Kaderi İnkar Edenler

15. “Kur’an’da kadere iman yoktur” diyenlere Yunus Suresi’nin 61. ayeti cevap veriyor

Sevgili kardeşlerim, kader hakkındaki eserimizin bu On Beşinci dersinde, “Kur’an’da kader yok.” diyen Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır ve Mehmet Okuyan’a cevap vermeye devam ediyoruz. Şu meseleyi hatırlatarak dersimize başlamak istiyorum:

Kader, Allah’ın ezeli ilmiyle, istikbalde olacak şeyleri bilmesi ve bu bilgiyi bir defterde kaydetmesidir. “Kader yoktur.” demek, “Allah geleceği bilemez.” demektir. “Kur’an’da kader yoktur.” demek de “Kur’an’da Allah’ın geleceği bildiğiyle ilgili hiçbir ayet yoktur.” demektir.

Bundan önceki derslerde, yedi ayetin tahlilini yapmıştık. Bu dersimizde, kaderin varlığına dair Sekizinci ayeti tahlil edeceğiz. Tahlil edeceğimiz ayet-i kerime, Yunus suresinin 61. ayetidir. Bu ayette şöyle buyrulmuştur:

“Her ne hâlde bulunsan, Kur’an’dan her ne okusan ve her ne iş yapsanız, ona daldığınız zaman mutlaka biz üzerinizde şahidizdir. Yerde ve gökte zerre kadar bir şey Rabbinden gizli kalmaz. Ne bundan daha küçük ne de daha büyük hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta bulunmasın.”

Allah Teala bu ayet-i kerimede, her şeyin apaçık bir kitapta bulunduğunu haber vermektedir. Bu haber, Kur’an’ın diğer ayetlerinde de geçmektedir. Mesela, En’am suresi 59. ayet-i kerime, Hud suresi 6. ayet-i kerime, Neml suresi 75. ayet-i kerime ve Sebe suresi 3. ayet-i kerimede, yine her şeyin apaçık bir kitapta kayıtlı olduğu bilgisi verilmektedir.

Ayet-i kerimede geçen “apaçık kitap” ifadesi hakkında İmam Zeccac Hazretleri şöyle der: Cenab-ı Hak, bütün malûmatları, mahlukatı yaratmazdan evvel bir kitapta yazmıştır.

Bu yazının hikmeti hakkında müfessirler şu sözleri söylemişlerdir:

1. Bu yazı, mükelleflerin sevap ve azabı kapsayan durumlarının ihmal edilmeyeceğine dair uyarmak içindir. Bu görüş, Hasan-ı Basri Hazretlerinin tercihidir.

2. Her şeyin daha yaratılmadan önce levh-i mahfuzda kaydedilmesinin bir hikmeti de şudur: Melekler, olayların Allah’ın malûmatına uygun olarak tıpatıp oluşlarını görerek ibret alırlar ve Allah Teala’yı tesbih ederler.

3. Yüce Allah’ın bütün her şeyi yazması, işin azametini ortaya koymak içindir. Yani şu nazara verilir ki: Hakkında sevabın ve cezanın söz konusu olmadığı her şey yazılıysa, ya sevap ve cezayı gerektiren şeylerin durumu nedir?

Fahreddin-i Razi Hazretleri şöyle der: Kitab-ı mübin (apaçık kitap) hakkında iki görüş vardır: 1. Kitab-ı mübin, Allah’ın ilmidir. 2. Allah Teala’nın, mahlukatı yaratmadan önce, malumatın (bilinecek şeylerin) keyfiyetini bir kitapta yazıp tespit etmiş olmasıdır. İmam Zeccac bu ikinci görüşü kabul etmiştir.

Bu izahı yapan Fahreddin-i Razi Hazretleriyse birinci görüşü tercih etmiş ve kitab-ı mübinin Allah’ın ilmi olduğunu söylemiştir.

 

Kitab-ı mübin hakkında yapılan bütün izahları inceleseniz, naklettiğimiz iki izahtan başka hiçbir izah bulamazsınız ki, ikisinin de özü, her şeyin, daha yaratılmadan önce Allah Teala tarafından bilinmesidir.

Şimdi, “Kader yoktur. Allah geleceği bilmez.” diyen Abdülaziz Bayındır’a, Mustafa İslamoğlu’na ve Mehmet  Okuyan’a şu sorularımızı sormak istiyoruz:

1. Ayet-i kerimelerde, her şeyin kitab-ı mübinde kayıtlı olduğu haberi verilmiştir. Alimler bu ifadeyi, Allah’ın ilmi veya Allah’ın, olacak her şeyi kaydettiği kitabı, yani levh-i mahfuz olarak tefsir etmişlerdir. Bu da her şeyin Allah tarafından bilindiğini ispat etmektedir. Sizler, kitab-ı mübin ifadesini nasıl tefsir ediyorsunuz?

2. Bütün alimlerin ittifak ettiği bir mesele batıl olabilir mi?

3. Yoksa sizler Fahreddin-i Razi’den, İmam Zeccac’dan ve diğerlerinden daha mı alimsiniz?

Sevgili kardeşlerim, bu dersimizi burada tamamlayalım. Bir sonraki dersimizde, bu meseleye dair Dokuzuncu ayetin tahlilini yapacağız. O derste buluşuncaya kadar, hepiniz Allah’a emanet olunuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu