2-) Kabir hayatı hakkında ayet-1
B- Mümtehine suresi, 13. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “Ey iman edenler! Allah’ın, üzerlerine gazap ettiği kimselerle dostluk yapmayın. Onlar ahiretten ümit kesmişlerdir. Tıpkı kabir ehli kâfirlerin ümitlerini kestikleri gibi.”
A- Bir dakika bi dakika ben bu ayeti biliyorum bu ayet öyle değil. Sen “Onlar ahiretten ümit kesmişlerdir. Tıpkı kabir ehli kâfirlerin ümitlerini kestikleri gibi.” dedin. Halbuki mana; kâfirlerin, kabir ehlinden ümit kestikleri gibi.” değil mi?
B- Evet doğru diyorsun bu ayet-i kerimeye iki farklı mana da verilmiştir. Müfessirlerin bir kısmı; kâfirlerin, kabir ehlinden ümitlerini kestikleri gibi manasını vermişlerdir. Bu manaya göre, onların ahirette ümit kesmeleri, kafirlerin, kabir elinden ümit kesmeleri gibidir. Yani kafirler ahirete iman etmedikleri için ölenlerden nasıl ümit kesiyorsa, onların bir daha dirileceklerinden nasıl ümitsizse, kafirlerde ahiretten böyle ümitsizdir, demektir.
Ayete yapılan 2. izahta ise ümit kesenler, kabir ehli kafirlerdir. Yani kafir olarak ölenler kabirde iken cennetten nasıl ümit kesmişse, onlar da ahiretten öyle ümit kesmiştir. Ben mealimi bu tercih üzerine verdim. Aynı zamanda bu tercih, Hz. İbni Abbas, İmam Mücahid, Hz. İkrime, İbni Zeyd, İmam Mukatil, İmam Mansur ve İbni Cerir Taberi gibi büyük müfessirlerin de tercihidir. Demek benim ayete verdiğim mana bu müfessirlerin manasıdır. Yani kafamdan uydurmamışım. Dolayısıyla ilişen bana değil, onlara ilişmiş olur. Sözün özü, bu ayete 2 farklı mana verilmiştir. 1. Mana ya göre, ümit kesenler, yaşayan kafirlerdir, ümit kestikleri şey ise, kabirlerde yatanların bir daha dirilmesidir. 2. Manaya göre ise, ümit kesenler, küfür üzerine ölmüş kabirlerde yatan kafirlerdir. Ümit kestikleri şey ise cennet ve ahirette iyi muamele görmeleridir. Biz delilimizi bu 2. Manaya göre takdim edeceğiz
A- İyi ama bu manadan hangisi doğru?
B- Kur’an ayetleri deniz gibidir. Bir çok manayı içinde barındırır. Böyle bir ayet iki veya daha fazla manaya geldiğinde bunlardan hangisi doğru denilmez.
A- Peki ne denilir?
B- Bu iki mana da Allah tarafından murad edilmiştir, denilir. Zira bir ihtimali inkar etmek, ayete o manayı veren sahabe ve diğer müfessirleri, Arapça bilmemek ve Kur’an’ı anlamamakla itham etmek demektir. Yani bir ayet sadece tek bir manaya gelir demek, arapçayı bilmemek ve tefsir ilminden uzak olmaktan kaynaklanmaktadır…
A- Anlıyorumm..
B- Şimdi, bu âlimlerin izahına göre, ayet-i kerimeyi beraber tahlil edelim: Cenab-ı Hak bu ayet-i kerimede, üzerlerine gazap ettiği kimselerle dostluk etmemizi yasaklamıştır. Doğru mu?
A- Evet, doğru.
B- İkinci olarak, üzerlerine gazap edilen bu kişilerin ahiretten ümit kestiklerini beyan buyurmuştur. Bu doğru mu?
A- Evet, bu da doğru. Ayette açıkça zikredilmiş.
B- Üçüncü olarak da, üzerlerine gazap edilen bu kişilerin ahiretten ümit kesmesi, kabir ehli kâfirlerin ahiretten ümit kesmelerine benzetilmiştir. Yani kâfir olarak ölüp kabirde yatanlar ahiretten nasıl ümit kesmişse, üzerlerine gazap edilen bu kişiler de ahiretten öyle ümit kesmişlerdir. Bu izahım doğru mu?
A- Evet, bu da doğru. Ayette açık bir şekilde, “Onlar ahiretten ümit kesmişlerdir. Tıpkı kabir ehli kâfirlerin ümitlerini kestikleri gibi.” buyrulmuş. Yani buraya kadar yaptığın bütün izahlar doğru.
B- Öyleyse şimdi sana 10 puanlık soruyu soruyorum: Ayet-i kerime açık bir şekilde, kabirde yatan kâfirlerin ahiretten ümit kestiklerini beyan buyurmuş. Acaba, ahiretten ümit kesebilmeleri için, ilk önce, canlı ve hayat sahibi olmaları gerekmez mi? Canı olmayan ve ölü olan, ümit kesebilir mi?
A- Bi saniye, sen beni oyuna getiriyorsun galiba. “Bu doğru mu, bu doğru mu” dedin; ben de “evet” dedikten sonra bambaşka bir yere çıktın.
B- Bambaşka bir yere çıkmadım. Ayetin gösterdiği yere ulaştım. Bir daha tekrar edeyim: Ayet-i kerimede, kabirlerdeki kâfirlerin ahiretten ümit kestikleri beyan buyrulmuş. Ümit kesmek, bir duygudur. Duygunun olabilmesi için de kişinin hayat sahibi olması gerekir. Mesela, taşın ümitsizliğinden, dağın ümitsizliğinden, denizin ümitsizliğinden ve hayatı olmayan diğer varlıkların ümitsizliğinden bahsedilemez. Ümit beslemek veya ümitsiz olmak hayat sahipleri için geçerlidir. Eğer senin dediğin gibi olsaydı, yani kabirlerde hayat olmasaydı, orada yatanların, ümitlerini kesmelerinden bahsedilemezdi. Madem bahsedilmiş, o halde kabirlerde yatanların kendilerine mahsus bir hayatları var. Var ki, ümit kesebiliyorlar. İşte ben bunu dedim.
A- Hııı… Aslında mantıklı… Kabirde yatan kâfirler ahiretten ümitlerini kesmişse, önce hayat sahibi olmalılar. Ölü ve hayatsız olsalardı, ümitlerini kesemezlerdi. Zira bu duygu, hayat sahiplerine ait bir duygudur. Bu da kabirlerde bir hayatın olduğunu ispat etmektedir… Dur dur… Ben ne diyorum böyle… Öyle hemen teslim olmak yok… Bir ayet gösterdin diye hemen kabir hayatına inanacak değilim. Bunun muhakkak bir cevabı vardır.
B- O halde cevap hakkın sende mahfuz olsun. İleride cevabını bulursan söylersin. Hem ben seni sadece bu ayeti göstererek kabir hayatına imana davet etmeyeceğim ki. Daha göstereceğim çok ayetler var. Merak etme, inşallah sonunda inadın kırılacak ve nasibin varsa hidayet bulacaksın. Bu ayet-i kerime hakkındaki tahlilimizi burada sonlandıralım ve şimdi 2. ayetimize geçelim. 2. ayetimiz Tevbe suresi 101. ayet-i kerimedir.