23- Kabir hayatını inkar edenlerin soruları- 10
A- Onuncu sorum şu: Kabir hayatını inkâr edenler diyorlar ki:
“İnfitar suresi 4. ayette şöyle buyrulmuştur:
‘Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman insanoğlu ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.’
Bu ayette insanın ne yaptığını ve ne yapmadığını kabirden çıktığında bileceği haber verilmiştir. Hâlbuki kabir hayatı inancına göre kişi zaten daha kabirde iken ne yaptığını ve ne yapmadığını biliyor. Demek, kabir hayatı inancı bu ayetin ifadesine zıttır.”
Onların bu sözlerine karşı ne dersin?
B- Sana birkaç ayet-i kerime göstereyim: Fussilet suresi 30 ve 31. ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
“Rabbimiz Allah’tır deyip de sonra dosdoğru olanlara gelince onların üzerine melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vaat edilen cennetle sevinin. Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır.’”
Bak, bu ayete göre daha insan ölmeden son nefesinde amelinin karşılığının ne olacağını biliyor. Melekler onu amelinin karşılığı olan cennetle müjdeliyorlar. Hem bu haber verme sadece müminlere de has değildir, kâfirler ve günahkârlar için de geçerlidir. Dilersen buna da bir örnek vereyim:
En’am suresi 93. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
“O zalimleri ölüm şiddeti içindeyken bir görseydin! Melekler onlara ellerini uzatırlar ve derler ki: ‘Ruhunuzu teslim edin. Bugün Allah’a karşı haksız şeyler söylediğinizden ve O’nun ayetlerine karşı kibirlendiğinizden dolayı alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.’”
Bak, bu ayette de zalimlerin daha ölüm anındayken akıbetlerini öğrendikleri haber verilmektedir. Demek, insan ne yaptığını ve neyi yapmayıp terk ettiğini daha son nefesinde öğreniyor. Kabirden çıkışı beklemeye gerek yok. Son nefeste kişinin akıbetini öğreneceği ile ilgili o kadar çok ayet vardır ki, ben meseleyi uzatmamak için iki ayetle yetiniyor ve kabir hayatını inkâr edenlere şu soruyu sormak istiyorum:
Hani insan ne yaptığını ve ne yapmadığını yani akıbetini sadece kabirden çıktığında bilirdi. Bakın, gösterdiğim ayetlerde insanın daha kabre girmeden akıbetini öğrendiği beyan edilmektedir. Bu ayetlere karşı ne dersiniz?
A- İlginç! Onlar kabir hayatını inkâr ederken İnfitar suresinin 4. ayetini göstererek diyorlar ki: “Bu ayet insanın ne yaptığını ve ne yapmadığını ancak kabirden çıktığında bileceğini gösteriyor. Bu da kabir hayatının olmamasını gerektiriyor.” Ama senin gösterdiğin ayetlerde insan daha kabre girmeden akıbetini biliyor ve görüyor. Kabirden çıkmasına gerek yok.
B- Elbette. Ancak insanın her makamda bildikleri azlık veya çokluk arz eder. Ölüm anında kişinin bildiği kabirden çıkarken bildiğine kıyasla az olabilir. Kabirden çıkarken bildiği de hesap anında bileceği şeylere kıyasla azdır. Mesela İsra suresinin 13 ve 14. ayetlerinde şöyle buyrulur:
“Onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitabı çıkarırız. ‘Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak nefsin sana yeter!’ deriz.”
Demek, insanın kabirden çıktığında bildiği şeyler o gün bileceği şeylere kıyasla çok azdır. Hesap günü hesap inceden inceyedir.
İnsan ölüm anında gideceği yeri bilir. Kabirde ameline göre muamele görür. Kabirden çıktığında ahiret ahvallerine çok daha fazla vakıf olur ve neyi yapıp neyi yapmadığını daha iyi anlar. Hesap meydanında eline defteri verildiğinde ve azaları konuşturulduğunda ise artık her şey tastamam ortaya çıkmış olur. Dolayısıyla ayetlerde birbirine zıtlık yoktur. Her ayet farklı bir makamdan haber vermektedir. Hatta insan bu dünyada yaşarken dahi ne yaptığını ve ne yapmadığını bilmektedir. Yani mesela yetmiş yaşında bir insana sorsanız, “Ne amel yaptın ve neleri yapmadın?” Size yaptıklarını ve terk ettiklerini bir bir anlatır. Yani insanın ne yaptığını bilmesi için ille de kabirden çıkması gerekmemektedir. Bu dünyada da bilir. Ama kabirden çıkış anı günahkârlar için pişmanlığın tavan yaptığı bir andır. Bu sebeple, bu bilginin oraya hasredilmesi çok manidar ve yerindedir.
A- İlginç bir şey daha fark ettim. Sen kabir hayatının varlığını ayet ve hadislerle açık bir şekilde ispat etmiştin. Onlar ise “Kabir hayatı yoktur!” diye hiçbir ayet gösteremiyorlar, hep dolambaçlı yollarla iddialarını ispat etmeye çalışıyorlar. Mesela işte burada diyorlar ki, “Ayet diyor ki: ‘İnsan ne yaptığını ve ne yapmadığını kabirden çıktığında bilir.’ Buna göre, kabir hayatı olmamalıdır. Zira olsaydı, daha kabirdeyken bilmesi gerekirdi.”
Ama onların bu sözünü kabul etsek o zaman son nefeste meleklerin insana akıbetini bildirmesini de inkâr etmeliyiz. Hâlbuki bu konuda onlarca ayet var. Yine bu dünyada hâlihazırda ne yaptığımızı ve neyi terk ettiğimizi de bilmememiz gerekir. Hâlbuki hepimiz neyi yaptığımızı ve neyi terk ettiğimizi çok iyi biliyoruz. Demek ki, ayette kastedilen, “Sadece burada bilirler, başka yerde bilmezler.” manası değil. Ayette kastedilen, buranın pişmanlığı çok daha fazladır manasıdır.
B- Maşallah sen de âlim oldun. Baksana, meseleleri ne güzel izah ediyorsun. Artık ben sorsam sen mi cevaplasan, ne yapsak?
A- Ya öyle değil de… Meseleleri senden dinleyince o kadar açıklığa kavuşuyor ki, bunu nasıl düşünmüyorlar diye şaşırıyorum.
B- Şaşırma, çünkü onlar da düşünüyorlar ve bu anlattıklarımı onlar da biliyorlar. Bunları bilmek için âlim olmaya gerek yok. Onlar bunu bile bile yapıyorlar. Çünkü onların derdi bu dine hizmet değil, onların derdi bu dini tahrif etmek. Bu sebeple, onların söylediklerine şaşırma! İlle de şaşıracaksan, baki bir âlem varken bu fani âlemin menfaati için insan nasıl dinini satar, buna şaşır!
A- Allah senden razı olsun. Senden sadece kabir hayatına dair bilgiler öğrenmiyor, çok da güzel nasihatler dinliyorum. Eee, bu meseleyi de burada tamamladık. Şimdi on birinci soruya geçiyorum.