Miraç

10. “Göğe çıkmadıkça sana asla inanmayız.” ayetinin izahı

Bu dersimizde, miracın rüyada gerçekleştiğini iddia edenlerin ikinci sözüne cevap vereceğiz. Onlar şöyle diyorlar:

— İsra suresi 93. ayetinin beyanıyla, kâfirler Peygamberimiz (a.s.m.)’a şöyle diyorlar: “Göğe çıkmadıkça sana asla inanmayız.” Bu ayet miracın olmadığına delildir. Zira Peygamberimiz (a.s.m.) göğe yükselmiş olsaydı onlar böyle demezlerdi.

İşte onlar böyle diyor. Şimdi, mezkûr ayetin önüne bakalım ve onların Peygamberimiz (a.s.m.)’dan neler istediğini görelim:

وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الأَرْضِ يَنبُوعًا

Ve dediler ki: Bize yerden bir pınar fışkırtmadıkça sana asla inanmayız. (İsra 90)

أَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الأَنْهَارَ خِلالَهَا تَفْجِيرًا

Veya senin hurma ağaçlarından ve üzüm bağlarından bir bahçen olmalı ve aralarından şarıl şarıl nehirler akıtmalısın! (İsra 91)

أَوْ تُسْقِطَ السَّمَاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا أَوْ تَأْتِيَ بِاللَّهِ وَالْمَلآئِكَةِ قَبِيلاً

Veya iddia ettiğin gibi, göğü üzerimize parça parça düşürmelisin ya da Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin! (İsra 92)

أَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ أَوْ تَرْقَى فِي السَّمَاءِ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتَّى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَقْرَؤُهُ

Yahut altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın! Fakat bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe, göğe çıktığına da asla inanmayacağız! (İsra 93)

Şimdi, müşriklerin iman etmek için neleri şart koştuklarını maddeleyelim:

1. Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın yerden bir pınar fışkırtması.

2. Hurma ve üzüm bahçesi olması ve bahçede nehirlerin akması.

3. Göğün üzerlerine parça parça düşmesi.

4. Allah’ın ve meleklerin karşılarına gelmesi.

5. Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın altından bir evinin olması.

6. Göğe çıkması.

7. Gökten de okuyacakları bir kitabı indirmesi.

İşte müşrikler iman etmek için bunları istiyordu. Diğer isteklerini bir kenara bırakıp meselemiz olan isteklerine bakalım:

Onlar sadece Peygamberimiz (a.s.m.)’ın göğe yükselmesini yeterli görmüyorlar. Bunu ilaveten diyorlar ki: Bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe, senin göğe çıktığına da asla inanmayacağız!

Yani şunu istiyorlar: Peygamber Efendimiz (a.s.m.) onların gözü önünde göğe yükselecek, sonra gözden kaybolacak, bir müddet sonra elinde bir kitapla gökten inecek, elindeki kitabı müşriklere gösterecek, müşrikler de o kitabı okuyacak.

Müşrikler: “Ancak bunu yaparsan sana iman ederiz.”diyorlar. Peygamberimiz (a.s.m.) gözleri önünde göğe yükselse ama gökten elinde kitap olmadan inse Peygamberimize yine inanmayacaklar. Yani Peygamberimizin onların gözü önünde göğe yükselmesi yetmiyor; illaki gökten, okuyacakları bir kitapla inecek. Kitap yoksa iman da yok!

— Şimdi bunun miraçla ne alakası var?

— Onlar miracı mı inkâr ediyor?

— Ya da bir miraç mı istiyor?

Miraç onların gözü önünde olmayan bir hadisedir. İki kısımdan oluşur:

Birinci kısım: Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın Mekke’den Kudüs’e götürülmesi.

İkinci kısmı: Oradan semaya yükseltilmesidir.

Birinci kısım olan, Mescid-i Haram’dan Mecsid-i Aksa’ya götürülmesi zaten ayetle sabittir. İsra suresinin 1. ayeti bu seyahati anlatmaktadır. Seyahatin bu kısmını inkâr eden zaten kâfir olur. Müşrikler seyahatin bu kısmını da kabul etmiyorlar. Onlar her şeyin gözleri önünde olmasını ve Peygamberimizin gökten bir kitapla dönmesini istiyorlar. Hâlbuki istedikleri şey imtihan sırrını bozacak bir şeydir. Şöyle ki:

İmtihanın sırrı ister ki akla kapı açılsın ama irade elden alınmasın. Eğer mucizeler iradeyi elden alacak kadar açık olursa o zaman imtihanın sırrı bozulur; herkes ister istemez imana mecbur kalır. Bu durumda da imtihan meydanının açılmasının manası kalmaz.

İşte bu sebepten dolayı, mucizeler perdeli bir şekilde vukua gelmiştir. Kalbinde hastalık olanlar mucizeleri bir şekilde tevil etmiş, iradeleriyle küfürde ısrar etmiştir.

Mesela Peygamberimiz (a.s.m.)’ın, parmaklarından su akıtması mucizesine bakalım:

Peygamberimiz (a.s.m.) ellerini kaldırıp da parmaklarından su akıtmıyor. Mübarek elini, içinde su olan bir kabın içini koyuyor ve parmaklarından suyu bu şekilde akıtıyor. O kaptan bir ordu su içiyor, kaptaki su yine eksilmiyor. Ama sadece kaba dikkatle bakanlar parmaklarından akan suyu görüyor. Kalbinde hastalık olanlar ise bu olayı bir şekilde tevil ediyor ve “Zaten kapta su vardı, biz kaptaki sudan içtik.” diyerek mucizeyi inkâr ediyor.

Diğer mucizeler de bu şekilde perdeli vukua gelmiştir. Bazen imtihan sırrını bozacak kadar açık mucizeler olmuşsa da bunlar küçük bir cemaat önünde gerçekleşmiş; o cemaatten bazı fertler buna “sihir” demiş inanmamış; diğerleri inanmış ama onların sözüne de diğerleri inanmamış. Yani hep bir imtihan olmuş. Sözü uzatmamak için örnekleri çoğaltmıyoruz.

İşte müşriklerin istediği şeyler; Allah’ın gelmesi, meleklerin gelmesi, gözleri önünde Peygamberimizin göğe yükselmesi ve gökten kitapla dönmesi gibi şeyler imtihanın sırrını bozacak şeylerdir. Bu sebeple, bu tür mucizeler vukua gelmemiştir. Ancak miraç böyle bir mucize değildir. Peygamberimiz (a.s.m.) bu seyahati tek başına yapmış ve döndüğünde bu seyahati insanlara anlatmıştır. İman sahipleri inanmış, kâfir ve münafıklar ise inkâr etmiştir.

Bütün bu izahlarla şunu anladık ki: Müşrikler Peygamberimiz (a.s.m.)’dan vaki olan miraç gibi bir miraç istemiyor. Zaten onu da kabul etmiyorlar. Onlar gözleri önünde gerçekleşecek şekilde, Peygamberimizin semaya yükselmesini ve gökten elinde bir kitapla dönmesini istiyorlar. Bu istekleri gerçekleşmemiştir. Gerçekleşmeme sebebini de biraz önce anlattık. Bunun gerçekleşmemesi, miracın gerçekleşmediği manasına gelmez. Çünkü miraç bundan tamamen farklı bir hadisedir. İmtihan sırrına uygun bir şekilde gerçekleşmiş; halis müminler iman ederken, diğerleri inkâr etmiştir.

Sözün özü: Müşriklerin, “Göğe çıkmadıkça sana asla inanmayız.” sözlerinin miracı inkârla hiçbir alakası yoktur!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu