3. Hz. Ayşe (r.anha)’nın, Sahabeleri Peygamberimizin Kabrine Göndererek Onu Vesile Yapmasını İstemesi
Sahabe efendilerimizin tevessül ettiğine dair vereceğimiz bu Üçüncü Örneği, İmam Darimi Hazretleri “Sünen”inde şöyle nakletmektedir:
Ebu Numan, Said İbni Zeyd’den; O, Amr İbni Malik en-Nekri’den; O da Ebu’l Cevza Evs b. Abdullah’tan şöyle rivayet etmiştir:
“Bir ara Medine’ye çok şiddetli bir kıtlık isabet etmişti. Herkes bu durumdan Hz. Aişe’ye şikayetçi olmuşlardı. Bunun üzerine Hz. Aişe şöyle dedi:”
‘Peygamberimiz (asm)’ın kabrine gidin ve gökyüzü ile arasında bir engel kalmayacak şekilde çatısına bir pencere açın.’
“Bizler gidip aynen dediğini yaptık. Akabinde otlar yetişip, hayvanlar semizleşinceye kadar yağmur yağmıştı.”
Şimdi bu rivayetin kaynaklarını inceleyelim:
Anlattığımız bu hadiseyi, İmam Darimi “Sünen”inde naklettiği gibi; İbnü’l Cevzi, İmam Suyuti, İmam Zürkani, İbni Esir ve daha birçok hadis alimi eserlerinde nakletmişlerdir…
Hadisin ravilerinden olan Said İbni Zeyd, İbni Hacer‘in beyanına göre, güvenilir bir hadisçidir. Yine İmam Buhari, İmam İcli, Ebu Cafer ed- Darimi, Ahmed İbni Hanbel, Ebu Züra, İbni Sa’d ve İbni Main de Said İbni Zeyd’i güvenilir, hafız ve sadûk görmüşlerdir. İmam Nesei dışındaki Kütüb-ü Sittenin bütün imamları ondan hadis nakletmişlerdir.
Hadisin senedindeki diğer ravi olan Ebu’l Cevza da Buhari ve Müslim’in güvenilir ravilerindendir.
Bir diğer ravi olan Ebu Numan ise İmam Buhari’nin hocalarındandır. İmam Darakutni onun hakkında şöyle der:
“Buhari ondan yüzden fazla hadis rivayet etmiştir.” Ahmed İbni Hanbel ve Abd b. Humeyd gibi birçok zatlar da ondan hadis rivayet etmişlerdir.
İşte hadisin ravileri bu kadar güvenilir. Hadisin kaynaklarını ve ravileri hakkında hadis imamlarının sözlerini nakletmemin sebebi, hadisin sıhhatinden şüphe edilmemesi içindir. Böyle güvenilir ravilerle nakledilmiş ve güvenilir kaynaklarda kaydedilmiş bir hadisenin vukuu hususunda şüphe edilmez. İnkar eden, ancak nefsiyle ve vehmiyle inkar eder. Nefsin ve vehmin sözünün de ilimde kıymeti yoktur.
Şimdi bu hadise üzerinde biraz tefekkür yapalım:
Hz. Aişe gibi, sahabe kadınlarının en alimi ve en fakihi; ömrünü, Peygamber Efendimiz (asm) ile birlikte geçirmiş ve tevhidi bizzat Peygamberimiz (asm)’den öğrenmiş bir zat, kıtlıktan dolayı kendisine fikir soranlara, Peygamber Efendimiz (asm)’in kabrine tevessül etmelerini nasihat ediyor. Ve o sahabeler de Hz. Aişe’nin sözünü dinleyerek bu tevessülü yapıyor. Acaba, Hz. Aişe’yle birlikte, bütün o sahabelerin hatada ittifak etmesi ve şirk olan bir ameli irtikap etmesi mümkün müdür?..
Eğer tevessüle şirk derseniz, Hz. Aişe’yi, onun sözünü dinleyerek Peygamberimiz (asm)’in kabrine tevessül eden sahabeleri ve onları tenkit etmeyerek, bu hadiseyi kitaplarında nakleden hadis imamlarını şirke düşmekle, yani müşrik olmakla itham etmeniz gerekecektir. İşte tevessüle şirk demek, kişiyi böyle bir neticeye sürükleyecektir.
Hz. Aişe, kendisine müracaat eden sahabeleri, Peygamber Efendimiz (asm)’ın kabrine yollarken şu hakikati bilmekteydi:
Hem Peygamberimiz hem de yanında yatan iki arkadaşı, yanlarına gelenlerin kim olduğunu bilmekte ve seslerini işitmekteydiler. Bu sırdan dolayı Hz. Aişe şöyle demiştir:
“Ben, Allah’ın Resulünün ve babamın -yani Hz. Ebu Bekir’in- medfun olduğu evime ne zaman girecek olsam, örtümü rahatça çıkarırdım. Çünkü biri benim eşim, diğeri de babamdı. Ama Hz. Ömer oraya defnedilince, Allah’a yemin olsun ki, ondan utancımdan evime girince örtümü açmaz oldum.”
İşte Hz. Aişe, kabirde yatanların kendisini duyduğunu ve gördüğünü iman ile bilmiş, bu sebeple, Hz. Ömer defnedildikten sonra, evinde bir daha cilbabını açmamıştır. Kıtlıktan dolayı kendisine gelen sahabelere de Peygamberimiz (asm)’in kabrine tevessül etmelerini nasihat etmiştir.
Bu makamda bir noktaya dikkat çekmek istiyorum:
Hz. Aişe içtihadında yanılıyor olsaydı, yani tevessül şirk olmasına rağmen onlara tevessülü nasihat etseydi, ona müracaat eden sahabeler ona karşı çıkar ve kabre tevessül etmezlerdi. Lakin hiçbiri karşı çıkmamış ve kabre tevessül etmişlerdir. Bu tevessülün neticesinde de yağmura mazhar olmuşlardır.
Şimdi sesleniyorum: Ey Abdulaziz Bayındır, Ey Mehmet Okuyan, Ey Mustafa İslamoğlu ve ey tevessülü inkar edenler! “Sahabeler tevessül etmemiştir.” diyorsunuz. Naklettiğimiz bu hadiseyi hiç mi okumadınız, hiç mi duymadınız? Hem bakın, bir sahabe de değil, onlarca sahabe tevessül ediyor. Hem bu nasihati, küçük bir sahabe değil, Hz. Aişe gibi fakih ve muhaddis bir sahabe veriyor. Onların bu tevessülüne karşı ne diyeceksiniz? Ayrıca, hadisin ravilerindeki kuvveti işittiniz, bu hadis’e nasıl karşı koyacaksınız?..
Önünüzde iki yol var. Bu iki yoldan birini tercih etmek zorundasın.
Ya “Hem Hz. Aişe hem de diğer sahabeler yanlış yaptı, hepsi birden şirke düştü; bu hadiseyi kitaplarında naklederek kabul eden hadis imamları da müşriktir.” diyeceksiniz. Ya da tevessülü kabul edeceksiniz. Başka bir yolunuz yok…
Bizler tevessülü caiz kabul ediyor ve başta sahabeler olarak, bu ümmetin alimlerini şirkten tenzih ediyoruz. Artık siz, ne isterseniz onu yapın…
Dört saate yakın bir zamandır size delil gösteriyoruz. Önce Kur’an’ın ayetlerini gösterdik. Sonra Peygamber Efendimiz (asm)’in hadislerini naklettik. Şimdi de sahabelerin uygulamalarından Üçüncü Örneği verdik. Daha başak örnekler de verecek ve sonra da icmayı göstereceğiz.
Artık bu kadar delilden sonra, birisi hâlâ tevessülün şirk olduğunda ısrar ederse, biz de ona şu ayeti okuruz:
من يضلل الله “Allah kimi saptırırsa”, فلا هادي له “artık ona hidayet edecek hiç kimse yoktur.”
Sahabenin uygulamasına dair Üçüncü Örneği bu şekilde tamamladık. Bir sonraki derste Dördüncü Örneği nakledeceğiz. Bir sonraki videoda buluşuncaya kadar hepiniz Allah’a emanet olunuz.