9. “(İsra gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz rüyayı…” ayetinin izahı
Bu dersimizde, miracın rüyada gerçekleştiğini iddia edenlerin birinci sözüne cevap vereceğiz. Onlar şöyle diyorlar:
— İsra suresi 60. ayette, “(İsra gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz rüyayı…” buyrulmuş. Burada “rüya” tabiri geçmektedir. Bu da miracın rüyada olduğunu göstermektedir?
Onların bu sözüne cevaben deriz ki: Bir de ayetin devamını okuyalım. Bakalım, ayetin devamında ne diyor:
مَا جَعَلْنَا الرُّؤيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلاَّ فِتْنَةً لِلنَّاسِ
Sana gösterdiğimiz rüyayı insanlar için bir fitne -yani imtihan- olsun diye yaptık. (İsra 60)
Şimdi sorumuz şu:
— Eğer ayet-i kerimedeki “rüya” lafzıyla, bildiğimiz uykudaki rüya kastedilmişse, ayetin devamında olan “insanlar için bir fitne olsun diye” ifadesi ne anlama gelmektedir?
Bu hadisenin insanlar için bir fitne yani imtihan olabilmesi için, aklın kabul edemediği, fikrin kavramaktan âciz kaldığı, kalplere sığmayan ve örfte emsali olmayan bir hadise olması gerekir. Ancak bu durumda bir imtihan olması söz konusu olabilir. Aksi taktirde bir imtihandan bahsedemeyiz.
Şunu bir düşünün:
— Eğer Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu hadiseyi rüyasında gördüğünü söyleseydi, müşrikler Peygamberimizle alay eder ve dalga geçer miydi?
— Bir kısım Müslümanlar dinden döner miydi?
— İmanda sebat gösteren diğer Müslümanlar kabullenmekte bu kadar zorlanır mıydı?
Hayır, bunların hiç biri olmazdı! Çünkü rüyada bu gibi şeyleri görmek, değil peygamber için, bizler için bile mümkündür. Kalbi biraz tasaffi etmiş birisi rüyasında bu gibi şeyleri görebilir. Hatta sizler bile rüyanızda kaç defa Kabe’ye gitmiş, orada tavaf etmişsinizdir. Yine bir kısmınız cenneti görmüş hatta ırmaklarından içmiştir.
Eğer Peygamber Efendimiz (a.s.m.), “Ben bu seyahati rüyamda yaptım.” deseydi, ona asla itiraz edilmez ve biraz önce saydığımız hadiseler vukua gelmezdi.
Demek, Peygamberimiz (a.s.m.) başka bir şeyden bahsediyor. Öyle bir şey ki örfte emsali yok. Daha önce kimse böyle bir şeyden bahsetmemiş. Akıllar kabul edemiyor ve kalplere sığmıyor. Ve insanlar bununla imtihan ediliyor.
— Böyle bir hadise ne olabilir?
Ancak ve ancak Peygamberimiz (a.s.m.)’ın bedeniyle semaya çıkması ve bunu insanlara söylemesi olabilir.
İşte bu sebeple, ayetteki رُؤيَا lafzı “uykudaki rüya” manasına gelemez. O hâlde gelin, ayetteki رُؤيَا lafzının ne manaya geldiğini, sahabenin en büyük müfessirlerinden olan İbni Abbas Hazretlerinden öğrenelim. Ayetteki رُؤيَا lafzı hakkında İbni Abbas Hazretleri şöyle diyor:
— Arapçada رُؤيَا ile رُؤيَة ve قُرْبَى ile قُرْبَة kelimeleri aynı manadadır. Ayetteki رُؤيَا lafzıyla رُؤيَة yani “temaşa ve seyir” manası kastedilmiştir. Bu, uykudaki rüya değil, o gece Peygamberimize gösterilen temaşadır.
Bunun böyle olduğuna başka bir delil de şudur: Ayetteki رُؤيَا kelimesi, رأى fiilinden gelmektedir. رأى fiili “gözle görmeyi” ifade eder. Eğer ayette, uyku hâlinde görülen rüya kastedilseydi, bu durumda رأى fiili değil, حُلْمٌ kelimesi kullanılırdı. Bu kelimenin çoğulu اَحْلاَم dır. Kur’an’ın üslubunda rüya için bu kelime kullanılmıştır. Nitekim Yusuf suresi 44. ayette şöyle geçer:
قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ اْلأَحْلاَمِ بِعَالِمِينَ
Dediler ki: Bunlar karmakarışık rüyalardır. Biz ise böyle rüyaların yorumunu bilemeyiz. (Yusuf 44)
Gördüğünüz gibi, Kur’an’da uykudaki rüya için اَحْلاَم lafzı kullanılmıştır. Bu çoğul kelimenin tekili حُلْمٌ kelimesidir. Eğer miracın anlatıldığı ayette, miracın rüyada olduğu anlatılmak istenseydi رُؤيَا kelimesi değil, حُلْمٌ kelimesi kullanılırdı. حُلْمٌ kelimesinin kullanılmaması ispat eder ki رُؤيَا kelimesiyle uykudaki rüya değil, İbni Abbas Hazretlerinin dediği gibi, “temaşa ve seyir” manası kastedilmiştir. Bu da miracın uykuda olmadığını ispat eder.