O vakit, kendilerine uyulan kimseler, kendilerine uyanlardan hızla kaçıp uzaklaşmış…
إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُواْ مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُواْ وَرَأَوُاْ الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الأَسْبَابُ وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُواْ لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّؤُواْ مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ
O vakit, kendilerine uyulan kimseler, kendilerine uyanlardan hızla kaçıp uzaklaşmış ve azabı görmüşlerdir. Nihayet aralarındaki bütün bağlar da kopmuştur. Onlara uyanlar şöyle demektedirler: “Ah, bizim için dünyaya bir dönüş daha olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!” İşte böylece, Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) hâlinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir. (Bakara 166-167)
Tefsirini yapacağımız bu ayetler, ahiret gününün büyük bir pişmanlığından haber vermektedir. Bu pişmanlık sebebiyle, kişi dünyaya bir daha dönmek isteyecek ve kendisini pişman eden ameli terk etmeyi arzu edecektir. Ancak kimseye dönmek için izin verilmeyecektir. Cenab-ı Hak, tefsirini yapacağımız bu ayetin hürmetine, bizleri kötü insanlarla dost olmaktan ve onların peşinde koşmaktan muhafaza etsin! Âmin!
Şimdi ayet-i kerimenin tefsirine geçiyoruz:
Fahrurrazi ve Hazin tefsirlerinde zikredildiğine göre, bu ayet-i kerimede geçen, “kendilerine uyulanlardan” murad: Kötü yolda insanlara önderlik yapan, emretmeye ve yasaklamaya muktedir olan reislerdir.
Bu görüşe göre, ayette geçen, “Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi bizler de onlardan uzaklaşsaydık!” ifadesindeki, “Onların bizden uzaklaştığı gibi” ifadesiyle; bu şerli reislerin ahirette onlardan (kendisine uyanlardan) uzaklaşması murad edilmiştir. Nitekim Sebe suresi 31 ve 33. ayetlerde bu uzaklaşma şöyle beyan buyrulmaktadır:
“Kâfirler: ‘Biz ne bu Kur’an’a inanırız, ne de ondan öncekilere.’ dediler. Fakat o zalimler yakalanıp Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman, birbirlerine söz atarken onları bir görseydin! Zayıf sayılanlar, o büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız biz mutlaka mümin olurduk.” derler. Büyüklük taslayanlar ise zayıf sayılanlara: “Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz.” derler. O zayıf sayılanlar yine, büyüklük taslayanlara: “Hayır, (işiniz gücünüz) gece-gündüz hilekârlıktı. Çünkü siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na eş koşmamızı emrediyordunuz.” derler. Bunlar azabı gördükleri zaman, içlerinde pişmanlıklarını gizlerler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir. Onlar sadece yaptıklarının cezasını çekiyorlardır.” (Sebe 31-33)
Görüldüğü gibi, bu dünyadaki kötü reisler, kendisine tabi olanlardan o gün kaçacak ve onlardan beri olduklarını söyleyeceklerdir. İşte, dünyadaki reislerinden ahirette bu sözleri duyan kişiler de bir daha dünyaya dönmek ve onların ahirette kendilerinden uzaklaştığı gibi, onlar da dünyada o reislerden uzaklaşmak isteyeceklerdir.
İkinci bir görüşe göre ise “kendilerine uyulanlardan” murad, kâfirlerin dünyada taptıklarını iddia ettikleri meleklerdir. Zira melekler de, kâfirlerden uzak olduklarını şu ayet-i kerimede buyrulduğu şekilde açıklayacaklardır:
“O gün Allah, onları hep birlikte mahşere toplayacak, sonra meleklere: ‘Şunlar size mi tapıyorlardı?’ diyecektir. Melekler de: ‘Seni tenzih ederiz. Bizim onlara karşı sığınacak velimiz sensin! Hayır, onlar cinlere tapıyorlardı, çoğu onlara inanmışlardı.’ diyecekler.” (Sebe 40-41)
Demek, melekler de kendilerine tapanlardan beri olduklarını açıklayacaklardır. İşte bu hengâmda, onlara tapanlar da bir daha dünyaya dönmek ve meleklerin o gün kendilerinden uzaklaştığı gibi, dünyada meleklere tapma amelinden uzaklaşmak isteyeceklerdir.
Üçüncü bir görüşe göre ise “kendilerine uyulanlardan” murad, putlardır. Zira putlar da aynı şekilde, kendilerine tapanlardan uzak olduklarını beyan edecekler ve kendilerine tapanlardan yüz çevireceklerdir. Nitekim Cenab-ı Hak bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiçbir cevap veremeyecek olan putlara tapandan daha sapık kim olabilir? Oysa taptıkları şeylerin, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur. Kıyamet günü insanlar bir araya toplandığı zaman taptıkları şeyler kendilerine düşman kesilirler. Ve onların kendilerine tapmalarını inkâr ederler.” (Ahkaf 5-6)
“O gün Rabbin onları da, Allah’tan başka taptıkları şeyleri de toplar ve der ki: “Siz mi saptırdınız şu kullarımı, yoksa kendileri mi yolu kaybettiler?” Onlar: “Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da senden başka dostlar edinmek bize yakışmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular.” derler. (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denilir.) “İşte (taptıklarınız) sizi söylediklerinizde yalancı çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardıma çare bulabilirsiniz. Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap tattıracağız.” (Furkan 17-19)
Dördüncü bir görüşe göre ise “kendilerine uyulanlardan” murad, şeytanlardır. Zira şeytanlar da kendilerine tabi olanlardan uzak olduklarını şöyle açıklayacaklardır:
“İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: ‘Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama ben caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.’ Doğrusu zalimler için acı bir azap vardır!” (İbrahim 22)
Demek, “O vakit, kendilerine uyulan kimseler, kendilerine uyanlardan hızla kaçıp uzaklaşmış ve azabı görmüşlerdir.” ayetinde beyan buyrulan, “kendilerine uyulan” kimseler hakkında dört farklı görüş ve her görüşü destekleyen ayet-i kerimeler vardır. Bu dört görüşü bir daha hatırlayacak olursak:
1. Kötü yolda insanlara önderlik yapan, emretmeye ve yasaklamaya muktedir olan reisler,
2. Kâfirlerin dünyada taptıklarını iddia ettikleri melekler,
3. Kendilerine ibadet edilen putlar,
4. Şeytanlardır.
Ayet-i kerimenin devamında gelen, “Nihayet aralarındaki bütün bağlar da kopmuştur.” ifadesindeki “bağlar” ile de şu mana kastedilmiştir: Ahirette, uyanlarla uyulanların aralarındaki muhabbetler, birbirlerine verdikleri sözler, arkadaşlık ve akrabalık bağları ve diğer bütün ilişkileri kopmuştur. Artık hiçbiri diğerinin yüzüne bakmaz, hatırını sormaz ve onu kurtarmaya çalışmaz. Bu hakikate, Kur’an’ın şu ayet-i kerimeleri işaret etmektedir:
“Hiçbir dost, dostunun hâlini sormaz.” (Mearic 10)
“Sura üflendiği zaman artık aralarında ne bağlar vardır ne de birbirlerinin (hatırlarını) sorarlar.” (Müminun 101)
Bu ayet-i kerime, Cenab-ı Hak’tan başkasını ilah tutanların ahiretteki pişmanlığını ve dünyadaki amellerinin kendilerine hiç fayda vermeyeceğini bildirmektedir. Bu mealde daha birçok ayet-i kerime vardır. Bazıları şunlardır:
“Onları, ateşin üzerinde durduruldukları zaman bir görseydin! Şöyle diyorlardı: ‘Ne olurdu dünyaya tekrar döndürülseydik, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık!'” (En’am 27)
“Muhakkak ki, Allah kâfirleri lanetlemiş ve onlar için şiddetli bir ateş hazırlamıştır. Onlar orada ebedî kalacaklardır; ne bir dost ne de bir yardımcı bulamayacaklar. O gün yüzleri ateş içinde çevrilirken: ‘Ah keşke Allah’a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!’ derler. Yine derler ki: ‘Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler. Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katını ver ve kendilerini büyük bir lanet ile lanetle!'” (Ahzab 64-68)
“Onlar orada şöyle feryat ederler: ‘Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yaptığımız (kötü) amellerden başka salih bir amel yapalım.’ (Onlara denilir ki): ‘Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. O hâlde tadın azabı, çünkü zalimleri kurtaracak yoktur.'” (Fatır 37)
Artık akıllı kişi bu ayet-i kerimelerden ders almalı ve ahirette pişman olacağı amelleri yapmama hususunda ciddi gayret göstermelidir. Yoksa ayetlerin de haber verdiği gibi, o günün pişmanlığının kişiye hiçbir faydası yoktur.
Dilerseniz tefsir dersimizi şöyle bir dua ile tamamlayalım: Ya Rabbi, bizleri ahirette pişman olacağımız amelleri işlemekten muhafaza eyle! Şerli ve kötü reislerin peşine takılıp onlara kuvvet vermekten ve onların kötü amellerine ortak olmaktan bizleri koru! Bütün bağ ve sebeplerin koptuğu o günde, bizleri Efendimiz (s.a.v.) ile cem eyle, onun ile aramızdaki bağı günahlarımız sebebiyle koparma! Ya Rab, nasıl razı olacaksan o şekilde bizleri yaşat, o şekilde bizleri öldür ve o şekilde bizleri mahşer meydanına çıkart! Âmin, Âmin, Âmin!
Allah (c.c) razı olsun. Çok güzel. Gerçekten çok aydınlatıcı, sürekleyici ve etkileyici.
Kolaylıklar dileğiyle Allah’a (c.c) emanet.