16- Kabir hayatını inkar edenlerin soruları- 3
A- Üçüncü sorum şu: Kabir hayatını inkâr edenler diyorlar ki: “Bir suçun cezası bir defa verilir. Aynı suçtan tekrar tekrar cezalandırmak yüce Allah’ın şanına yakışmaz. Bu durumda kabir azabının da olmaması gerekir. Öyle ya, aynı suçtan hem kabirde hem de ahirette ceza görmek Allah’ın rahmetine uygun değildir.”
B- Sorunu cevaplamadan önce şu hakikate dikkat çekmek isterim: Allah Teâlâ hakkında zulüm düşünülemez. Zira zulüm başkasının hakkına tecavüz etmektir. Bütün mülk Allah’ın olduğuna göre başkasının bir hakkı yoktur ki, ona karşı herhangi bir muamelede, “Ona zulüm edildi.” denilebilsin.
Bizim Cenab-ı Hakk’a karşı hiçbir hak iddiamız olamaz. O bize nasıl muamele ederse bu haktır, adalettir ve hikmettir. Eğer O dileseydi bir suça bir defa değil, on defa hatta isterse yüz defa da ceza verebilirdi. Ve bu durum da zulüm ve haksızlık olmazdı. Lakin her fiilinde kullarına karşı merhametli olan Cenab-ı Hakk, burada da kuluna iyilik etmekte ve ona keremiyle muamele ederek onu bir suçtan iki defa cezalandırmamaktadır.
İki defa cezalandırmamasının manası da şudur: Bir kişi bir günah işlemiş ve günahının cezasını -Allah’ın şeriatına göre- dünyada görmüşse yani o günahtan dolayı o kişiye had cezası uygulanmışsa artık o günaha ahirette ceza verilmez. Mesela içki içmek haramdır ve ahirette ceza gerektirir. Ama bir kişi içki içerken yakalansa veya günahını kendi itiraf etse ve bu suçundan dolayı ona had cezası uygulansa artık onun içki içme günahı affolmuştur, ondan dolayı ahirette bir daha ceza görmez. İşte “Bir suça iki defa ceza verilmez.” sözü bu uygulama içindir.
A- Ama ben hâlâ sorumun cevabını alamadım. Sorum şuydu: Kabir hayatını inkâr edenler diyordu ki: “Bir suçun cezası bir defa verilir. Aynı suçtan dolayı hem kabirde hem de ahirette ceza görmek Allah’ın rahmetine uygun değildir. Bu durumda da kabir azabının olmaması gerekir.”
B- Tam sorunun cevabına gelmiştim. Buraya kadar anlattıklarım bir hakikatin beyanıydı. Şimdi sorunun cevabını vereyim. Değil kabir azabı, müminin ayağına bir diken batsa bu onun günahına kefaret olur. Dolayısıyla kabirde çekilen azap da kulun günahlarına kefarettir. İstersen biraz daha açayım:
İnsanları üç kısma ayırmak mümkündür. Bu üç kısımdan birincisi iman üzere ölerek direkt cennete girecek olan müminlerdir. İkincisi küfür üzere ölerek cehennemde ebedî kalacak olan kâfirlerdir. Üçüncüsü de günahkâr olan ehli imandır, bunların imanları vardır; lakin dünyadayken farzları terk etmiş ve haramlara girmişlerdir. Bunlar cehennemde bir müddet ceza gördükten sonra cennete girerler. Şimdi sorunu bu üç grup üzerinde tahlil edelim:
Birinci grup olan direkt cennete girecek müminler için, “Bir suçun cezası bir defa verilir. Aynı suçtan dolayı hem kabirde hem de ahirette ceza görülmez. Bu durumda da kabir azabının olmaması gerekir.” sözü manasızdır. Zira onlar kabirde azap değil, mükâfat göreceklerdir. Demek, sorunu bu birinci grup için soramazsın.
İkinci grup olan cehennem ehli kâfirler için de sorunun bir manası yoktur. Çünkü kâfirler cehennemde ebedî kalacaklardır. Onların cezası ebedîdir. Ebediyete kıyasla bir milyon yıl denizdeki bir damla gibidir. Hatta damla bile değildir. Dolayısıyla mesela 5.000 sene önce yaşamış ve kâfir olarak ölmüş birisini düşünelim. Bu kişiye kabirde azap edilmesine bir mâni yoktur. Zira zaten bu kişi ebedî olarak cehennemde kalacaktır. Azaba beş-on bin sene önce başlanmış veya sonra başlanmış, ne önemi var! Ebediyete kıyasla beş-on bin senenin, bizim saatimize göre saniyeden hatta saliseden farkı var mıdır?
Demek, “Bir suçun cezası bir defa verilir. Bu durumda kabir azabının olmaması gerekir.” sözünü ikinci grup hakkında da söyleyemeyiz.
A- Tamam kabul ediyorum, bu sözü iki grup hakkında söyleyemeyiz. Zira birisi cennet ehlidir, zaten azap görmeyecek. Diğeri de cehennemde ebedî kalacaktır. Azaba hemen başlanmasının bir zararı yoktur. Ancak bu sözü günahkâr müminler hakkında söyleyebiliriz. Onlar hem kabirde hem de cehennemde mi azap görecekler?
B- Başta demiştim ya, müminin ayağına diken bile batsa bu onun günahına kefaret olur. Aslında kabir azabı günahkâr müminler için bir nevi nimettir. Çünkü kabirde görmüş olduğu azap onun günahlarının bir kısmına kefaret olur. Hatta bazı günahkârların kabirde çektikleri azap bütün günahlarına kefaret olur ve onu cehennem azabından kurtarır. Yani hem kabirde hem de cehennemde azap çekmek kabirde çektiği sıkıntı günahlarının tamamına kefaret olmayanlar içindir.
Rabb’imiz o kadar merhamet sahibidir ki, kulun çektiği her sıkıntıyı günahına kefaret yapar. Hasta olsa, üzülse, başına bir musibet gelse hatta bir nefesi zorlukla alsa bu, günahına kefaret olur. Kabir azabı da böyle bir musibettir. Bir cihetten azaptır, diğer bir cihetten de günahın kefaretidir.
A- Vay be! Onların, “Bir suçun cezası bir defa verilir. Aynı suçtan dolayı hem kabirde hem de ahirette ceza görülmez. Bu durumda da kabir azabının olmaması gerekir.” sözü ne kadar da manasızmış. Ama insan cevapları bilmeyince böyle kıymetsiz sözlere bile kıymet veriyor. Senin cevabını dinleyince mesele güneş gibi açıklığa kavuştu. Allah razı olsun, bu sorumun da cevabını güzel bir şekilde aldım. Şimdi dördüncü soruya geçiyorum.