Keramet

3. Kerametin hak olduğuna dair İKİNCİ delil

Kerametin hak olduğuna dair ikinci delilimiz Neml suresinin 40. ayetidir. İlk önce 38. ayet-i kerimeye bakalım:

قَالَ يَا أَيُّهَا المَلَأُ أَيُّكُمْ يَأْتِينِي بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَنْ يَأْتُونِي مُسْلِمِينَ

Süleyman (a.s.) şöyle dedi: Ey ileri gelenler! Onlar (Belkıs ve kavmi) bana Müslüman olarak gelmeden önce, hanginiz onun (Belkıs’ın) tahtını bana getirecek? (Neml 38)

قَالَ الَّذِي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِندَهُ قَالَ هَذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي

Yanında kitaptan bir ilim olan zat dedi ki: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getireceğim. Hazreti Süleyman birden tahtı yanında durur vaziyette görünce, “Bu, Rabbimin fazlındandır.” dedi. (Neml 40)

İbni Abbas Hazretleri, Belkıs’ın tahtını uzak mesafeden getiren kişinin Hazreti Süleyman’ın kâtibi Âsaf olduğunu söyler.

İmam Mücahid, Said İbni Cübeyr, Muhammed b. İshak ve diğer müfessirler de şöyle der:

— Belkıs’ın tahtı Yemen’de, Hazreti Süleyman ise Kudüs’te idi. Âsaf Allahu Teâlâ’ya şöyle dua etti: “Ey İlahımız! Senden başka ilah yok. Onun tahtını bana getir.” Bu duası üzerine taht birden Hazreti Süleyman’ın yanında beliriverdi. (İbni Kesir)

İmam Mücahid, onun duasında, “Ey celal ve ikram sahibi olan Allah!” dediğini nakleder. (İbni Kesir)

Daha detaylı bilgiyi tefsir kitaplarında bulabilirsiniz. Şimdi bu hadise üzerinde biraz tahlil yapalım:

— Bir tahtı Yemen’den Kudüs’e bir anda getirmek örfte emsali olan bir şey midir? Yani siz daha önce böyle bir şey gördünüz mü veya duydunuz mu?

Herhâlde ne görmüş ne de duymuşsunuzdur. O hâlde bu hadise örfte emsali olan bir hadise değildir.

— Madem örfte emsali yok, bu durumda buna mucize diyebilir miyiz?

Hayır, diyemeyiz. Çünkü mucizeler peygamberlere hastır. Âsaf ise peygamber değil, Hazreti Süleyman’ın kâtibidir.

— Bu olaya mucize diyemiyorsak ne diyeceğiz? Adını koymamız lazım. Örfte emsali olan bir şey değil. Mucize de değil. Peki, öyleyse adı ne?

Biz “keramet” diyoruz. Hadi kerameti kabul etmeyenler bu hadiseye bir isim bulsunlar!

Eğer şöyle derlerse: Bu hadise keramet olmaz. Çünkü tahtı hakikatte getiren Allah’tır, Âsaf değildir.

Buna cevaben deriz ki: İyi de biz, “Kerameti insan yaratır.” demiyoruz ki. Birinci dersimizde şöyle demiştik:

— Kerameti yaratan Allah’tır. Velinin bu yaratmada hiçbir müdahalesi yoktur. Allah’tan başkası zerre miskal fiile fail olamaz. Keramet, kulun makbuliyetine bir işaret olsun diye Allah tarafından yaratılan olağanüstü hadisedir. Bazen velinin duası hürmetine yaratılır. Bazen de veli istemeden hatta farkında olmadan Allah tarafından ona ihsan edilir.

Biz kerameti böyle tarif ettik. Âsaf’ın Belkıs’ın tahtını bir anda getirmesi bir keramettir. Elbette tahtı getiren Allah’tır ve bu hadise Allah’ın kudretiyle vuku bulmuştur. Lakin Allahu Teâlâ bu tahtı Âsaf kulunun duası hürmetine getirmiştir. Bu sebeple bu hadise Âsaf’ın defterine kaydedilen bir keramet olmuştur.

Eğer kerameti kabul etmiyorsanız bu hadiseye bir isim bulmalısınız. Hadi bize bir isim söyleyin de öğrenelim!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu