2. Hz. Yakup (as)’ın evlatlarının tevessülü
Tevessülün caiz olduğuna dair göstereceğimiz İkinci Kur’an delili, Yusuf suresinin 97. ayet-i kerimesidir. Bu ayet-i kerimede, Yakup (as)’ın evlatları şöyle der:
اَستعيذ بالله
يَا أَبَانَا “Ey babacığımız!” اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا “Bizim günahlarımız için af dile,” إِنَّا كُنَّا خَاطِئِين “şüphesiz biz günah işlemiştik…”
Onların bu isteğine karşı Yakup (as) da şöyle der:
سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّي “Ben sizler için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz Rabbim, gafurdur ve rahimdir…”
Şimdi, bu ayet-i kerime üzerinde biraz tahlil yapalım:
Ayet-i kerimenin açık beyanıyla, Yakup (as)’ın evlatları babalarına gelerek: “Ey babacığımız, bizim günahlarımız için af dile.” demiştir. Bu bir tevessül değil midir?.. Bu, apaçık gibi tevessüldür. Zira tevessül, kişinin, Allah’ın affına ya da farklı bir arzusuna ulaşabilmesi için, kendi ile Allah’ın arasına, salih bir kulu koymasıdır. Yakup (as)’ın evlatları da Allah’ın affına mazhar olabilmek için, Allah ile aralarına Hz. Yakub’u koymuşlardır ve babalarına tevessül etmişlerdir. Bu, apaçık bir tevessüldür.
Eğer tevessüle şirk derseniz, Yakup (as)’ın evlatlarının şirke düştüğünü, yani müşrik olduğunu kabul etmek zorunda kalırsınız. İş sadece bununla da bitmemektedir. Eğer tevessül şirk olsaydı, Yakup (as)’ın onları men etmesi ve: “Evlatlarım, tevessül şirktir, Allah ile aranıza beni sokmayın, direkt Allah’tan kendiniz isteyin.” demesi gerekirdi. Çünkü bir peygamberin şirke rıza göstermesi düşünülemez. Tevessül şirk olsaydı, Yakup (as) muhakkak onları uyarırdı. Ama uyarmamış. Bırakın uyarmayı, “Sizin için Rabbimden af dileyeceğim.” diyerek, evlatlarının tevessülünü kabul etmiştir.
Acaba Yakup (as) gibi bir peygamberin, tevhidi anlamamış olması mümkün müdür? Tevessül şirk idi de Yakup (as) bunu bilmiyor muydu? Bir peygamberin neyin şirk, neyin iman olduğunu bilmemesi mümkün müdür?..
Yakup (as)’ın, evlatlarının tevessülü kabul etmesi, tevessülün caiz olduğu hususunda kâfi bir delil değil midir?..
Şunu da hemen hatırlatalım: İtikat esasları bütün peygamberler için aynıdır. Farklılık, sadece amele bakan yöndedir. Yani itikaden onlara caiz olan bir şey, bize de caizdir. MÂdem onlar babalarına tevessül etmişler, o halde tevessülün caiz olması gerekir. Tevessül onlara caizse, bize de caizdir.
Şimdi tevessülü inkar edenlere bazı sorular soralım:
Başta Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır, Mehmet Okuyan, Bayraktar Bayraklı olarak tevessülü inkar edenler diyorlar ki: “Tevessül şirktir, araya Peygamberi bile koyamazsınız.”
Biz şimdi onlara soruyoruz: O halde size göre Hz. Yakub’un evlatları şirke düştüler, çünkü araya peygamber olan babalarını koydular. Hadi diyelim ki, siz imanı, Yakup (as)’ın evlatlarından daha iyi biliyorsunuz. Yani onlar bir ömür boyu Yakup (as)’ın rahlesinde tevhid dersini almalarına rağmen tevessülün şirk olduğunu öğrenememişler; ama siz bunu biliyorsunuz.
– İyi de Hz. Yakub’un araya girmesine ve: “Sizler için Rabbimden af dileyeceğim.” demesine ne diyeceksiniz? Tevessül caiz olmasaydı, Yakup (as), evlatlarının tevessülünü kabul edip araya girer miydi? Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Hz. Yakup (as) mı?..
Şu noktaya dikkat çekmek istiyorum: Eğer tevessüle şirk derseniz, Hz. Yakup (as)’ı müşrik olmakla itham etmeniz gerekir. Çünkü günaha rıza günah ve şirke rıza şirktir. Eğer tevessül şirk ve büyük günahsa, Hz. Yakup (as), evlatlarını uyarmadığı ve onların şirkine razı olduğu için o da müşrik olmalıdır.
Ey tevessülü inkar edenler, işte itikadınızın vardığı netice: Allah’ın peygamberini ve evlatlarını müşrik kabul etmek zorunda kalıyorsunuz. Size ne diyelim, sözüm size değil, bizi dinleyenlere: Gördünüz mü, tevessülü şirk kabul etmek, insanı nasıl bir neticeye götürüyor; bir peygamberin, evlatlarıyla birlikte müşrik olduğunu kabul etmek zorunda kalıyorsunuz.
Şimdi tevessülü inkar edenlere diyoruz ki, önünüzde iki yol var, dilediğinizi seçin:
Birinci yolunuz, tevessülün şirk olduğunda ısrar etmektir. Eğer bu yolu tercih ederseniz, Yakup (as)’ın ve evlatlarının müşrik olduğunu kabul etmek zorunda kalırsınız. Çünkü evlatları Yakup (as)’a tevessül etmiş ve Yakup (as) da bu tevessülü kabul etmiştir. Bunda zerre miskal şüphe yoktur. Eğer tevessül şirk ise; Allah’ın peygamberi, evlatlarıyla beraber şirke düşmüştür. Bu ihtimali mi kabul edeceksiniz; imandan azıcık nasibi olan, bu ihtimali kabul edebilir mi? Eğer bu ihtimali kabul edemiyorsanız, o halde ikinci yolu tercih etmelisiniz ki, o da tevessülün caiz olduğudur…
İşte size iki yol. Bizler Ehl-i sünnet mensupları olarak ikinci yoldan gidiyoruz. Biz tevessülü caiz biliyor ve Allah’ın peygamberini ve evlatlarını şirkten tenzih ediyoruz. Artık siz ne isterseniz onu yapın, yeter ki bu ümmetin evlatlarının itikadını bozmayın.
Daha söyleyecek çok sözümüz ve gösterecek çok delilimiz var. İkinci delilimizi burada sonlandıralım ve şimdi Kur’an’dan Üçüncü delilimize geçelim.
Allah razı olsun…