6-) Kabir hayatı hakkında ayet-5
B- Âli İmran suresinin 169. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulmuştur: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler zannetmeyin! Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklanırlar.”
Şimdi, bu ayet-i kerimeyi beraber tahlil edelim: Bu ayet-i kerimede, Allah yolunda öldürülenlerin ölü olmadığı ve Allah katında rızıklandırıldığı haberi verilmektedir. Hatta İmam Şafi hazretleri bu ayeti delil getirerek, şehidin yıkanmayacağı ve üzerine cenaze namazı kılınmayacağına hükmetmiş ve şöyle demiştir: “Şehide cenaze namazı kılınmaz. Zira cenaze namazı ölünün üzerine kılınır. Hâlbuki mezkûr ayetin ifadesiyle şehit ölü değildir ve Rabbi katında rızıklanmaktadır.”
Demek şehit ölü değildir. Allah-u Teâlâ, onları ölüler zannetmemizden bizleri nehyetmiş ve onlara “ölü” dememizi yasaklamıştır. Ayrıca şehit, Allah katında rızıklanmaktadır. İşte şehidin ölü olmaması ve hâli hazırda rızıklanması ispat eder ki, kabir hayatı ve Berzah âlemi haktır. Şehidin ölü olmamasını ve hâli hazırda rızıklanmasını ancak Berzah hayatı ile izah edebiliriz.
Şunu da unutma ki, bir tek meleğin varlığı ispat edilse, melek cinsinin varlığı ispat edilmiş olur. Birini kabul eden, tamamını kabul etmek zorunda kalır. Aynen bunun gibi, şehidin ölmediği ve hâli hazırda Allah katında rızıklandığı kabul edildiğinde, Berzah ve kabir âlemi de kabul edilmek zorundadır. Zira şu anda kıyamet kopmamış; Cennet ve Cehennem, sakinlerini içine almamıştır. Şehitler şu anda Cennet’te olmadıklarına göre, nerededirler ve nerede rızıklanmaktadırlar? Kabir ve Berzah âleminden başka bildiğin bir yer var mıdır?
A- Hadi dediğini kabul edelim. Şehitler şu anda Berzah ve kabir âleminde yaşıyor ve rızıklanıyor olsun. İyi ama, ayet-i kerime bu hayatın sadece şehitlere mahsus olduğunu bildiriyor. Hâlbuki siz diyorsunuz ki, iman ve salih amel üzere ölen bütün ehli iman hayattadır ve rızıklanmaktadır. Eğer şehitler ile onların arasında bir fark yoksa, niçin tefsirini yaptığımız bu ayet sadece şehitlerden bahsetmektedir?
B- Şehit olarak ölenler ile diğer ehli iman arasında bir fark vardır. Zaten ayet-i kerime, bu farka istinaden şehitleri hususi olarak zikretmiştir. Bu farkı Bediüzzaman hazretleri Mektubat isimli eserinde şöyle izah etmiştir:
Kur’an ayetlerinin işaretiyle, şehitlerin, diğer kabir ehlinin üzerinde bir hayat tabakaları vardır. Şehitler dünya hayatlarını hak yolda feda ettikleri için, Cenab-ı Hak kemâl-i kereminden, onlara dünya hayatına benzeyen; fakat kedersiz ve zahmetsiz bir hayatı Berzah âleminde ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar. Yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar. Tam bir saadetle lezzetleniyorlar. Ölümdeki ayrılık acısını hissetmiyorlar. Diğer kabir ehlinin ruhları da bakidir; fakat onlar kendilerini ölmüş biliyorlar. Onların Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şehitlerin lezzetine yetişemez. Bu hakikati bir temsil ile izah edelim:
Nasıl ki iki adam bir rüyada Cennet gibi bir güzel bir saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. “Ben uyansam, şu lezzet kaçacak.” diye düşünür. Diğeri ise, rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar oluyor.
İşte, şehitlerle, diğer ölmüş ehli imanın Berzah âleminden istifadeleri böyle farklıdır. Şehitler kendilerini ölmüş bilmedikleri için tam bir lezzet alırlar. Dünyadan ayrılığın elemini çekmezler. Diğer ehli iman ise, öldüklerini bildikleri için, dünyadan ayrılığın elemini ve dostların özlemini çekerler. Lezzetleri, şehitlerin lezzetine yetişemez.
Şimdi tekrar delilimize dönelim. Şu sorumu cevapla:
Şehidin ölü olmadığı ve Allah katında rızıklandığı ayetin açık beyanıyla sabittir. Sen, şehidin ölü olmamasını ve hâli hazırda Allah katında rızıklanmasını ne ile izah ediyorsun?
A- Bu konuyu derinlemesine hiç düşünmedim. Şimdi ben de merak ettim. Eğer Berzah ve kabir hayatı yoksa, Cennet de daha açılmadığına göre, şehitler nerede yaşarlar ve nerede rızıklanırlar?
B- Yani yine “Kabir hayatına iman ettim.” diyemiyorsun, öyle mi?
A- Aslında imana yaklaştım, ama diğer delilleri duymak için şimdilik devam diyorum. Bakalım daha neler öğreneceğim!
B- İyi öyleyse, bu ayetin tahlilini burada sonlandıralım ve başka bir ayete geçelim. Nuh suresinin 25. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulmuştur.