Tevessül

4. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Issız Bir Yerde Sıkıntıya Düştüğümüzde “Ey Allah’ın Kulları, Yardım Edin” Diye Tevessülü Emretmesi

Tevessülün caiz olduğunu beyan eden hadis-i şerifleri nakletmeye devam ediyoruz. Bu Dördüncü Bölümde, mana cihetiyle birbirine benzeyen üç hadis-i şerifi nakledeceğiz:

Birinci Hadis-i Şerifimizi, İbni Abbas Hazretleri rivayet etmiştir. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

 إ إِنَّ لِلَّهِ مَلائِكَةً فِي الأَرْضِ سِوَى الْحَفَظَةِ Şüphesiz Allah’ın, Hafaza meleklerinin dışında yeryüzünde melekleri vardır,  يَكْتُبُونَ مَا يَسْقُطُ مِنْ وَرَقِ الشَّجَرِ  Bu melekler, ağaçlardan düşen yaprakları yazarlar,  فَإِذَا أَصَابَ أَحَدَكُمْ عَرْجَةٌ بِأَرْضِ فَلاَةٍ   eğer sizden birine çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, فَلْيُنَادِ  şöyle seslensin,  يَا عِبَادَ اللَّهِ أَغِيثُوا  “Ey Allah’ın kulları, yardım edin.”

 Peygamber Efendimiz (asm), ıssız bir yerde sıkıntıya düştüğümüzde nasıl seslenmemizi emrediyor:  يَا عِبَادَ اللَّهِ أَغِيثُوا  “Ey Allah’ın kulları, yardım edin…”

Şimdi soruyorum: Böyle dua etmek, tevessül değil midir?

Naklettiğimiz bu hadis-i şerif hakkında İbni Hacer Hazretleri şöyle der: “Bu hadisin isnadı sahihtir.” es-Sehavi, hadisin hasen olduğunu söyler. el-Heysemi“Ravileri güvenilirdir.” der.

Hadis alimlerinden hiçbiri bu hadise itiraz etmemişlerdir.

Ahmed ibni Hanbel’in oğlu Abdullah şöyle der: Babamdan işittim, şöyle dedi:

“Yaya olarak yaptığım haclardan birinde yolumu kaybettim. ‘Ey Allah’ın kulları, bana yardım edin.’ demeye başladım. Ben böyle demeye devam ederken birden yolumu buluverdim.”

Bu hadiseyi İmam Beyhaki ve İbni Asakir sahih bir isnatla nakletmişlerdir. İmam Taberani“Bu denenmiştir.” der.

İmam Nevevi de bunu, yani sıkıntıya düştüğünde “Ey Allah’ın kulları, yardım edin.” demeyi tecrübe ettiğini beyan eder ve şöyle der:

 “Benim de aralarında bulunduğum bir cemaatte hayvan kaçmaya başladı. Yardım isteme lafzını söyledim; benim bu sözümden sonra hayvanlar durdular.”

Şimdi tevessülü inkar edenlere şu soruyu sormak istiyoruz:

Başta Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır, Mehmet Okuyan ve Bayraktar Bayraklı olarak tevessülü inkar edenlere şu soruyu soruyoruz:

Ahmed ibni Hanbel ve İmam Nevevi Hazretlerinin kendi ifadelerinden öğrendik ki, sıkıntıya düştüklerinde “Ey Allah’ın kulları, yardım edin.” diyerek yardım istemişlerdir.

– Şimdi, onlar yardım istedi diye şirke mi düştü, müşrik mi oldu? Onları şirkle itham edebilir misiniz? Ahmed ibni Hanbel’e ve İmam Nevevi’ye müşrik diyebilir misiniz?

Bakın, biraz önce zikrettiğimiz:

“Eğer sizden birine çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, ‘Ey Allah’ın kulları, yardım edin.’ diye nida etsin.”

hadisini, sizin tevessülü inkarda imamınız olan İbni Teymiye bile kabul etmiş, ve sünnete uygun duaları yazdığı “el-Kelimu’t-Tayyib” isimli eserinde bu hadisi zikretmiştir. İbni Teymiye, bu hadiste gösterildiği gibi dua etmenin sünnet olduğunu söylemektedir. Demek, İmamınız olan İbni Teymiye dahi bu hadisi inkar edememiş. Bu hadisi inkar edememek, tevessülü kabul etmek değil midir?

Yoksa siz şimdi şöyle mi diyorsunuz:

“Hadiste geçen, ‘Ey Allah’ın kulları, yardım edin.’ ifadesiyle, kendisinden yardım istememiz emredilenler meleklerdir. Meleklere tevessül caizdir; ama diğer kullara tevessül caiz değildir.”

Eğer böyle diyorsanız, biz de diyoruz ki:

Hadi diyelim ki, kendisinden yardım istenilmesi emredilenler meleklerdir. İyi de meleklere tevessül caiz oluyor da diğer salih kullara tevessül niçin caiz olmuyor? Arada ne fark var? Melekler de Allah’ın kulu; peygamberler ve evliyalar da Allah’ın kulu. Meleklere tevessül edilebilirken, salih kullara niçin tevessül edilmesin?

Yardımı Allah’tan bildikten sonra, meleklerden de yardım istenir, Allah’ın salih kullarından da. Yeter ki, onları yardıma gönderenin Allah Teala olduğunu bilelim.

Bu hadis-i şerifin tahlilini burada tamamlayalım ve şimdi aynı manayı ifade eden İkinci Hadis-i Şerifimize geçelim:

Şimdi İkinci Hadis-i Şerifimizi nakledelim: Bu hadis-i şerifin ravisi Utbe b. Gazvan Hazretleridir. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

“ اِذَا أَضَلَّ أَحَدُكُمْ  شَيْئًا Sizden birisi bir şey kaybederse, أَوْ أَرَادَ أَحَدُكُمْ  عَوْنًا وَ هُوَ بِأَرْضٍ لَيْسَ بِهَا أَنِيسٌ  veya yanında arkadaşı olmayan bir yerde yardım dilerse ,  فَلْيَقُلْ şöyle desin,   يَا عِبَادَ اللهِ أَغِيثُونِي يَا عِبَادَ اللهِ أَغِيثُونِي  Ey Allah’ın kulları bana yardım edin, Ey Allah’ın kulları bana yardım edin.  فَإِنَّ لِلَّهَ عِبَادًا لاَ نَرَاهُمْ  Çünkü Allah’ın bazı kulları vardır ki, biz onları göremeyiz.”

Şimdi sorumuz şu: Peygamber Efendimiz (asm) bu hadiste bizlere neyi emrediyor? Bizlere, bir şeyi kaybettiğimizde veya arkadaşımızın olmadığı bir yerde yardım dilediğimizde, “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin.” dememizi emrediyor. Ya hu tevessülü inkar edenler, bu hadisi görmüyorlar mı?

İmam Taberani Hazretleri bu hadisi rivayet eder ve ravilerini güvenilir kabul eder. Büyük hadis ve tefsir alimi olan, AllameMuhammed b. Allân şöyle der: “Bu hadiste geçen Allah’ın kullarından maksat, ya melekler ya Müslüman cinler, ya da ebdal diye isimlendirilen seçkin velilerdir.”

Tevessülü inkar edenlerin imamı olan Elbani dahi bu hadisi reddedemiyor ve diyor ki: “Hadiste geçen Allah’ın kulları melekler olabilir.” Bakın, Tevessülü inkar edenlerin hadiste İmamı olan Elbani: “Hadiste geçen Allah’ın kulları melekler olabilir.” diyor; o dahi hadisi inkar edemiyor…

Biz de şimdi Elbani’ye ve ona tabi olanlara diyoruz: Hadi diyelim melekler olsun.

İyi de meleklerden istemek ve onlara tevessül etmek caiz oluyor da diğer salih kullara tevessül etmek niçin caiz olmuyor? Arada ne fark var? Meleğin eliyle gelen yardım da bizzat Cenab-ı Hakk’ın izni ve iradesiyle değil midir? Melekleri yardıma gönderen Rabbimiz, salih kulların ruhunu niçin yardıma göndermesin veya gönderemesin?..

– Artık biz, Mustafa İslamoğlu’na, Abdülaziz Bayındır’a, Mehmet Okuyan’a ve diğerlerine daha ne diyelim? İmamlarının dahi inkar edemediği bu hadisler karşısında, hala inat edip tevessülü inkar mı edecekler? Veya onların peşinden gidenler, hala onların peşinden gitmeye devam mı edecekler? Bu kadar bilgiyi işittikten sonra, gönül rahatlığı ile bunu yapabilecekler mi? Yapabiliyorlarsa, elden ne gelir, biz onlar için ancak Allah’tan hidayet isteriz…

Bu videodaki İkinci Hadis-i Şerifin tahlilini burada tamamlayalım ve şimdi aynı manayı ifade eden Üçüncü Hadis-i Şerifimize geçelim:

Şimdi de Üçüncü Hadis-i Şerife kulak verin, bakın Peygamber Efendimiz (asm) ne diyor. Hadisin ravisi İbni Mesud Hazretleridir. Efendimiz şöyle buyurdu:

“  إِذَا انْفَلَتَتْ دَابَّةُ أَحَدِكُمْ بِأَرْضِ فَلاةٍ  Sizden birinizin sahrada hayvanı kaçarsa, فَلْيُنَادِ  şöyle desin,  يَا عِبَادَ اللَّهِ  اِحْبِسُوا ، يَا عِبَادَ اللَّهِ اِحْبِسُوا  ‘Ey Allah’ın kulları onu yakalayın.  Ey Allah’ın kulları onu yakalayın.’  فَإِنَّ لِلَّهِ حَاضِرًا  فِي الأَرْضِ سَيَحْبِسُهُ  Şüphesiz Allah’ın yeryüzünde hazır bulunan kulları vardır ki, onu yakalarlar.”

Bu hadis-i şerifi; Ebu Yâlâ Hazretleri “Müsned”inde; İbni Hacer “Metalibu-l Âliye”de; İmam Taberani “Mu’cemu’l-Kebir”de zikretmiştir.

Şimdi, Ey Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır, Mehmet Okuyan ve tevessülü inkar eden diğerleri! Sizlere soruyorum:

– Gösterdiğimiz bu kadar ayete ve hadise gözlerinizi mi kapatacaksınız? Hâlâ anlamayacak mısınız ki, yapılması gereken, caiz olan tevessüle haram demek değildir. Yapılması gereken, tevessülün şartlarını öğreterek yanlış tevessülün önüne geçmektir!..

Biz tevessül caizdir derken, her tevessül eden şeriat dairesinde tevessül ediyor, demiyoruz. Yardımı, Allah’tan değil de tevessül ettiği şahıstan bilenler ya da tevessül ettiği şahsın, bizzat malik-i hakiki olduğunu zannedenler elbette vardır. Ve bu, büyük bir hatadır.

Lakin bunun önüne geçmenin yolu, tevessüle haram demek değildir. Çünkü tevessüle haram derseniz, bu hadis-i şerifleri izah edemezsiniz. Yapılması gereken, tevessül edecek olana doğru tevessülü öğretmektir. Bunun başka bir yolu yoktur.

Sözü dilerseniz daha fazla uzatmayalım ve şimdi Beşinci Hadis-i Şerifimize geçelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu