Mezhepler

Bir mezhebe bağlanmayı emreden ayetler – 9

ÜÇÜNCÜ AYET-İ KERİME

“Eğer bilmiyorsanız ehli zikre sorun.” (Nahl 43)

Ayette geçen “ehli zikir” ile kimin kastedildiği hakkında âlimler farklı izahlar yapmışlardır. Yapılan her izahı bir mezhebe bağlanmaya delil yapabiliriz. Bizler meseleyi fazla uzatmamak için sadece bir görüşü nakledip bu görüşün meselemiz olan bir mezhebe bağlanmaya dair işaretine geçeceğiz. Diğer görüşler için tefsir kitaplarına müracaat edebilirsiniz.

Ayetteki “zikir ehli” tabiri ile Kur’an’ı çok iyi anlayan ve Kur’an’ın sırlarına vâkıf olan âlimler kastedilmiştir. Zira “zikir” kelimesi Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde Kur’an’ın kendisi için kullanılmıştır. Mesela Nahl suresi 46. Ayette, “İnsanlara açıklaman için biz sana zikri indirdik.” buyrulmuştur. Buradaki zikirden kasıt Kur’an-ı Kerim’dir.

Hicr suresinin 9. ayetinde, “Şüphesiz zikri biz indirdik, elbette onu biz muhafaza edeceğiz.” buyrulmuştur. Buradaki zikirden kasıt yine Kur’an’dır.

Hicr suresi 6. ayette, “Dediler ki: Ey kendisine zikir indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!” buyrulmuştur. Burada geçen zikir de yine Kur’an-ı Kerim’dir.

Yine Enbiya suresi 50. ayette, Yasin suresi 69. ayette ve Sâd suresi 87. ayette Kur’an-ı Kerim “zikir” ismiyle tesmiye edilmiştir.

Demek ayetteki “zikir” kelimesi ile Kur’an’a işaret edilmiştir. O hâlde “ehli zikir” de Kur’an- Kerim’i kelime kelime, harf harf inceleyen ve değil sadece kelime ve harflerden, harekelerden ve duraklardan bile manalar çıkartan râsih âlimlerdir.

Ayetteki “ehli zikri” izah ettikten sonra şimdi sıra geldi ayetin bir mezhebe bağlanmanın lüzumuna dair olan işaretine:

Ayetin açık ifadesiyle dinî konularda meselelerin izahlarını bilmeyenler, bilmediği konuları “ehli zikre” soracaktır. Yani Kur’an ehline müracaat edeceklerdir. Bu, ayetin açık bir emridir. Demek herkes dilediği gibi hüküm vermeyecek, vehmine göre hükmetmeyecektir.

Eğer bir mezhebe bağlanmak şart olmasaydı ve herkesin kendi anlayışı ile hükmetmesi caiz olsaydı ayette, “Eğer bilmiyorsanız ehli zikre sorun.” denilmez; “Bilmiyorsanız zannınıza göre hükmedin, kalbinize danışın.” vs. gibi ifadeler kullanılırdı. Ama böyle denilmemiş ve bilmiyorsak ehli zikre sormamız emredilmiştir. Demek bir ehli zikrin peşinden gitmek vaciptir ve Kur’an’ın emridir.

O hâlde şimdi sorumuz şu: Bilmediğimiz meseleleri sormamız emredilen ehli zikir yani Kur’an ehli olan âlimler kimlerdir?

  • Acaba bilmediklerimizi İmam-ı Azam, İmam Şafi, İmam Malik ve Ahmed İbni Hanbel Hazretlerine mi soracağız yoksa çat pat Arapçasıyla Kur’an’ı anlamaya çalışan zamanımızın sözde âlimlerine mi? Bunlardan hangisi ehli zikirdir?
  • Acaba Kur’an’ın manalarını Efendimizden (s.a.v.) dinleyen ve ilimleri ile Efendimizin (s.a.v.) övgüsüne mazhar olan İbni Abbas, İbni Mesud, İbni Ömer gibi Sahabeler mi ehli zikirdir yoksa Efendimizin ruhunu ve ahlakını kaybetmiş bu asrın insanı mı?
  • Acaba Kur’an ayetlerinin iniş sebeplerini, Efendimizin (s.a.v.) o ayetler hakkındaki izahlarını ve Efendimizin (s.a.v.) hadislerini Sahabenin âlimlerine sorarak öğrenen ve Tabiinden yetişerek Asr-ı Saadetin kokusunu teneffüs eden müctehid âlimler mi ehli zikirdir yoksa ayetlere kendi fikirlerinin yorumlarını yükleyen ve Kur’an’ı vehimlerine alet eden sözde müctehidler mi?
  • Acaba yüz binlerce hadisi, senedleriyle birlikte ezbere bilen müctehidler mi ehli zikirdir? Yoksa ezberinde yüz hadis bile olmayan, hatta hadise bile ihtiyaç duymayarak Kuranı cesurca tefsir eden cahiller mi?

Soruları çoğaltmak mümkündür. Bütün bu sorulara bizim cevabımız, ayette geçen ve bilmediğimiz şeyleri kendilerine sormamız emredilen ehli zikir başta mezhep imamları olarak diğer müctehid âlimler ve allamelerdir. Bizler dinimizle ilgili her konuyu onların eserlerine müracaat ederek öğrenmekte ve ayetteki emre imtisal ederek ehli zikre sormaktayız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu