Amellerin fazileti ve o amel mukabilinde sevap kazanmak cihetiyle Sahabelere yetişilemez.
Dördüncü sebep: Amellerin fazileti ve o amel mukabilinde sevap kazanmak cihetiyle Sahabelere yetişilemez. Mesela nasıl ki bir asker -bazı şartlar dâhilinde- mühim ve tehlikeli bir mevkide bir saat nöbet tutsa bir sene ibadet etmiş kadar sevap kazanabilir. Eğer bir kurşunu yese o dakikada şehit olarak öyle bir makam kazanır ki, bir veli kırk senede riyazet ve ibadetle o makamı ancak kazanabilir. Hem bir hastanın hastalığına sabretmek ve şükretmek şartıyla -hastalığının şiddetine göre- bazen bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer. Hatta bazı hastalıklar neticesinde ölüm ile ahiret şehidi derecesine yükselir.
Aynen bunun gibi, Sahabelerin Allah yolundaki gayretleri, hizmetleri, fedakârlıkları ve hak namına bütün dünyaya harp ilan etmeleri o kadar yüksektir ki, bir dakikasına başkaları bir senede yetişemez. Hatta denilebilir ki, Sahabelerin bütün ömür dakikaları şehit olan neferin dakikası gibidir. Bütün saatleri tehlikeli bir mevkide nöbet tutan fedakâr bir askerin nöbeti gibidir ki, amel az, ücreti çok ve kıymeti yüksektir.
Ayrıca Sahabeler İslamiyet’in tesisinde ve Kur’an’ın neşrinde saff-ı evveli teşkil ediyorlar. Yani İslam ve iman onların eliyle ve onların gayretiyle onlardan sonraki asırlara ulaşmıştır. İlk el onlardır. Bu sebeple bütün ümmetin hasenatından onlara bir hisse çıkar. Zira Kur’an’da, “Kim güzel bir işe aracı olursa o işten onun bir nasibi vardır.” (Nisa 85) buyrulmuştur. Efendimiz (s.a.v.) ise bu hakikate, “Bir işe sebep olan onu yapan gibidir.” hadisiyle işaret etmiştir. Bu mealde pek çok ayet ve hadis-i şerif mevcuttur. Madem Sahabeler İslam’ın saff-ı evveli ve ilk elidir ve madem İslam ve iman onların gayret ve hizmetleriyle bizlere kadar ulaşmıştır, elbette ümmetin her bir ferdinin ibadetinden onların bir hissesi vardır. Bu mesele şuna benzer: Bir cami yaptıran içinde namaz kılan kişilerin kazandığı sevaptan hissedar olur. Ya da ilim öğreten bir hoca, öğrencisi o ilim ile amel ettikçe veya o ilmi başkasına öğrettikçe o öğrencinin sevabına ortak olur. Ya da bir kitap yazan o kitabı okuyanlar adedinde sevaplar kazanır. Yani bir işe sebep olan onu işleyen gibidir. O hâlde ümmetin hiçbir ferdi Sahabelere sevap cihetiyle yetişemez. Zira bizlerin yaptığı ameller amel defterlerimize kaydedilirken aynı anda -gayreti derecesinde- Sahabelerin de amel defterlerine kaydedilmektedir. Dolayısıyla bir kişi bir Sahabeden fazla da ibadet etse ona yetişemez, çünkü yaptığı ibadetin sevabı kendi amel defterine yazılırken aynı anda o sahabenin de amel defterine kaydedilmektedir.
Ayrıca her mümin kıldığı namazda, َللّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ “Ey Allahım! Efendimiz Muhammed’e (s.a.v.) ve âline ve sahabelerine salât eyle.” demekle Sahabe-i Kiram Hazretlerine dua ediyor, namazda onları zikrediyor ve onların mertebesinin yükselmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyor. Elbette böyle 14 asır boyunca her gün beş vakit namazda yüz binlerce müminin duasına mazhar olan bir kafile-i nuraniyeye yetişmek mümkün değildir ve yetişilemez.
Hem nasıl ki, bir ağacın kökündeki küçük bir meziyet ağacın dallarında büyük bir suret alır, büyük bir daldan daha büyük olur. Aynen bunun gibi, Sahabeler İslamiyet ağacının köklerinden ve esaslarından oldukları için İslamiyet ağacın dallarında büyük bir suret alır, büyük bir daldan daha büyük olur. Az amelleri çoktur, küçük hizmetleri büyüktür. Onlara yetişmek için ancak hakiki bir Sahabe olmak lâzım gelir.
Hatta Peygamberimiz (s.a.v.) ile beraber olmak ve onunla cihada katılmak öyle bir şeref ve öyle bir makamdır ki, melekler dahi bu şereften ve makamdan nasiplerini almışlardır. Şöyle ki:
Rifaa İbnu Rafi’ ez-Züraki Hazretleri şöyle naklediyor: Cebrail (a.s.) Efendimize (s.a.v.) gelerek şöyle dedi:
-İçinizdeki Bedir hhlini ne addediyorsunuz?
Efendimiz (s.a.v.):
-Müslümanların en faziletlileridir, buyurdu.
Bunun üzerine Cebrail (a.s.):
–Biz de Bedir’e katılan melekleri en faziletlilerimiz biliyoruz, dedi.
Acaba Bedir Savaşı’na katılan melekler dahi Bedir’e iştirak etmeleri sebebiyle böyle büyük bir şerefe nail olup diğer meleklere faziletçe üstün gelirse hiç mümkün müdür ki, Bedir ehline, Uhud ashabına ve diğer Sahabelere yetişilsin ve onlar geçilsin!