Kur’an’ın üslubundaki bedahet harikadır.
Kur’an’ın üslubundaki bedahet yani ifade tarzındaki güzellik hayret vericidir. Üslubu hem harikadır, hem ikna edicidir. Hiçbir şeyi ve hiç kimseyi taklit etmemiş, hiç kimse de onu taklit edememiştir.
Kur’an’ın ifade tarzındaki güzelliği ve harikalığı anlamak istersen, Kur’an ayetlerinin tamamına müracaat et. Biz sadece birkaç misal ile bu bahsi izah edeceğiz.
Mesela bir kısım surelerin başında şifre misal “Elif lam mim” ,“elif lam râ” ,“tâ hâ”, “yâsîn” gibi mukattaa harfleri zikir edilmiş. Şimdi, bu harflerin icazından kısa bir bölümü beyan edeceğiz. Bununla, Kur’an’ın beyanındaki güzelliği ve harikalığı bir derece görebilirsin:
1- Hece harflerinin adedi; sakin elif sayılmamak kaydıyla 28’dir. Kur’an da, surelerin başında, bu harflerin yarısı zikir edilmiş, yarısı terk edilmiştir.
2- Kur’an’ın aldığı yarım, terk ettiği yarıma kıyasla daha fazla kullanılan harflerdir.
3- Telaffuzu lisana daha kolay olan “elif lam mim”, diğer harflere kıyasla daha çok tekrar edilmiştir.
4- Kur’an’da geçen bu harfler, hece harflerinin sayısı kadar surelere bölüştürülmüştür. Yani 28 hece harfinden on dört’ü alınmış ve bunlar 28 surenin başında zikir edilmiştir.
5-Hece harfleri mechure, mehmuse, şedide, rahve, zelaka, kalkale gibi kısımlara ayrılır. Kur’an bu kısımların her birisinden, yarısını almıştır.
6- Eşi olmayan “evnar” denilen harflerden ise, hafifinden çok, ağırından azını almıştır.
Kur’an’ı Kerim’in surelerinin başında geçen mukattaa harflerinin bu şekilde zikri; 504 ihtimalden bir ihtimaldir. Ve seçilen şu yoldan başka hiçbir yol ile bu tasnif mümkün değildir.
Adeta Kur’an, sadece bu harflerin dizilişindeki harikalığı göstererek bile düşmanlarına meydan okuyor ve diyor ki: “Benim mislim bir kitap getiremiyorsunuz, o halde sadece bu harflerden bir benzer yapınız, lakin bunu da yapamazsınız”
Kur’an’ın üslubunda öyle bir güzellik vardır ki, Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed’in (S.a.v.) peygamberliğini inkâr etseler bile, bu üslubun güzelliğinden, geceleyin gizlice Efendimiz (S.a.v.) in evinin etrafına gider ve Kur’an’ı dinlerlerdi. Birbirlerine rast geldiklerinde ise bunu kimseye söylememek üzere karşılıklı yeminleşirlerdi. Kur’an’ın üslubu adeta mıknatıs gibi onları kendine çekerdi. Onlar bile Kur’an’ın üslubundaki bu güzelliği inkâr edememiş, ancak bu güzelliğe “ Bu bir sihirdir” demişlerdir.
Aslında Kur’an’ın üslubunda ki bu güzelliği anlamak için çok Arapça bilmeğe ihtiyaç bile yoktur. Hatta hiç Arapça bilmese bile, insaflı bir kulak sahibi, Kur’an’ın üslubundaki bu güzellik karşısında hayret secdesine kapanır. İşte birkaç numune bakın bakalım! Bu emsalsiz ifadenin bir beşer sözü olması hiç mümkün mü?
“Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar kararıp döküldüğünde, dağlar sallanıp yürütüldüğünde, gebe develer salıverildiğinde, vahşi hayvanlar hasredildiğinde, denizler kaynatıldığında, nefisler birleştiğinde, diri diri gömülen kızlara “suçunuz neydi” diye sorulduğunda, defterler getirilip açıldığında, gökyüzü kazınıp yerinden oynatıldığında, cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yakınlaştırıldığında, her kişi ne hazırladığını bilir” (Tekvir:1-14)
“Gökyüzü yarıldığında, yıldızlar döküldüğünde, denizler birbirine katıldığında, kabirler deşildiğinde her nefis ne gönderdiğini ve neyi geride bıraktığını anlar. Ey insan! seni rabbine karşı azdıran nedir? Hâlbuki o seni yoktan yarattı, seni düzgün ve endamlı kıldı ve sana adaletle muamele etti.”(İnfitar:1-8)
İşte Kur’an’ın üslubundaki şu güzelliğe şahit ol, hiç mümkün müdür ki, bu harika üslup, ümmi olan, okuma yazma bilmeyen bir zatın malı olsun? Hâşâ! Asla olamaz.
Hem Efendimizin sözleri olan Hadis-i şeriflerde ki ifade tarzı ile Kur’an’ın üslubu arasında bariz fark vardır. İkisi birbirine benzemez. Hatta Kur’an’ın üslubuna azıcık âşinalığı olan birisi bile bu farkı fark eder. Kendisine, Kur’an’dan başka bir şey okunduğunda; “bu, Kur’an’ın ifadesine benzemiyor” der.
İşte hadisler ile ayetlerin arasındaki ifade tarzının farklılığı ve Kur’an’ın üslubunun harikalığı ve bu ifade tarzının beşer tarafından taklit edilemeyişi ispat eder ki; Kur’an Allah’ın kelamıdır.