Keramet

4. Kerametin hak olduğuna dair ÜÇÜNCÜ delil

Kerametin hak olduğuna dair üçüncü delilimiz Bakara suresinin 248. ayetinde bahsi geçen, Tâlût’un göstermiş olduğu keramettir. Önce 39. sayfada anlatılan kıssanın özetini beyan edelim:

İsrailoğulları kendi peygamberlerine gelerek bir hükümdar göndermesini isterler ve bu hükümdarla Allah yolunda savaşacaklarına dair söz verirler. Allahu Teâlâ onlara Tâlût ismindeki zatı hükümdar olarak gönderir. Ancak Tâlût fakirdir; bu yüzden İsrailoğulları onu hükümdar olarak kabul etmek istemez ve kendilerinin hükümdarlığa daha layık olduklarını iddia ederler.

Bunun üzerinde Peygamberleri onlara şöyle der:

إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ

Şüphesiz onun hükümdarlığının delili size sandığın gelmesidir. O sandıkta Rabbinizden bir sekine vardır. (Bakara 248)

Fahru’r-Râzî, Ebu’s-Suud, Hazîn, Kurtubî ve Âlûsî tefsirlerinin beyanlarına göre: İsrailoğulları Hazreti Musa’nın vefatından sonra bozulup isyan edince, Allahu Teâlâ onlara Amalika kavmini musallat etti. Bu kavim sandığı onlardan aldı. Daha sonra Allahu Teâlâ, Tâlût’un hükümdarlığına bir alamet olarak melekleri vasıtasıyla o sandığı tekrar İsrailoğulları’na gönderdi.

Ayette geçen,  تَحْمِلُهُ الْمَلآئِكَةُ  “O sandığı melekler taşır.” ifadesi, sandığın melekler tarafından taşınarak Tâlût’a getirildiğini bildirmektedir.

Kıssanın detayını tefsir kitaplarına havale edelim. Burada bilmemiz gereken şey şu: Tâlût’un hükümdarlığının alameti olan sandık melekler tarafından taşınarak Tâlût’un evine getirilmiştir.

Şimdi bu hadise üzerinde biraz tahlil yapalım:

— Bir sandığın melekler tarafından taşınarak bir zatın evine getirilmesi örfte emsali olan bir şey midir?

— Bir zatın seçilmişliğine alamet olsun diye meleklerin onun için bir sandık taşıması ve sandığı onun evine getirmesi alelade bir şey midir?

— Siz daha önce böyle bir şey gördünüz veya duydunuz mu?

Herhâlde ne görmüş ne de duymuşsunuzdur. O hâlde bu hadise örfte emsali olan bir hadise değildir.

— Madem örfte emsali yok, o hâlde buna mucize diyebilir miyiz?

Hayır, diyemeyiz. Çünkü mucizeler peygamberlere hastır. Tâlût ise peygamber değildir.

— Bu olaya mucize diyemiyorsak ne diyeceğiz? Adını koymamız lazım. Örfte emsali olan bir şey değil. Mucize de değil. Peki, öyleyse adı ne?

Biz, “Tâlût’un kerameti.” diyoruz. Hadi kerameti kabul etmeyenler bu hadiseye bir isim bulsunlar!

Eğer şöyle derlerse: Bu hadise keramet olmaz. Çünkü tahtı melekler getirmiştir, Tâlût değil.

Buna cevaben deriz ki: İyi de biz, “Kerameti insan yaratır.” demiyoruz ki. Birinci dersimizde şöyle demiştik:

— Kerameti yaratan Allah’tır. Velinin bu yaratmada hiçbir müdahalesi yoktur. Allah’tan başkası zerre miskal fiile fail olamaz. Keramet, kulun makbuliyetine bir işaret olsun diye Allah tarafından yaratılan olağanüstü hadisedir. Bazen velinin duası hürmetine yaratılır. Bazen de veli istemeden hatta farkında olmadan Allah tarafından ona ihsan edilir.

Biz kerameti böyle tarif ettik. Meleklerin Tâlût’un makbuliyeti için bir sandık taşıması ve bu sandığı Talut’un evine getirmesi bir keramettir. Elbette tahtı taşıyan meleklerdir. Melekler de Allah’ın emriyle taşımış ve bu hadise Allah’ın kudretiyle vuku bulmuştur. Lakin Allahu Teâlâ bu sandığı meleklere Tâlût kulunun hürmetine taşıtmıştır. Bu sebeple bu hadise Tâlût’un defterine kaydedilen bir keramet olmuştur.

Eğer kerameti kabul etmiyorsanız bu hadiseye bir isim bulmalısınız. Hadi bize bir isim söyleyin de öğrenelim!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu