11. Mutezilenin sözde, üçüncü deliline cevap
Allah’ı görmek isimli eserimizin On Birinci Dersindeyiz. Önceki derslerimizde, Mutezilenin iki sözde deliline cevap vermiştik. Bu dersimizde Üçüncü Sözde Delillerine cevap vereceğiz.
Mutezile der ki: Enam suresi 103. ayette “Gözler O’nu göremez, O ise gözleri görür.” buyrulmuştur. Ayetin açık beyanıyla gözler O’nu görememektedir. Artık ayetin bu beyanı karşısında bir söz söylemek manasızdır.
İşte Mutezile böyle der. Mutezilenin bu sözüne karşı deriz ki: Siz Kur’an’ı anlamıyor ve ayete yanlış mana veriyorsunuz. Ayetin Arapçasına bakalım:
لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الأَبْصَارَ Gözler onu idrak etmez, O ise gözleri idrak eder. (En’am, 6/103)
Bakın, ayette görmemekten değil, idrak edememekten bahsedilmiştir. Görmek başkadır, idrak başkadır. Aralarındaki farkı, büyük müfessir Fahreddin Razi şöyle izah eder:
“Görme ikiye ayrılır. Birincisi: Sınırları ve sonu olan bir şeyi görmektir. Bir şey, sınırları ve sonuyla görüldüğü zaman, o şeyin görülmesi, idrak ile ifade edilebilir. Bu takdirde, görme ile idrak aynı şeydir.”
“İkincisi görme ise; hudutsuz ve nihayetsiz olan bir şeyin görülmesidir. Bu görme, onun idrak edilmiş olduğu anlamına gelmez. Hudutsuz ve nihayetsiz bir varlık görülür, ancak idrak edilemez.”
İşte Cenab-ı Hakk’ı gözlerin idrak edememesi bu manadadır. Göz Allah’ı görür; ancak idrak ve ihata edemez. Mesela bir kişi, “Ben falan şeyi gördüm.” dese, bu “idrak ettim” manasını ifade etmez. Eğer “Ben falan şeyi idrak ettim.” dese, bu hem görmeyi, hem de ihatayı ifade eder. Her idrak görmedir, fakat her görme idrak değildir. Dolayısıyla ayetin nefyettiği şey, görme değil, idraktir. Allah görülecek, ancak idrak edilemeyecektir.
Şunu da ilave edelim:
Eğer Allah görülemeyen bir zat olsaydı, bu ayette, idrak edilemeyeceğinin belirtilmesinin bir hikmeti olmazdı. Çünkü Allah’ın dışındaki varlıklar, görülmeleriyle idrak edilirler. Eğer Allah görülmekle idrak edilseydi, mahlukatından farkı kalmazdı. İşte bu ayet, Allah’ı methüsena makamında nazil olmuş ve O’nun, mahlukatına benzemediği beyan buyrulmuştur. Bu ayetin methüsena makamında nazil olması ispat eder ki, Allah görülecektir. Çünkü Allah’ın görülemeyeceğini söylemek bir methüsena olamaz. Çünkü sırf bir yokluk ve halis bir olumsuzluk, olumlu bir sıfatı ispat etmediği müddetçe, övgüye mucip değildir. Bu durumda ayetin manası şu olur:
O sonsuz azamet ve kibriya sahibi olduğu için, görülse de ihata edilecek şekilde idrak edilemeyecektir.
Ayrıca Mutezile’ye şunu da deriz ki: Eğer ayetteki idrakin “görme” manasında olduğunda ısrar ederseniz, biz de deriz ki: Bu durumda da ayet birçok manaya gelebilir. Mesela:
Allah azametinin hakkıyla tecelli ettiğinde gözler onu göremez.
Dünyada gözler onu göremez.
Kafirlerin gözleri onu göremez.
Ve bunlar gibi bir tahsis olabilir. Ayetlerin ve birçok hadisin açık beyanı yanında, böyle farklı manalara gelebilecek bir ayetin delaletiyle, Allah’ı görmek inkar edilemez, edene de ehli ilim denmez…
Kardeşlerim ilmi bir mesele işledik. Böyle ilmi meseleler, bazen bir defa dinlemekle anlaşılmaz. Dilerseniz dersimizi bir daha seyredebilirsiniz. Bir sonraki dersimizde, Mutezile’nin Dördüncü Sözde Delillerine cevap vereceğiz. O derste buluşuncaya kadar Allaha emanet olun…