Tevessül

4. Âmâ Bir Sahabenin, Peygamberimizi Vesile Yaparak Dua Etmesi ve Gözlerinin Açılması

Sahabe Efendilerimizin tevessül ettiğine dair Dördüncü Örneği, İmam Taberani Hazretleri “Mu’cemu-s Sagir”de şöyle zikretmiştir:Bir adam, halifeliği döneminde Hz. Osman’a bir ihtiyacı için gidip geliyordu. Hz. Osman ise ona iltifat etmiyor, hacetine bakmıyordu. Adam, İbnu Huneyf ile karşılaştı ve Hz. Osman’ı ona şikayet etti. İbnu Huneyf ona şöyle dedi:“Abdest yerine git, abdest al, sonra mescide gidip hemen iki rekat namaz kıl, sonra da şöyle dua et:‘Ey Allah’ım, ben, rahmet nebisi olan Nebin Muhammed ile sana yöneldim ve senden istiyorum. Ey Muhammed! Ben ihtiyacımın görülmesi için, seninle Rabbime yöneliyorum…’İşte böyle de ve böyle dedikten sonra da hacetini söyle.”

O adam gitti ve hemen İbnu Huneyf’in dediğini yaptı. Sonra da Hz. Osman’ın kapısına geldi. Kapıcı geldi, onun elinden tuttu ve Hz. Osman’ın yanına soktu. Hz. Osman onu yaygı üzerine oturttu ve “Hacetin nedir?” dedi. O da hacetini söyledi. Hz. Osman da hacetini yerine getirdi ve: “Hacetini şimdiye kadar neden anlatmadın, hangi ihtiyacın olursa bize gel.” dedi.

Sonra adam onun yanından çıktı ve İbnu Huneyf ile tekrar karşılaştı. Ona: “Allah hayırlı mükafat versin. Ne ihtiyacımı görüyor, ne de bana iltifat ediyordu. Nihayet sen onunla benim hakkımda konuştun.” dedi. Bunun üzerine İbnu Huneyf şöyle dedi:

“Vallahi ben onunla konuşmadım. Fakat bir vakit Resulullah’ın yanına varmıştım, ona kör bir adam gelip körlüğünden şikayet etmişti. Bunun üzerine Resulullah (asm) ona:

‘Sabreder misin?’ buyurdu. Âmâ:

‘Ya Resulallah, Benim çekip götürecek adamım yok. Körlük bana meşakkat verdi.’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz (asm) şöyle dedi:

‘Abdesthaneye gidip abdest al, sonra iki rekat namaz kıl, sonra da bu duaları oku…’”

İbnu Huneyf şöyle davam etti:

“Vallahi ayrılmamıştık ve sözümüz uzamamıştı ki, adam yanımıza geldi. Onda sanki hiçbir zarar ve keder yoktu…”

Şimdi bu rivayetin kaynaklarını inceleyelim:

Bu hadiseyi, Ravh İbnu’l Kasım’dan, Şebib İbnu Said el-Mekki rivayet etmiştir ki, o, hadiste sika, yani güvenilir bir ravidir.

Yine bu hadiseyi, Hz. Şu’be de Ebu Cafer el-Hatmi’den rivayet etmiştir. O da hadis ilminde güvenilir kabul edilmiştir.

Yine bu hadiseyi, Hâkim ve Heysemi gibi hadis hafızları da sahih kabul etmişlerdir.

İmam Beyhaki “Delailü-n Nübuvve”de; İmam Taberani “el-Kebir”de bu hadisi rivayet etmişlerdir. İmam Taberani’nin, bu hadisi sahih bulmasından sonra, herhalde artık söylenecek bir söz yoktur.

Bu hadisten çıkan netice şudur:

Sahabe Efendilerimiz açıkça tevessül etmiş ve tevessülü şirk görmemiştir. Sahabelerin şirk görmediği bir şey, şirk değildir. Tevhidin ve şirkin ne olduğunu, onlardan daha iyi kimse bilemez. Zira onlar tevhidi, bizzat Peygamber Efendimiz (asm)’den öğrenmişler ve Peygamberimiz (asm)’in rahlesinde yetişmişlerdir. Tevessülü şirk kabul etmek, sahabeleri şirke düşmekle itham etmektir.

Herkes şunu bilsin ki: Resulullah’ın o güzide sahabelerine şirki isnad eden, ne bu dünyada ne de ahirette felah bular…

Sahabenin tevessül ettiğine dair Dördüncü Örneğimizi burada tamamlayalım. Bir sonraki derste Beşinci Örneğinakledeceğiz. O derste buluşuncaya kadar hepiniz Allah’a emanet olunuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu