Müşkil Hadisler

5. Hazreti Musa Azrail’e tokat vurmuş mudur?

Bu dersimizde, hadis inkârcılarının iliştiği şu hadis-i şerifin izahını yapacağız:

جاء ملَكُ الموتِ إلى موسى لِيقبِضَ رُوحَه  Ölüm meleği ruhunu almak için Musa (a.s.)’a geldi.

فقَالَ لَهُ أَجِبْ رَبَّك  Ona dedi ki: Rabbinin emrine icabet et. Yani canını almaya geldim, ruhunu teslim et.

فلطَم موسى عيْنَ ملَكِ الموتِ ففقَأ عيْنَه  Bunun üzerine Musa (a.s.) ölüm meleğinin gözüne bir tokta vurdu ve gözünü çıkardı.

Hadisin bundan sonrasını mealen nakledelim:

Melek Allah’a dönüp dedi ki:

— Ya Rabbi! Sen beni ölmek istemeyen bir kuluna göndermişsin; benim gözümü çıkardı.

Allahu Teâlâ meleğe gözünü iade etti ve dedi ki:

— Kuluma git ve de ki: Yaşamak mı istiyorsun? Eğer yaşamak istiyorsan, elini öküzün sırtına koy; elinin örttüğü her bir kıla mukabil bir yıl yaşayacaksın.

Musa (a.s) dedi ki:

— Bundan sonra ne olacak?

Melek cevap verdi:

— Ölüm.

Hazreti Musa şöyle dedi:

— Öyleyse ölüm şimdi gelsin.

Sonra da dedi ki:

— Ey Rabbim! Bir taş atım mesafesine kadar beni Arz-ı Mukaddes’e yaklaştır. (Buhârî, Cenâiz, 69; Enbiya, 31; Müslim, Fedâil, 157, 158; Nesâî, Cenâiz, 121; Müsned, 2: 269, 315, 351)

Bu hadis-i şerifi İmam Buhârî kaydetmiş, İmam Müslim kaydetmiş, Ahmed İbni Hanbel Hazretleri kaydetmiş ve daha başka kaynaklarda da var. Ama hadis inkârcıları buna bakmaz. Onların tek baktığı şey kendi akıllarıdır. Akıllarına yatarsa kabul ederler, yatmazsa reddederler. Bu hadis akıllarına yatmıyor. Bu sebeple de diyorlar ki:

— Hazreti Musa Azrail’e tokat atıp gözünü mü çıkarmış? Böyle şey olur mu?

Şimdi, bu hadisin izahını Üstad Bediüzzaman Hazretlerinden iktibasla yapalım. Yapalım da bu hadisin ne kadar makul olduğu ortaya çıksın ve Hazreti Musa’nın tokat atmasının sebebi anlaşılsın.

Hadisin izahına şu soruyla başlayalım:

— Her ölünün ruhunu Hazreti Azrail mi kabzediyor? Yoksa yardımcıları mı var?

Bu meselede üç görüş vardır:

Birinci görüşe göre: Her ruhu bizzat Hazreti Azrail (a.s.) kabzeder. Bir ruhu alması başka bir ruhu almasına mâni olmaz. Çünkü Hazreti Azrail nurani bir varlıktır. Nurani bir varlık hadsiz yerlerde aynı anda bulunabilir ve temessül edebilir. Nurani olduğu için, temessülü aslın özelliklerine sahiptir. Onun aynı sayılır, gayrı değildir.

Mesela insanı ele alalım… İnsanın karşısına yüz ayna konulsa insan aynı anda yüz aynada temessül eder ve gözükür. Ancak insan nurani olmadığından ve kesif bir madde olduğundan dolayı aynada gözüken temessülü insan gibi tasarrufta bulunamaz. Aslın özelliklerine sahip değildir. Bir resim ve yansımadan ibarettir.

Güneş ise bir derece kesiflikten kurtulmuş ve nuraniyet kesbetmiştir. Evet, maddi bir cisimdir ancak nuraniyeti vardır. Bu sebeple, hadsiz şeffaf eşyada aynı anda gözükür, temessül eder. Birinde gözükmesi diğerinde gözükmesine mâni olmaz. Ve o temessül, güneşin ışık ve sıcaklık gibi bazı özelliklerine maliktir. Bakın, nuraniyet kesbettikçe temessüller aslın özelliklerine sahip olmaya başlıyor.

Bir de evliyaları düşünelim… Şiddetli açlıklar ve riyazetlerle kesiflikten kurtulup, nuraniyet kesbeden ehlullah aynı anda birçok yerde bulunmuş ve temessül etmiş. Bu zatların temessülleri aslın özelliklerine sahip olmuş. Bununla ilgili yüzlerce haberi duymuşsunuzdur. Meseleyi uzatmamak için örneklere girmiyoruz.

Hazreti Azrail de böyle nurani bir varlıktır. Aynı anda hadsiz yerlerde temessül edebilir. Her bir temessül aslın özelliklerine maliktir. Ayrıca bu temessül aynanın mahiyetine göre olur. Nasıl ki güneş temessül ettiğinde siyah aynada siyah gözüküyor, mavi aynada mavi gözüküyor. Aynen bunun gibi, Hz. Azrail de ruh aynasında temessül ettiğinde, kâfirin ruhu çirkin olduğundan o aynada çirkin ve korkunç gözükür. Müminin ruhu güzel olduğundan o aynada güzel gözükür.

Ruhların kabzı hususunda bu görüş esas alınır ve her ruhu Hazreti Azrail’in temessül sırrıyla bizzat kendisinin kabzettiği kabul edilirse; Hazreti Musa Azrail’e değil, Azrail’in bir temessülüne tokat vurmuş ve o misalî Azrail’in gözünü çıkarmıştır. Bu ne akıldan uzaktır ne de gayrimümkündür.

İkinci görüşe göre: Bütün ruhları Hazreti Azrail değil, yardımcıları almaktadır. Hazreti Azrail’in farklı farklı yardımcıları vardır. İlim talebesinin ruhunu almakla görevli melek farklıdır, şehidin ruhunu almakla görevli melek farklıdır, kâfirin ruhunu almakla görevli melek farklıdır ve hakeza…

Bu görüşe göre, Hazreti Azrail bir nazır hükmünde olup yardımcılarını sevk ve idare etmektedir.

Bu görüş esas alındığında, Hazreti Musa Azrail’in gözüne değil, onun bir hizmetçisinin gözüne vurmuş ve çıkarmıştır. Bu yardımcıların da temessülleri olduğu için, Hazreti Musa bir hizmetkârın misalî bedenine tokat vurmuş ve o misalî bedenin gözünü çıkarmıştır. Bu ihtimal de ne akıldan uzaktır ne de gayrimümkündür.

Üçüncü görüşe göre: Hadis-i şeriflerde bazı melekler bildirilmiş ki kırk bin başı var; her başında kırk bin dili var; her dilde kırk bin tesbihat var…

İşte Allahu Teâlâ’nın böyle acayip melekleri vardır. Hazreti Azrail de böyle bir melektir. Her ferde müteveccih bir yüzü ve bakar bir gözü vardır. Ne kadar ruh alınıyorsa Hazreti Azrail’in o kadar başı vardır. O baş ile ruhunu alacağı varlığa döner ve rubunu kabzeder.

Bu görüş esas alındığında, Hazreti Musa Azrail’in milyonlarca başından kendine müteveccih olan yüzüne bir tokat vurmuş ve o yüzün gözünü çıkarmıştır. Bu ihtimal de ne akıldan uzaktır ne de gayrimümkündür.

Üç görüşe göre hadisin izahını bir daha tekrar edelim:

1. Bütün ruhları Hazreti Azrail temessül sırrıyla kendisi alır. Bu ihtimale göre, Hazreti Musa Azrail’in temessülüne yani misalî bedenine bir tokat vurmuş ve o misalî bedenin gözünü çıkarmıştır.

2. Bütün ruhları Hazreti Azrail değil, yardımcıları almaktadır. Bu ihtimale göre, Hazreti Musa Azrail’in gözüne değil, onun bir hizmetçisinin gözüne vurmuş ve çıkarmıştır.

3. Hazreti Azrail’in her ferde müteveccih bir yüzü vardır. Bu ihtimale göre, Hazreti Musa Azrail’in kendine müteveccih olan yüzüne bir tokat vurmuş ve o yüzün gözünü çıkarmıştır.

Hazreti Musa’nın tokat vurma sebebi de şudur:

Ölüm Hazreti Musa’nın peygamberlik vazifesine bir son verecek ve ibadetine engel olacaktır. Ölümden sonra ne tebliğ vardır, ne ibadet vardır, ne de Allah yolunda zahmet çekmek vardır. Hazreti Musa, ölümün hizmetine son vereceğini bildiğinden -Allah aşkıyla- o hizmete son vermek isteyen bir göze tokat vurmuştur. Tokadı Allah aşkındandır. Yoksa dünya sevgisinden değildir. Vurması da haktır ve hakikattir!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu