5. Yemame Savaşında Sahabelerin, “Ey Muhammed İmdadımıza Yetiş” Diyerek Tevessül Etmeleri
Sahabe Efendilerimizin tevessül ettiğine dair Beşinci Örneği, İbni Teymiye’nin bir talebesi olan büyük müfessir İbni Kesir’den dinleyeceğiz. Hafız İbni Kesir’in naklettiğine göre;
Yemame savaşında Müslümanların şiarı, يَا مُحَمَّدَاهُ sözü idi. Bu söz, “Ey Muhammed, imdadımıza yetiş.” manasındadır. Halid İbni Velid de bu sözü söyleyenlerdendir. Bu söz, hem tevessüldür hem de istigase, yani “doğrudan yardım istemek”tir.
Tevessülü inkar edenler: “Sahabeler tevessül etmemiştir.” diyorlar. Alın size sahabe tevessülü. Hem de bir kişi değil, bir ordu tevessül ediyor. Bu ordunun içinde Halid b. Velid de var. Hem sadece tevessül de değil, aynı anda istigase, yani doğrudan yardım isteme.
Bu haberi nakleden zat da sizin en çok kabul ettiğiniz alimlerden İbni Kesir, İmamınız olan İbni Teymiye’nin talebesi Hafız İbni Kesir.
Şimdi biraz Arapça bilenler için, يَا مُحَمَّدَاهُ sözünü tahlil etmek istiyorum:
يَا مُحَمَّدَاهُ sözündeki يَا nida olup, “ey” demektir. “Muhammed” kelimesi münadadır. Yani kendisine seslenilen kişidir. Münadadan sonra gelen elif ise, elif-i istigase, yani yardım isteme elifidir. Buna göre, يَا مُحَمَّدَاهُ sözünden çıkan mana “Ey Muhammed, imdadımıza yetiş, bize yardım et.” şeklinde olur.
Sizleri biraz tebessüm ettirecek bir şey nakledeyim:
Tevessülü inkar edenler, Yemame savaşına katılan Müslümanların, “İmdadımıza yetiş Ey Muhammed.” manasındaki يَا مُحَمَّدَاهُ sözleri karşısında söyleyecek bir şey bulamayınca, saçmalamaya başladılar ve dediler ki: يَا مُحَمَّدَاهُ sözünü sahabeler parola olarak kullanıyorlardı, yoksa Resulullah’tan yardım istemiyorlardı.
Şimdi onların bu komik sözlerine cevap olarak deriz ki:
Size göre şirk olan bir kelimeyi, sahabeler parola olarak mı kullanıyordu? Sahabe, şirk olan bir kelimeyi nasıl parola olarak kullanır.
Hem bunun parolayla ne ilgisi var. Parola, karşılıklıdır. Mesela, birisi “güneş” der, diğeri “ay”. İnsanlar parolayı, birbirlerini tanımak için kullanırlar.
“Yetiş Ey Muhammed.” manasındaki يَا مُحَمَّدَاهُ sözünü nasıl parola kabul edersiniz?
Yahu sizin hadi hiç ilminiz yok, iyi de aklınızda mı yok. Sahabelerin birbirlerini tanımak için, şirk olan bir sözü kullanabileceğine nasıl ihtimal veriyorsunuz? O halde size göre, yine parola olarak “Yetiş ya Uzza, yetiş ya Menat.” gibi sözler de söylenebilir ve putlardan medet istenebilir. Bunu kabul ediyor musunuz? Aklınızı başınıza alın, “Yetiş Ey Muhammed.” manasındaki يَا مُحَمَّدَاهُ sözü, bir parola değil, bir tevessül ve istigasedir. Ve bu sözü bütün bir ordu söylemiştir.
Bütün bu izahlardan sonra, tevessülü inkar edenlere şu soruyu sormak istiyoruz:
Şimdi, tevessülü inkar eden Abdulaziz Bayındır’a, Mehmet Okuyan’a, Mustafa İslamoğlu’na, Bayraktar Bayraklı’ya ve diğerlerine şu soruyu soruyorum:
– Halid b. Velid dahil, Yemame savaşına katılan bütün Müslümanlar şirke mi düştü, müşrik mi oldu?.. Onlar nasıl olurda, bütün ömürlerini Peygamber Efendimiz (asm) ile geçirmelerine rağmen, tevessülün şirk olduğunu öğrenememişler? Halid b. Velid gibi bir İslam kahramanı nasıl müşrik olur? Onlar mı müşrik oldu, yoksa siz mi yanılıyorsunuz?
Gelin, sahabeye müşrik demekten vazgeçin. Bizden uyarması, hidayet ve tevfik Allah’tandır.
Sevgili kardeşlerim, eserimizin bu bölümüne kadar yaklaşık dört saattir konuşuyoruz. Tevessülün caiz olduğunu, önce Kur’an’ın ayetleriyle, sonra hadis-i şeriflerle, daha sonra da sahabelerin uygulamasıyla ispat ettik. Daha gösterebileceğimiz başka sahabe uygulamaları da var. Ancak bu bölümü, daha fazla uzatmaya gerek duymuyoruz.
Bir sonraki bölümde, başta dört mezhep imamı olarak, alimlerin bu konudaki icmaını göstereceğiz. Bir sonraki bölümde buluşuncaya kadar hepiniz Allah’a emanet olunuz.