Tevessül

Tevessül nedir? Kimler tevessülü şirk kabul etmektedirler?

Sevgili kardeşlerim, bu dersimizde tevessül bahsini işleyeceğiz. Tevessül, vesile kılmak demektir. Yani Allah’ın affına, yardımına veya başka bir isteğe nail olabilmek için, kişinin kendi ile Allah arasına salih bir kulu koymasıdır. Yine, “hürmetine istemek” ve “falan kulunun hürmetine” demek de bir tevessüldür.

Tevessül, Ehl-i sünnet itikadında caizdir; vacip değildir. Yani kişi dilerse tevessül eder, dilerse tevessül etmeksizin doğrudan Allah’tan ister.

Tevessül, Ehl-i sünnet itikadında caiz iken, bir kısım Ehl-i sünnet muhalifleri tevessülü inkâr etmekte ve tevessül edeni şirke düşmekle itham etmektedirler. Yani onlara göre, bütün Ehl-i sünnet mensupları, avamından müçtehitlerine kadar hepsi şirke düşmüştür, yani müşriktir.

Şimdi ilk önce, tevessülü şirk kabul eden ve Ehl-i sünnetin dairesinden çıkan bu kişileri tanıyalım ve tevessül hakkındaki sözlerine bakalım:

Mustafa İslamoğlu diyor ki:

– İnsanın kişiyle arasına aracılar koymamasıdır ihlas. Peygamberi bile mi, peygamberi de.

– Allah’a tövbe için kulu araya sokmak tam da Hristiyanlaşmaktır.

Abdülaziz Bayındır da şöyle diyor:

– İnsanları Allah ile kendi arana koymak şirk ve en büyük günahtır.

Mehmet Okuyan da şöyle diyor:

– Sadece Allah’tan istemek kaydıyla, araya birini koyarak değil. Buna şirk diyor Kur’an. İster melekleri koy, ister peygamberleri koy, İster Ebu Eyyub el-Ensari’yi koy. Koyamazsın araya.

– Efendim bu Allah katında makbuldür, daha yakındır. Allah ile aramda bir aracı olsun, işte bu şirktir.

Bayraktar Bayraklı da şöyle diyor:

– Adam bakıyorsun gidiyor türbeye tapıyor, vesile diyor. Böyle anlıyorlar vesileyi. Vesile aracı koymakmış efendim. Allah ile kendi arasına vesile koyuyor, vesilenin yol olduğunu bilmiyor. Vesile aracı demekmiş, öyle anlatıyorlar. Halka öyle anlatıyorlar.

İşte bu kişiler tevessülü şirk kabul etmektedirler.

Şu noktaya dikkat çekmek istiyoruz:

Bizlerin, hiç kimsenin şahsıyla bir mücadelesi yoktur. Bizim mücadelemiz, fikirlerledir. Ancak fikir sahiplerini de ifşa ediyoruz ki, bizi seyredenler şunu anlasın: Kur’an bir vadide, bunlar ise başka bir vadidedir. Bunların, Kur’an’ı anlamada hiçbir nasipleri yoktur. Bu anlaşılırsa, onların peşinden koşanlar da belki Ehl-i sünnet çizgisine gelir ve büyük bir zarardan kurtulurlar.

Bizler kişilerle uğraşmıyoruz; çünkü önemli olan kişileri değil, fikirleri çürütmektir. Biraz önce sözlerini işittiğiniz veya okuduğunuz kişiler, yakın bir zamanda ölecek ve onların yerine başkaları geçecektir. Hatta bu fikirler onlara ait de değildir. Onların imamı İbni Teymiye‘dir.

O halde bizlerin yapması gereken şey, doğruyu delilleriyle öğretmektir. Doğruyu öğrendiğinizde, batılı kim satmaya çalışırsa çalışsın, onu hemen tanır ve ona asla itibar etmezsiniz.

Bizler, şu hadis-i şerifin işaret ettiği zamanda yaşıyoruz. Muaz b. Cebel Hazretlerinin naklettiği bu hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

  سَيَأْتِي عَلىَ أُمَّتِى زَمَانٌ Ümmetimin üzerine bir zaman gelecek…  لاَ يَبْقَى مِنَ الْقُرْآنِ إلاّ اسْمُهُ Kur’an’ın sadece ismi kalacak. وَلاَ مِنَ الْاِسْلاَمِ اِلاَّ رَسْمُهُ  İslam’ın da sadece resmi kalacak. مَسَاجِدُهُمْ عَامِرَةٌ Onların mescitleri mamurdur; yani süslü, nakışlı ve güzeldir. خَرَابٌ مِنَ الْهُدَى lakin hidayetten haraptır, yani içinde ilim, hidayet, feyiz, bereket yoktur. فُقَهَاءُ ذَالِكَ الزَّمَان  bu zamanın alimleri. شَرُّ فُقَهَاءٍ تَحْتَ ظِلِّ السَّمَاءِ semanın gölgesi altında yaşamış en şerli alimlerdir. مِنْهُمْ خَرَجَتِ الْفِنْنَةُ fitne onlardan çıkar. وَ اِلَيْهِم تَعَودَ  ve onlara döner.”

İşte biz böyle bir asırda yaşıyoruz: En şerli alimlerin yaşadığı asırda. Fitne onlardan çıkıyor. Onların fitnesinden kurtulmanın tek çaresi, meseleleri delilleriyle bilmektir; imanımızı taklitten kurtarıp, tahkike çıkarmaktır. Bunu yaptığınızda, onların şerrinden muhafaza olursunuz. Onlar ordu olup toplansa size zarar veremez.

Sizler bu eserde, Allah’ın izniyle, tevessülün caiz olduğuna dair taklidi olan bilginizi, delillerle kuvvetlendirip tahkike çıkaracaksınız. Tevessüle ait bu video eserimiz yirmi iki bölümden oluşmaktadır.

İlk önce tevessülün caiz olduğuna dair altı ayet-i kerimenin tahlili yapılacaktır. Sonra altı hadis-i şerif ve beş sahabe uygulaması beyan edilecektir. Daha sonra bir videoda icma, yani İslam alimlerinin ittifakı gösterilecektir. En sonda dört videoda da tevessülü inkar edenlerin sözlerine cevap verilecektir.

Bizler bu derste, tevessülün caiz olduğunu, hiçbir kör nokta kalmaksızın kati bir şekilde ispat edeceğiz. Amacımız, Ehl-i sünnet itikadını bozmaya çalışan kişilerin şerlerinden Ümmet-i Muhammed’i muhafaza etmektir. Başka hiçbir gayemiz yoktur. İnayet ve tevfik Allah’tandır. Sözü daha fazla uzatmayalım ve şimdi tevessülün caiz olduğuna dair Kur’an’dan Birinci delilimize geçelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu