9. Keramet ile istidracın farkı
Bu dersimizde keramet ile istidracın farkını beyan edeceğiz. Daha önceki derslerimizde şöyle demiştik: Keramet, kulun makbuliyetine işaret olsun diye Allah tarafından yaratılan olağanüstü hadisedir.
— Peki, her olağanüstü hadise keramet midir?
— Ve kendisinden böyle bir hâl zuhur eden her zat veli midir?
Elbette değildir! Kerametin bir üvey kardeşi vardır. Adı istidractır. Keramet ile istidrac zahirde birbirine yakın gibi gözükse de hakikatte aralarındaki mesafe yerle gök arası kadardır.
İstidrac: Allah’a yakınlığı olmayan kişilerde gözüken olağanüstü hâldir. Eğer kişinin ibadeti, takvası ve salih ameli olmamasına rağmen, kendisinde olağanüstü hâller gözüküyorsa, buna keramet değil, istidrac denir.
Keramet ile istidracın farkını bilmek şu bakımından önemlidir:
Her olağanüstü hâli keramet zannedersek, bu hâlin sahibini de veli bir kul zannederiz. Bu zanla da o kişiye muhabbet besler ve onun peşinden gideriz. Eğer bu kişi, keramet değil de istidrac sahibi ise onun peşinden gitmemiz bizi helake sürekler. İşte bu sebeple, her olağanüstü hâlin keramet olmadığını çok iyi bilmeliyiz.
Bu durumda şöyle bir mesele ortaya çıkıyor:
— Olağanüstü bir hâlin keramet mi yoksa istidrac mı olduğunu nereden bileceğiz?
Bunu bilmenin yolu şudur: Kişiye bakarız; eğer kişi istikamet sahibiyse, itikadı düzgünse, takvası ve salih ameli varsa, sünnet-i seniyyeye tabi oluyorsa, bu kişide gözüken keramettir. Eğer bu sıfatlara sahip değilse, isyanda ve günahta geziyorsa, bu kişide gözüken istidractır.
Şunu da bilmeliyiz ki: Asıl önemli olan keramet değil, istikamettir. Bu sebeple âlimler şöyle demişlerdir:
— Bir kimsenin denizde yürüdüğünü ya da havada uçtuğunu görseniz; eğer bu kişinin istikameti yoksa onun bu hâllerine itibar edilmez.
Dolayısıyla bizler üstad ve rehber seçerken, onun kerametine değil, istikametine bakmalıyız. İstikamet sahibiyse, hiç kerameti olmasa da bizim hocamız, üstadımız ve rehberimiz olabilir. Çünkü asıl olan keramet değil; ihlastır, istikamettir, takvadır ve hakeza.