Melekler vazifelerinde hakiki tesire sahip midirler?
Melekler dâhil hiçbir sebep ve vasıtanın hakiki tesiri yoktur. Kuvvet ve kudret ancak Allah’a aittir. Ve bütün işleri gören Allah’ın nihayetsiz kudretidir. Melekler ve diğer sebepler ancak o kudretten gelen hakiki tesirleri ilan ve neşretmek ile vazifeli memurlardır.
Demek, melekler ve sebepler dairesi, hükümetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebligatını yaparlar.
Meleklerin ve diğer sebeplerin Allah’ın icraatlarına vasıta kılınmalarının sebebi ise, Allah’ın izzetinin ve azametinin perdeyi gerektirmesidir.
Nasıl ki, büyük bir kumandan koğuşları teftiş etmez, bir vali bir zabıta gibi pazarda ceza kesmez, bir emniyet müdürü bir trafik polisi gibi arabaları durdurmaz. Çünkü bu işler onların makam ve izzetlerine uygun değildir ve bu yüzden bu gibi icraatları vasıtalar ile görürler. Aynen bunun gibi, Allah’ın izzet ve azameti de sebepler ile iş görmeyi gerektirir. Tek fark; Allah’ın vasıtaları, icraatçıları değildirler ve hiçbir kudret ve tesirleri yoktur. O sebeplerin ve meleklerin vazifesi kudretinin icraatını ilan etmektir.
Demek, melekler ve diğer sebepler Allah’ın kudretinin izzetini ve rububiyetinin haşmetini göstermek için icad edilmiş bir takım vasıtalardır.
Meleklerin ve diğer sebeplerin yaratılışının bir hikmeti de gafil ve cahil olanlar hadiselerdeki hikmetleri, güzellikleri göremedikleri için Cenab-ı Hak’tan şikâyete başlarlar. İşte o şikâyetin hedefini değiştirmek için araya melekler ve sebepler konulmuştur. Bu sırrı şu manevi temsil ile daha iyi anlayabiliriz:
Hz. Azrail (a.s.), Cenab-ı Hakk’a demiş:
– Ruhları alma vazifesinde senin kulların benden küsecekler ve benden şikâyet edecekler.
Cenab-ı Hak hikmet lisanıyla ona cevap vermiş:
– Senin ile kullarımın arasına musibetler, hastalıklar perdesini bırakacağım. Ta şikâyetleri onlara (sebeplere) gidip ölümü senden bilmesinler ve sana küsmesinler.
Evet, nasıl ki hastalıklar ve musibetler Hz. Azrail’e bir perdedir. Ölümde zannedilen fenalıklardan dolayı edilen şikâyetlere mercidir. Aynen öyle de Hz. Azrail (a.s.) dahi Cenab-ı Hakk’ın kudretine bir perdedir ki, ruhların kabzında zahiren merhametsiz gibi görünen ve rahmetin kemaline uygun düşmeyen bazı hâllere merci olmak ve şikâyetleri kendine celbetmek için o memuriyetle vazifelendirilmiştir.
Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında; Tevhid ve celal ister ki, esbab ellerini çeksin tesir-i hakikiden.