8. “Kur’an’da kadere iman yoktur” diyenlere Bakara suresinin 6. ve 7. ayetleri cevap veriyor
Sevgili kardeşlerim, kader hakkındaki eserimizin bu Sekizinci dersinde, “Kur’an’da kader yok.”, diyenlere cevap vereceğiz. İlk önce, kaderi inkâr eden bu kişileri tanıyalım ve onların bu konudaki sözlerini işitelim.
Mustafa İslamoğlu: Nereden çıktı bu çıkıntı iman maddesi? (Kadere imanı) Kim koydu bunu buraya yahu?
Mustafa İslamoğlu: Amenerrasulüde kadere iman yok. Niye acaba hiç düşündünüz mü? Bu aslında ümmetin tarihindeki bir polemiğin rivayetin içine girmişidir.
Abdülaziz Bayındır: Kur’an-ı Kerim’de kader inancı şeklinde ifade edilen herhangi bir şey yoktur. Kur’an’a baktığımız zaman imanın şartı beştir. Fakat bir şekilde girmiş Müslümanların imanının arasına.
Mehmet Okuyan: İman şartlarının sayıldığı yerlerde eğer “kader” kelimesi geçmiyorsa, başka bir yerde geçiyorsa anlayacağız ki bu kelime ile kastedilen başka bir şey. Kader demek, Allah’ın kudreti demek.
İşte bu kişiler kaderi inkar ediyorlar ve “Kur’an’da kader yoktur.” diyorlar. Kader, Allah’ın ezeli ilmiyle, istikbalde olacak şeyleri bilmesi ve bu bilgiyi bir defterde kaydetmesidir. “Kader yoktur.” demek, “Allah istikbali bilemez.” demektir. “Kur’an’da kader yoktur.” demek de “Kur’an’da Allah’ın istikbali bildiğiyle ilgili hiçbir ayet yoktur.” demektir.
Ben bu sözlere şaşıyorum. Kendi kendime diyorum ki: Acaba benim ezberlediğim Kur’an’la bunların okuduğu Kur’an farklı mı?.. Kur’an’ın birçok ayetinde, Allah’ın istikbalde olacak olayları bildiği zikredilirken, bunlar nasıl oluyor da “Kur’an’da kader yoktur, Allah geleceği bilemez.” gibi sözler söylüyorlar?.. Ben buna şaşırıyorum. Gerçi ben şaşırsam da Kur’an’ı bilmeyen bazı kimseleri kolayca aldatıp, itikatlarını kolayca bozuyorlar…
Kader isimli eserimizin bundan sonraki bölümlerinde, “Kur’an’da kader var mı yok mu?”, bunu göstereceğiz. Kaderin varlığına dair göstereceğimiz ilk ayet, Bakara suresinin 6. ve 7. ayetleridir. Bu ayeti kerimelerde şöyle buyrulmuştur:
“Şüphesiz o kâfirleri uyarsan da uyarmasan da onlara müsavidir, onlar iman etmezler. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.”
Şimdi bu ayet-i kerimeler üzerinde biraz tefekkür edelim:
Cenab-ı Hak, mezkûr ayet-i kerimede, kâfirlerin -uyarılsa da uyarılmasa da- iman etmeyeceğini haber vermiştir. Eğer birisi, bu ayet-i kerimeye karşı şöyle dese: Bu ayet, kâfirlerin iman etmeyeceğini haber veriyor. Hâlbuki bizler birçok kâfirin iman ettiğini görüyoruz. Demek, bu ayetin “Onlar iman etmezler.” beyanı -hâşâ- yanlıştır.
Onların bu sözlerine karşı, bizim -yani Allah’ın her şeyi bildiğine iman edenlerin- cevabı çok basittir. Biz deriz ki: Bu ayet-i kerime ve bunun emsali olan diğer ayet-i kerimeler, Allah’ın ezeli ilminde kâfir olarak öleceği bilinen kişiler hakkında inmiştir. Bu kişiler, uyarılsa da uyarılmasa da iman etmezler. Cenab-ı Hak ezeli ilmiyle bu kişilerin iman etmeyeceklerini bilmiş ve onlar hakkında “İman etmezler.” buyurmuştur.
Zaten ayetin başındaki الَّذِينَ tabiri ismi mevsuldür. İsmi mevsuller marife olup, belirli kişiler hakkında kullanılır. Burada iman etmeyeceği belirli olan kişiler de ilmi ezelide kâfir olarak öleceği bilinen kişilerdir.
Bizler, “Onlar iman etmezler.” ayeti hakkındaki soruya kısaca bu şekilde cevap verdik. Peki, Allah’ın ezeli ilmine inanmayanlar ve Allah’ın, insanın işleyeceği amelleri bilmediğini iddia edenler, mezkur soruya nasıl cevap verecekler?.. Yani birisi onlara dese: Allah “İman etmezler.” diyor, ama birçok kâfir iman ediyor. Demek -hâşâ– ayetin beyanı yanlıştır.
Onlar bu soruya nasıl cevap verecekler? Ya da onlara şöyle sorsak: Acaba ayette belirtilen “Onlar iman etmezler.” ifadesiyle hangi kâfirler kastedilmiştir?.. Bizler, Allah’ın ezeli ilminde kâfir olarak öleceği bilinen kâfirler kastedilmiştir, diyoruz. Ama siz ezeli ilme inanmıyorsunuz. Allah’ın, kulunun akıbetini bilemeyeceğini söylüyorsunuz. O halde ayetteki, iman etmeyecek olan kâfirler kimlerdir?
Şimdi de ayetin devamına bakalım:
“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.”
Şimdi birisi şöyle dese: Bunların ne suçu var? Eğer Allah kalplerini ve kulaklarını mühürlemeseydi onlar iman ederlerdi. Suç -haşa- Allah’ın.
Bu soruya yine bizim cevabımız çok basittir:
Allah Teala, onların cüzi iradeleriyle küfrü seçeceklerini ve imana asla yanaşmayacaklarını ezeli ilmiyle bildi. Bu sebeple de kalp ve kulaklarını mühürledi. Yoksa, imanı tercih edecek kâfirlere bu mühür vurulmamıştır.
Biz böyle derken, sizler -Allah’ın ezeli ilmini inkâr edenler- ne diyeceksiniz? Eğer Allah, kulunun akıbetini ve cüzi iradesiyle küfrü seçeceğini bilmiyorsa, bu mührü neye göre vurmuştur? Yoksa şuna mı inanıyorsunuz:
Allah -hâşâ- bilmiyor, ama seçtiği kullardan bir kısmının kalbini ve kulağını mühürledi, o kullar da bu mühürden dolayı iman edemiyor.
Buna mı inanıyorsunuz? Bakın, bozuk itikadınız nasıl bir netice verdi. Sizler sadece Allah’ın ilmini inkâr etmekle kalmıyor, aynı zamanda ona zulüm de isnat ediyorsunuz. Zira Allah mühürlediği için onlar iman edemiyorsa ve iman etmedikleri için de cehenneme gireceklerse, bu zulümdür. Bu tıpkı, birinin dilini kesip, onu konuşmaya davet etmeye ve konuşamadığı için de cezalandırmaya benzer. İnandığınız Allah, böyle bir Allah mıdır?
Şimdi bu delili, şu sorularla bir daha toparlamak istiyorum:
Ey Mustafa İslamoğlu, ey Abdülaziz Bayındır ve ey Mehmet Okuyan, şu sorularıma cevap verin:
1. Ayet-i kerimede kâfirler için: “Onlar iman etmezler.” buyrulmuştur. Burada bahsedilen kâfirler kimlerdir?
2. Baştaki الَّذِينَ ismi mevsulü, bu kâfirlerin bilinen kişiler olduğunu göstermektedir. Bu kişiler, Allah’ın ezeli ilminde kâfir olarak öleceği bilinen kişiler değilse kimlerdir?
3. Eğer Allah kimin kâfir, kimin mümin olarak öleceğini bilmiyorsa, “Onlar iman etmezler.” sözü ile neyi kastetmiştir?
4. Bazı kâfirlerin iman ettiği görülmektedir. Dolayısıyla bu hâl, “Onlar iman etmezler.” ayetinin hükmünü delmektedir. “Onlar” ifadesiyle, ilmi ilahide kâfir olarak öleceği bilinen kişilerin kastedildiğini kabul etmezsek, “iman eden kâfirlerle” “onlar iman etmezler” hükmünü nasıl cem edeceğiz?
5. Ayet-i kerimede, Allah’ın onların kalp ve kulaklarını mühürlediği bildirilmiştir. Bu mühür bize göre, kâfir olarak öleceği bilinen kişilere vurulmuştur; size göre kime vurulmuştur?
6. Eğer Allah bu mührü kâfir olarak öleceğini bildiği kullara vurmamışsa ve mühür vurulduğu için bu kişiler imana muvafık olamıyorsa, bu zulüm değil midir?
7. Eğer Allah’ın bu mührü, ezeli ilmiyle kâfir olarak öleceğini bildiği kişilere vurduğunu kabul etmezseniz, şu sorumuza da cevap verin: “Allah bu mührü neye göre vurmaktadır?”
Eğer gücünüz yetiyorsa, bu sorularıma cevap verin…
Sevgili kardeşlerim, bu dersimizi burada tamamlayalım. Allah’ın istikbali bildiğiyle alakadar daha çok ayet-i kerime göstereceğiz. Bir sonraki dersimizde buluşuncaya kadar, şimdilik hepiniz Allah’a emanet olunuz.