Cenab-ı Hak zahir ve batındır
Evimizin kapı zili çaldığında kapının önünde bir kişinin olduğunu anlarız ve bundan şüphe etmeyiz. Bu kişinin varlığı bizim için zahirdir ama onun kim olduğunu bilemeyiz, bu kişinin mahiyeti ise bizim için batındır.
Aynen bunun gibi Cenab-ı Hak da hem zahir, hem de batındır. Yani varlığı ile açık ve aşikârdır. Onu inkâr etmek mümkün değildir. Zira bu kâinat mevcudiyetiyle bir mucidi (icad edeni), nizamıyla bir nazımı (nizam koyanı), suretiyle bir rnusavviri (suret vereni), mahlû-kiyeti ile bir halıkı (yaratıcıyı), sanatıyla bir sanatkârı…. zahir ve bahir (açık) bir şekilde gösterir. İşte Allah bu cihette zahirdir.
Başka bir cihetten ise Allah batındır.
Zira zatının künhü bilinmez, kudsi mahiyeti meçhul ve mesturdur.
Yaratılan yaratıcısını kavrayamaz.
İnsan Allah’ın mahiyetini anlayamaz.
Çünkü insanın aklı mahlûktur, ona gelen manâlarda mahlûktur, Allah ise mahlûkunun sıfatlarından beridir.
Hulasa, Allah-u Teala isim ve sıfatlarıyla zahir, zatının hakikati ile batındır.