklara kadar yayılan ve bu kadar uzun zaman aynı kudrette devam eden İslamiyet yalan olamaz.”
Bakınız, gördünüz mü Lamartine ne diyor? Diyor ki: İkiyüzlülükte inandırma kuvveti yoktur. Yalanda doğruluğun kuvveti bulunmaz. Bir manevi ilhamın gücü, onun meydana getirdiği eserle orantılıdır. Bu kadar çok şey taşıyan, bu kadar uzaklara kadar yayılan ve bu kadar uzun zaman aynı kudrette devam eden İslamiyet yalan olamaz.
O zaman Hz. Muhammed (s.a.v)’in irşadına bakınız. Bu zat 1.400 sene önce konuşmuş, ama sözünün etkisi hala devam ediyor. Her asır 1,5 milyarı aşkın insan onun sözlerine iman edip ona tabi oluyor. Ona tabi olmayanlar da sözlerinin doğruluğunu tasdik ediyor. Eğer bu zat -hâşâ- yalan söyleseydi, böyle bir etkinin gözükmesi mümkün olur muydu?
Bu zat 14 asır önce konuşmuş, ama sözünün tesiri hâlâ akıllarda, kalplerde, ruhlarda ve vicdanlarda hükmünü icra ediyor. Demek sözünd e büyük bir hakikat var ki, asırlar geçmesine rağmen tesiri kesilmiyor, devam ediyor. Böyle bir tesir de ancak ve ancak dediklerinin hak ve hakikat olmasıyla izah edilir. Eğer korkutmaları yalan ve müjdelemeleri hakikatsiz olsaydı, sözünün tesiri olmaz; hem kendisi hem de sözleri unutulur giderdi.
Ya Rab! Bizleri iman ve Kur’an hizmetinden ayırma. Bu eseri bizlerden kabul et ve günahlarımıza kefaret yap. Bu eserde emeği geçen kardeşlerimizden ve bu eserin yayılması için çalışanlardan razı ol. Hepimizi yarın mahşer günü Havz-ı Kevser’in başında, Efendimizin etrafında cem et. Ve bu eseri Efendimizin şefaatine ve yüzümüzün aklığına vesile eyle. Âmin!