Şefaat

16. Bölüm: 6. Soru-Cevap

Sevgili kardeşlerim, şefaate dair eserimizin On Altıncı Bölümünde, şefaati inkar edenlerin sözde delillerine cevap vermeye devam ediyoruz. Cevap vereceğimiz altıncı delilleri şöyle:- Onlar diyorlar ki: Secde suresi 4. ayette: “Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır.” buyrulmuştur. Bu ayet, bizim için tek şefaatçinin Allah olduğunu beyan etmekle şefaatin olmadığını ispat etmektedir.İşte onlar böyle diyorlar. Onlara göre ayetteki, “Sizin için Allah’tan başka bir şefaatçi yoktur…” ifadesi, şefaatin yokluğuna delildir. Onlara şu soruyu sormak istiyoruz:- Bu ayet-i kerimede, bizim için Allah’tan başka dost olmadığından da bahsedilmiş. Eğer ayetin hükmünü mutlak kabul ediyorsanız, bu durumda size göre Allah’tan başka dostumuz da olmamalı. Peki, Kur’an bunu mu emrediyor?

Bakın, Maide suresinin 55. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulmuş:

إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ Sizin dostunuz ancak Allah’tır   وَرَسُولُهُ  ve Resulüdür وَالَّذِينَ آمَنُوا ve iman edenlerdir.

Bu ayet-i kerime, Allah’la birlikte, Peygamberimiz (asm)’in ve iman edenlerin de bizim dostumuz olduğunu beyan buyurmuş. Ama sizin delil gösterdiğiniz Secde suresi 4. ayette, Allah’tan başka dostumuzun olmadığı beyan buyrulmuş.

– Şimdi, bu ayetler arasında bir çelişki mi var? Allah’tan başka dostumuzun olmaması; Peygamberimiz ve müminlerin düşmanımız olmasını mı gerektiriyor?

Elbette hayır… Bizim dostumuz Allah’tır ve Allah hesabına sevdiğimiz Peygamberimiz (asm) ve müminlerdir.

Yani şunu anlatmak istiyorum:

Hemen bir ayet gösterilip üzerine hüküm bina edilmez. Böyle yaparsanız hata yaparsınız. İşte gördünüz, eğer “Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır.” ayetini mutlak kabul ederseniz, sadece şefaati değil; Peygamberimiz (asm)’in ve diğer müminlerin dostluğunu da inkar etmek zorunda kalırsınız. Çünkü ayette tek dostun Allah olduğu bildirilmiştir.

Nasıl ki Allah’tan başka dostumuzun olmadığının beyanı, Peygamberimiz (asm)’in ve müminlerin dostumuz olmasına engel değilse; Allah’tan başka şefaatçimizin olmadığının beyanı da Allah’ın izin verdiği kulların şefaatine engel değildir.

Bunun manası şudur: Tek ve hakiki şefaatçimiz Allah’tır. Diğer şefaatçiler ise, ancak Allah’ın izin vermesiyle şefaat edebileceklerdir.

Bu aynı zamanda şuna benzer: Nisa 139’da: “Bütün izzet Allah’a aittir.” buyrulmuştur. Şimdi sorumuz şu:

– Bütün izzetin Allah’a ait olması, başkasının izzet sahibi olmasına engel mi?

Yani siz diyebilir misiniz ki: “Bütün izzet Allah’ındır. O halde peygamberler ve müminler izzetsizdir.” Bütün izzetin Allah’a ait olduğunu bildiren ayetten bu neticeyi mi çıkarıyorsunuz? Eğer bu neticeyi çıkarıyorsanız Münafikun suresi 8. ayet sizi tekzip eder. Çünkü bu ayette şöyle buyrulmuştur: “İzzet Allah’a, Resulüne ve müminlere mahsustur.”

Bakın, Nisa 139’da bütün izzetin Allah’a ait olduğundan bahsedilirken, Münafikun 8’de Resulünün ve müminlerin de izzet sahibi olmasından bahsedilmiştir. Demek izzetin Allah’a ait olması, Peygamberimiz (asm)’in ve müminlerin o izzetten mahrum olması neticesini vermemiştir.

Birbirine zıt gibi görünen bu iki ayetin vech-i tevfiki şudur: İzzet tamamıyla Cenab-ı Hakk’a aittir. Peygamberimizin ve müminlerin izzeti ise, Allah’ın onlara izzet vermesi ve aziz kılması iledir. Neticede, Peygamberimizin ve müminlerin izzet sahibi olması, bütün izzetin Allah’a ait olması hakikatine zıt değildir.

Şefaatte de durum aynıdır. Bütün şefaatin Allah’a mahsus olması, başka kimsenin şefaate malik olmayacağı manasına gelmez. Bunun manası şudur: Bütün şefaat Allah’a aittir. Diğerlerinin şefaate sahip olması ise, Allah’ın onlara bu yetkiyi vermesiyledir. Demek diğerleri, Allah’ın vermesiyle şefaate sahip olmuşlardır, şefaat onların zati malı değildir.

Dilerseniz bir örnek daha verelim: Kur’an’da birçok yerde bütün mülkün Allah’a ait olduğundan bahsedilmektedir. Şimdi, bütün mülkün Allah’a ait olması, bizlerin mülk sahibi olmasına engel mi? Elbette değil. Bizler de Allah’ın vermesiyle mülk sahibi olmuşuz. Evet, mülkün hakiki sahibi Allah’tır. Bizlerin malikiyeti ise, Allah’ın vermesiyledir. Hakikatte biz de sahip olduklarımız da Allah’ındır. Lakin Allah mülkünden bir kısmını bizlere vermiş ve bizleri mülk sahibi yapmıştır.

İşte şefaatin hepsinin Allah’a ait olması ve Allah’tan başka şefaatçimizin olmaması da böyledir. Bu, başkasının şefaat edemeyeceği manasına gelmez. Bunun manası şudur:

Bütün şefaat Allah’ındır. Kimse kendinden şefaate sahip değildir. Ancak Allah’ın yetki vermesiyle buna sahip olur. Ve ancak izin verdiği kişi de bunu kullanır.

Sevgili kardeşlerim, gördüğünüz gibi, şefaati inkar edenlerin gösterdikleri bu delil ne kadar zayıf ve ne kadar mantıksız. Bununla ancak Kur’an’ı bilmeyenleri aldatabilirler. Kur’an’ı bilenler onlara şöyle der:

Allah’tan başka şefaatçimiz olmamasından, şefaatin sadece Allah’a ait olmasını ve kulların hiçbirinin şefaate sahip olamayacağını çıkarıyorsunuz. O halde aynı ayette geçen, Allah’tan başka dostumuz olmamasından da Peygamberimiz (asm)’in ve müminlerin bizim dostumuz olmadığı hükmünü çıkarın. Yine bütün izzetin Allah’a ait olduğunu bildiren ayetten; meleklerin, peygamberlerin ve bütün müminlerin izzetsiz olduğunu çıkarın! Yine bütün mülkün Allah’a ait olduğunu bildiren ayetlerden, kimsenin mülke sahip olamayacağını çıkarın. Sizler Kur’an’ı böyle mi anlıyorsunuz?

İşte onlara böyle sorulduğunda, donup kalırlar ve tek bir kelime bile söyleyemezler. Daha Kur’an’da bunlar gibi çok ayet var. Meseleyi uzatmamak için burada kesiyoruz, herhalde meramımız anlaşılmıştır. Konuyu burada noktalayalım ve şimdi şefaati inkar edenlerin Yedinci Delillerini tahlil edelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu