Miraç

4. Miracın bedenle olduğuna dair DÖRDÜNCÜ delil

Miracın bedenle olduğuna dair dördüncü delilimiz Necm suresindeki miraçla ilgili ayetlerdir. Bu ayetler miracın hem bedenle olduğunu hem de Peygamberimiz (a.s.m.)’ın semaya yükseldiğini ispat etmektedir.

İlk önce Necm suresinin ilk 18 ayetinin manasına bakalım, daha sonra üzerine konuşalım:

وَ النَّجْمِ إِذَا هَوَى  Battığı zaman yıldıza andolsun ki

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى  Arkadaşınız (Hazreti Muhammed) sapmadı ve azmadı.

وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَى  O, hevasından da konuşmaz.

إِنْ هُوَ اِلاَّ وَحْيٌ يُوحَى  Onun konuşması kendisine vahyedilenden başkası değildir.

عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى  Kendisine o vahyi, kuvvetleri şiddetli olan (Hazreti Cebrail) öğretti.

ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَى  O ki üstün bir akla sahiptir. Ve hemen doğruldu. (Yani melek şekliyle ve o haşmetli vücuduyla dimdik oldu.)

وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَى  O en yüksek ufukta idi.

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى  Sonra yaklaştı ve sarktı. (Yani sonra Hazreti Cebrail Peygamberimize yaklaştı.)

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى  Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar veya daha az kaldı. (Yani Hazreti Cebrail ile Peygamberimiz arasında iki yay veya daha az bir mesafe kaldı.)

فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى  Kuluna vahyettiği neyse onu vahyetti.

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى  Gördüğünü kalbi yalanlamadı.

أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى  Onun gördükleri hakkında şimdi kendisiyle tartışacak mısınız?

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى  Andolsun onu bir kez daha görmüştü. (Yani Peygamberimiz Hazreti Cebrail’i böyle melek hâliyle bir daha görmüştü. Peygamberimizin diğer görüşlerinde Hazreti Cebrail insan suretinden gözüküyordu.)

عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى  Sidretü’l-müntehânın yanında görmüştü.

عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى  O sidretü’l-müntehânın yanında me’vâ cenneti vardır.

إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى  Sidre’yi kaplayan kaplıyordu. (Bir görüşe göre, Allah’ın nuru; diğer bir görüşe göre, melekler Sidre denilen mekânı kaplıyordu.)

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى  Peygamberin gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.

لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى  Andolsun ki o, Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü. (Bazı müfessirler bu en büyük ayetin Hazreti Cebrail olduğunu söylemişlerdir.)

Bu ayet-i kerimelerin izahını tefsir kitaplarına -bilhassa Râzî Hazretlerinin tefsirine- havale ediyoruz. Biz sadece bu ayetlerden konumuza bakan kısmı izah edeceğiz. Aslında hiç izah etmesek ve sadece manaya baksanız, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın miraçta semaya yükseldiğini anlarsınız. Ancak biz yine de biraz detaya girelim:

Sizlere şöyle bir soru sorsak:

— Göz bedenin mi yoksa ruhun mu bir uzvudur?

Herhâlde cevabınız, bedenin bir uzvu olduğudur. Zira ruhun görmek için göze ihtiyacı yoktur. Ruh bu âlemi göz penceresiyle görür. Bedenden çıkıp ayrıldığında artık o pencereye ihtiyaç duymaz.

Bu izahtan sonra, şimdi şu ayet-i kerimeye bir daha bakalım:

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى  Gözü ne kaydı ne de haddi aştı. (Necm 17)

“Gözü kaymadı.” ifadesi, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın başka bir yere bakmaması manasındadır. Yani gözü başka bir yere kaymadı ve sağa sola dönmedi.

“Gözü haddi aşmadı.” ifadesi ise “olduğundan farklı görmemesi” ve “yok olanı mevcut olarak hayal etmemesi”dir. Yani gördüğü haktır ve gerçektir.

— Göz neyin uzvuydu?

Bedenin uzvuydu.

— Peki, ayet-i kerime ne diyor?

Diyor ki: Gözü kaymadı ve haddi aşmadı.

— Bu ifadeden bu seyahatin bedenle olduğu anlaşılmaz mı?

Zira göz bedenin bir uzvudur. Eğer miraç ruhun rüyada bir seyahati olsaydı, ayet-i kerimede bedenin uzvu olan gözden bahsedilmezdi. Ruhun gözü yoktur ve görmek için göze ihtiyacı da yoktur. Bu durum da ispat eder ki miraç ruhla değil, bedenle olmuştur.

Şimdi de Peygamberimiz (a.s.m.)’ın gökyüzüne çıktığını ispat edelim:

Sorumuz şu:

— Peygamberimiz (a.s.m.) Hazreti Cebrail’i nerede gördü?

Ayet diyor ki: Sidredü’l-müntehânın yanında gördü.

— Peki, Sidredü’l-müntehânın yanında ne var?

Cennetü’l-me’va var.

— Peki, dünyada cennetü’l-me’va ve sidredü’l-müntehâ diye bir yer var mı?

Benim bildiğim kadarıyla yok! Siz böyle bir yer biliyor musunuz? Herhâlde bilmiyorsunuzdur.

Sidredü’l-müntehâ: Yedinci gökte ve Arş’ın sağında bulunan bir ağaçtır. Sidredü’l-müntehâ hakkında detaylı bilgiyi arzu edenler tefsir kitaplarına bakabilirler. Biz kendi konumuza dönelim:

Peygamberimiz (a.s.m.) Hazreti Cebrail’i sidredü’l-müntehâda gözüyle gördü. Bu hakikat ayet-i kerime ile sabittir. Şimdi sorumuz şu:

— Peygamberimiz (a.s.m.)’ın sidredü’l-müntehâda Hazreti Cebrail’i gözüyle görebilmesi için sidredü’l-müntehâda olması gerekmez mi?

Elbette gerekir.

— Peki, sidredü’l-müntehâda olabilmesi için, Peygamberimizin miraçta gökyüzüne yükselmesi ve ta sidredü’l-müntehâya kadar gitmesi gerekmez mi?

Elbette gerekir.

— Peki, bu gereklilik, peygamberimizin miraçta semaya yükseldiğini ispat etmez mi?

Biraz aklı ve muhakemesi olana ispat eder. Zaten aklı ve muhakemesi olmayana ne desek boştur!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu