Bir mezhebe bağlanmayı emreden ayetler – 3
A- Yaptığın izahlar mantıklı, kabul ediyorum. Ancak yine ayet-i kerimeyle kurduğun alaka bana göre çok uzak. Sadece bu ümmetin iyiliği emretmesi ve kötülüğü nehyetmesi vasfıyla bir mezhebe bağlanmanın gerekliliği ispat edilemez.
B- Ben, “Bu ayet sadece mezhep hakkında inmiştir.” demiyorum ki. Şunu diyorum: Bu ayet bu ümmetin ve bilhassa bu ümmetin âlimlerinin ittifakla emrettiği şeyin hayır, ittifakla nehyettikleri şeyin de şer olduğunu bildirmektedir. Sen şimdi bunu dilediğin meselede kullanabilirsin. Neyin iyi neyin de kötü olduğunu bulmanın bir kısa yolu da ümmetin o meseledeki ittifakına bakmaktır. Yani bütün ümmet bir şeye kötü diyorsa o şey iyi olamaz. İyi diyorsa da kötü olamaz. Bu ümmetin âlimleri mezhepsizliğe kötü demiş. Onların kötülüğünde ittifak ettiği bir mesele iyi olamaz. Ben bunu diyorum.
A- Bence kurduğun alaka yine de çok uzak. Dediklerin mantıklı, ama dolaylı. Bana daha kuvvetli bir ayet göstermelisin.
B- Daha çok ayetler gösterebilirim. Ama yine hatırlatıyorum: Ben bu ayet mezhep hakkında inmiştir demiyorum. Bu ayetin bildirdiği düstur ile mezhep meselesine baktığımızda bir mezhebe bağlanmanın gereği ortaya çıkıyor diyorum. Bu meseleyi iyi anla ki, beni ayetleri yanlış teville suçlama.
Âli İmran suresi 7. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “Hâlbuki müteşabih ayetlerin tevilini (yani izahını) Allah’tan ve ilimde râsih olanlardan başkası bilmez.”
Ayette geçen müteşabih, manası gizli olup zahiri manasından başka manaya gelen ayetlerdir.
Râsih kelimesinin lügat manası ise ilim ve fennin derinliğine vukufiyet, sağlamlık, tam manasıyla sabit olmak ve yerleşmek demektir.
Bu ayet-i kerimede Kur’an’ın müteşabih kısmının manasını sadece Allah’ın ve ilimde râsih olanların bilebileceği, Allah ve râsih âlimlerden başkasının ise Kur’an’ın müteşabih kısmını anlayamayacağı beyan buyrulmuştur. O hâlde diyebiliriz ki, Kur’an’ın müteşabih kısmını anlayabilmek için tek yol ilimde râsih olmak ya da ilimde râsih olanlara başvurmaktır.
İlimde râsih olmayı İmam-ı Rabbani Hazretleri şöyle izah eder: “Râsih âlimler nefislerini tam manasıyla mutmain etmişler ve bu sebeple Efendimiz (s.a.v.)’e uymanın hakikatinden ibaret olan şeriatın hakikatini kazanmışlardır. Bu kemal başkalarında bulunmaz. Biz burada râsih âlimlerin bir alametini açıklayalım ki, zahiri bilen herkes ilimde râsih olduğunu iddia etmesin ve nefs-i emmaresini nefs-i mutmainne zannetmesin. Râsih âlim o kişidir ki, onun için kitap ve sünnetin müteşabih kısmının tevil ve izahında büyük bir nasip vardır. Ayrıca onlar için Kur’an-ı Kerim’in surelerinin başlarında bulunan mukattaa harflerinin sırlarından da büyük bir hisse vardır.
Demek ilimde râsih olanlar ilim ve amel ayaklarıyla ilimlerin madenlerine ulaşarak, çalışarak elde ettikleri ilimlerini Allah tarafından verilen ledünni ilimlerle birleştiren kimselerdir.
İlimde râsih olmak hususunda çok sözler söylenmiş ve pek çok izahlar yapılmıştır. Ben meselenin bu cihetini daha fazla uzatmamak için bu kadarla iktifa edip ayetin mezhep imamlarına uymaya işaret eden bölümüne geçmek istiyorum.
Bu ayet-i kerimede iki hususa dikkat çekilmiştir:
1- Kur’an’da müteşabih kısmın varlığına,
2- Bu müteşabih kısmın manalarını sadece Allah’ın ve ilimde râsih olanların bildiğine.
Şimdi sana sorum şu: Madem Kur’an’ın müteşabih kısmı var. Ve madem bu müteşabih kısmı sadece Allah biliyor ve ilimde râsih olanlar anlayabiliyor. Acaba sen ilimde râsih olanlardan mısın? Eğer değilsen -ki, olmadığın her halinden bellidir- Kur’an’ın bu müteşabih kısmını anlayabilmek için ne yapacaksın?
Elbette yapabileceğin tek şey ilimde râsih olanlara başvurmaktır. Eğer ilimde râsih olanlara başvurmayıp kendi başına Kur’an’ın müteşabih kısmının manasını anlamaya çalışırsan ya anlayamaz ya da yanlış anlar ve kendine yazık edersin. Çünkü Allah-u Teâlâ bu kısmı sadece ilimde râsih olanların anlayabileceğini bildirmiştir. İlimde râsih olmanın da ne demek olduğunu izah ettik ki, sen asla onlardan değilsin.
Ayrıca Kur’an’ın müteşabih kısmı olduğu gibi, hadislerin de müteşabihi vardır. Ve Kur’an’dakinden çoktur. O hâlde hadisin müteşabihini anlamak için de Kur’an’ın müteşabihini anlamak için başvurduğumuz yola başvurmak yani onu da râsih âlimlere sormak ve işin aslını onlardan öğrenmek zorundayız.
İlimde râsih olmayan bizlerin Kur’an’ın ve hadislerin müteşabihini anlamak için ilimde râsih olanlara başvurması gerekliliği ayan beyan belli olduktan sonra şimdi sana şu soruları sormak istiyorum:
- Acaba bir milyon hadis-i şerifi senetleriyle beraber ezbere bilen Ahmed İbni Hanbel Hazretleri mi ilimde râsihtir yoksa ezberinde yüz hadis bile olmayan sen ve emsalin mi?
- Acaba Kur’an-ı Kerim’in şer’i ve lügat manalarını ve bunların kısımları olan hass, âmm, müşterek, sarih, kinaye, zahir, nass, hafi, müşkil, müteşabih, dall-i bi-l ibare, dall-i bi-l iktiza, dall-i bi-l işare, nasih, mensuh ve diğer aksamı kendilerinde meleke hâline gelmiş mezhep imamları mı râsih âlimdir yoksa Kuran’ı ancak yüzünden okuyabilen sizler mi?
- Acaba sadece bir haftada Kur’an’ın tamamını ezberleyebilecek kadar zeki olan İmam Muhammed mi ilimde râsihtir yoksa kalbinde Kur’an’dan toplam on sayfa bile olmayan nasipsizler mi?
- Acaba bir sayfayı okurken eliyle karşı sayfayı kapatan ve: “Niçin böyle yapıyorsunuz?” sorusuna, “Gözüm o sayfaya ilişince sayfanın tamamını ezberliyorum.” diyerek cevap veren ve bir sayfayı sadece bir defa görmekle ezberleyen İmam Şafi gibi bir deha mı ilimde râsihtir yoksa unutkanlık hastalığına müptela olmuş; bırak okuduğunu ezberlemeyi ve ezberlediğini unutmamayı daha bir gün önce yediği yemeği bile unutan sizler mi?
- Acaba daha 10 yaşlarında iken 40 senede tahsil edilebilen bir ilmi sadece 3 ayda tahsil ederek 90 cilt kitabı kelime kelime ezberleyen Bediüzzaman Said-i Nursi mi ilimde râsihtir yoksa okuduğu kitabı bile anlamakta zorlanan cahiller mi?
- Acaba İmam Şafi’nin beyanıyla bütün fıkıhçıların babası hükmünde olan İmam-ı Âzam mı ilimde râsihtir yoksa bu büyük âlimlere hakareti kemal bilen zavallılar mı?
Soruları çoğaltmak mümkün. Benim bu sorulara verdiğimiz tek cevap şu: Başta dört mezhep imamı olarak onların yolundan giden büyük âlimler ve allameler ilimde râsihtir. Ve biz hem Kur’an’ın hem de hadislerin müteşabihini onlardan öğreniriz.