Tefekkür Damlaları

İlmin faydası

Gelin Araf suresinin şu ayetlerine kulak verelim ve bir nükteye ulaşalım:

104- Musa (as) dedi: “Ey Firavun! Bil ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”

105 – Allah’a karşı, hak olandan başka bir şey söylememem bana yakışmaz. Gerçekten ben, size Rabbinizden bir mucize getirdim, artık İsrailoğullarını benimle gönder.

106 – Firavun: “Eğer bir mucize getirdiysen ve eğer doğru söyleyenlerden isen onu göster” dedi.

107 – Bunun üzerine Musa (as), asâsını yere bırakıverdi, o da birdenbire kocaman bir ejderha oldu.

108 – Ve Musa (as) elini koynundan çıkarıverdi, eli bembeyaz olmuş, bakanların gözünü kamaştırıyordu.

109 – Firavun’un kavminden ileri gelenler; “muhakkak bu çok bilgili bir sihirbazdır” dediler.

110 – O, sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. (Firavun): “O halde siz ne diyorsunuz?” dedi.

111 – Onlar da; “onu ve kardeşini beklet, şehirlere de toplayıcılar gönder”

112 – “Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler” dediler.

113 – O sihirbazlar Firavun’a geldiler ve dediler: “Eğer galip gelirsek, bize bir mükâfat var mı?”

114 – “Evet” dedi (Firavun), “stelik o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız.”

115 – Sihirbazlar, Musa’ya: “Ey Musa! Önce sen mi asanı atacaksın, yoksa biz mi?” dediler.

116 – Musa (as): “Siz atın” dedi. Atacaklarını atınca herkesin gözünü büyülediler ve onları dehşete düşürdüler. Doğrusu büyük bir sihir gösterdiler.

117 – Biz de Musa’ya; “Sen de asânı bırakıver” diye vahyettik. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.

118 – Artık hakikat ortaya çıkmış ve onların bütün yaptıkları boşa gitmişti.

119 – Orada mağlup olmuş ve küçük düşmüşlerdi.

120 – Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.

121 – “Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler.

122 – “Musa’nın ve Harun’un Rabbine…”

Alimler, bu ayet-i kerimeyi ilmin faziletine delil yapmışlardır. Şöyle ki: Firavun ve etrafındakiler, sihir ilminde bilgisiz ve cahil oldukları için, Musa (as)’ın gösterdiği mucizeleri sihir zannettiler ve “bu apaçık bir sihirdir” dediler.

Halbuki sihirbazlar, sihrin sırrına ve sihir ilminin kendisine vakıf oldukları için, Hz. Musa’nın asâsıyla meydana gelen olayın sihir olamayacağını ve sihirden başka bir şey olduğunu hemen anladılar ve bunun ilahi bir mucize olduğunu hemen fark ederek imana geldiler.

Eğer onların sihir konusunda bilgileri ve maharetleri olmasaydı ve sihrin özüne vakıf olmasalardı, o zaman kendi kendilerine; “belki bu, bizden daha iyi bir sihirbazdır. Onun için bizim bilmediğimiz ve yapamayacağımız bir sihir yaptı” diyerek, imandan yüz çevirebilirlerdi. Nitekim Firavun ve avanesi, bunun sihir olduğunu düşünerek imandan yüz çevirmişlerdi. Ama sihirbazlar bunu yapmadı ve hiçbir şüpheye düşmeden hemen secdeye kapandılar ve imanlarını ilan ettiler.

Sihir gibi, şeriatın yasak ettiği bir ilim bile, bu kadar faydalı ve imana vesile olursa, acaba akaid, hadis, fıkıh, tefsir gibi İslamın tahsilini emrettiği ilimlerin insana ne kadar faydası olur? Bunu kıyas edin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu