26- Kabir hayatını inkar edenlerin soruları- 13
A- Bu bölüme kadar hep kabir hayatını inkâr edenlerin sorularını cevapladık. Şimdi ise kabir hayatını kabul eden, ancak Ehli Sünnet çizgisinden ayrılan bazı kişilerin bir sözüne cevap isteyeceğim.
B- Söyle bakalım, onlar ne diyormuş?
A- Onlar diyorlar ki: Kabirden kalkışın anlatıldığı Yasin suresinin 52. ayet-i kerimesinde “Bizi uykumuzdan kim kaldırdı.” buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime gösterir ki, kabir hayatı ve azabı uyku gibi bir şeydir. İnsan uykusunda kâbus gördüğünde nasıl sıkıntı çekiyorsa onlar da kabirde uyurlarken bir azap kâbusu görürler ve onun sıkıntısını çekerler. Yoksa kabirde gerçek bir azap yoktur. Onların bu sözüne karşılık ne dersin?
B- Cevap çok basittir, ancak cevaba geçmeden önce şunu söylemek istiyorum: Acaba 14 asır boyunca yaşamış ve her biri kendi asırlarını ilimleriyle ve irfanlarıyla aydınlatmış yüz binler âlimler Yasin suresinin bu 52. ayetini görmemişler mi, okumamışlar mı? Ya da okumuşlar da anlamamışlar mı? Ve onların anlayamadıkları bir meseleyi daha Kur’an’ı okumaktan âciz olan bu kişiler mi anlamışlar? Önce bunu sormak istiyorum. Her meselede hemen Kur’an’dan bir ayet gösterip bütün İslam âlimlerine muhalefet etmek maalesef bu asrın bir hastalığı olmuş. Sanki o ayetin manasını ilk defa kendi anlıyormuş gibi kibirlenerek hakiki âlimlere muhalefet etmek ne büyük bir zarardır, biraz aklı olan anlar! Her neyse, arife işaret yeter sırrınca bu meseleyi uzatmadan hemen sorunun cevabına geçiyorum:
Sen dedin ki, onlar diyorlarmış ki: Yasin suresinin 52. ayetinde “Bizi uykumuzdan kim kaldırdı.” buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime -sözde- kabir azabının uyku gibi bir şey olduğuna delilmiş. Kabirde gerçek bir azap yokmuş, kâbus gibi bir şey görülürmüş. Eğer onlar kabirlerinde azap görüyor olsalardı, böyle demezlermiş.
Onlar böyle şeyler demişler. Ben şimdi sana bu ayet-i kerimenin doğru izahını yapayım. Bununla onların sözlerinin ne kadar yanlış olduğunu anlayacaksın.
İbni Abbas, İmam Katade, Ubeyy b. Ka’b ve Ebu Salih gibi bir kısım âlimler bu ayet-i kerimeyi şöyle izah etmişlerdir: Sûra iki defa üfürülecektir. Birinci defa sûra üfürüldüğünde kabirdekilerin azabı kaldırılır ve ikinci üfürüşe kadar bir uykuya dalarlar. İki üfürüş arasında kırk yıllık bir süre vardır. Bu sürenin kırk yıl olduğu, İmam Müslim ve Buhâri Hazretlerinin Ebu Hüreyre Hazretlerinden rivayet ettikleri hadis-i şerifle sabittir. İşte ilk sûra üfürülme ile ikinci defa üfürülme arasındaki bu kırk sene içinde kabir azabı kaldırılır ve ölüler uykuya dalmış gibi bir hâlde bulunurlar. “Bizi uykumuzdan kim kaldırdı?” şeklindeki sözlerini bundan ötürü söylerler. Demek, ismini zikrettiğimiz bu âlimlere göre, onların, “Bizi uykumuzdan kim kaldırdı şeklindeki sözleri kabir azabının uyku gibi olduğuna delil değildir. Bilakis iki sûr arasındaki 40 senelik zaman diliminde uykuya benzer bir hayatın olduğuna delildir. Kabir ehli iki sûr arasında azap kaldırılıp 40 sene uyuduktan sonra bu sözleri söylerler.
Bununla birlikte, İmam Taberi ve İbni Kesir gibi âlimlere göre, bu iki sûr arasında dahi kabir azabı kaldırılmamaktadır. Bu âlimlere göre, kabir ehlinin, “Uykumuzdan bizi kim kaldırdı?” şeklindeki sözleri kabir azabının cehennem azabına göre uyku gibi hafif görüleceğindendir. Onlar ahiret azabını gördüklerinde kabirlerinde çektikleri azabı uyku gibi hafif görürler de bu sözü söylerler.
Bu makamda İmamların Güneşi lakabıyla meşhur Fahrurrazi Hazretlerinden de bir nakil yapmak istiyorum. O şöyle diyor: Onların, “Bizi uykumuzdan kim kaldırdı?” sözünün manası “Allah bizi vaat edilen o dirilişle mi diriltti yoksa biz uyuyorduk da uyandırıldık mı?” şeklindedir. Bu tıpkı şuna benzer: Bir insana gücünün yetmeyeceği bir düşmanının gelmesi vaat edilse, sonra da bu insan korkunç bir adamın kendisine doğru yürüdüğünü görse ödünün kopması ve kendi kendine, “Bu o mu yoksa değil mi?” demesi gibidir. Ayetin manasının böyle olduğuna onların “uyuduğumuz yerden” ifadesi delalet eder. Çünkü onlar kabirlerini uyku yeri sanmışlardır. Bu, onların uyuyup da uyandırıldık mı yoksa ölüler olduktan sonra mı diriltildik hususunda şüphe ettiklerini gösterir. Fakat zannı galipleri bu işin yeniden bir dirilme olduğu yönündedir. Çünkü onlar bu iki ihtimali bir arada düşünmüşler, bunun kendilerine vaat edilen o diriliş olduğunu sandıklarına bir işaret olmak üzere, “Bizi kim kaldırdı?” demişler. Uykudan uyanmış oldukları ihtimaline bir işaret olmak üzere de “uyuduğumuz yerden” demişlerdir.
A- İnan, âlimlerin bu izahları karşısında hayret secdesine gidiyorum! Ne kadar farklı düşünmüşler, ne kadar derin manalara ulaşmışlar ve ne kadar güzel izahlar yapmışlar! Şaşırıyorum ve hepsinden Allah razı olsun diyorum! Eee, seninle arkadaşlığımızın sonuna geldik.
A- Allah senden razı olsun. Arkadaşlığımız yaklaşık dört saattir sürüyor. Kabir hayatının varlığını bana ayet-i kerimelerle, hadis-i şeriflerle ve bu ümmetin âlimlerinin ittifakıyla iki kere iki dört eder katiyetinde ispat ettin. Ayrıca sana sorduğum on iki soruya da kalbimi ve nefsimi ikna edecek bir tarzda cevap verdin. Artık bu kadar söze karşı birisi hâlâ “Ben inanmam.” derse biz ne yapalım ve ona ne diyelim!
B- Sevgili kardeşim, hidayet Allah’tandır ve O’nun elindedir. Bizler ancak hidayetin davetçileri olabiliriz. Kendi vazifemizi yapar, hakikati sesimizin gücü nispetinde haykırırız. Hidayet verme işine ise karışmayız.
A- Son olarak bir şeyler demek ister misin?
B- Cenab-ı Hakk bu sohbetimizi dergâhında kabul etsin. Burada zikredilen hakikatler hürmetine bizleri affetsin. Bu eserin yapımında ve dağılmasında emeği geçen bütün kardeşlerimizden ebeden razı olsun. Ve bizleri ölünceye kadar Kur’an ve iman hizmetinden ayırmasın. Âmin!