Kur’an’ın, kâinatta ki fiillerden bahsedip, onu genel bir kaide içinde yerleştirmesi ve bir birlik ciheti ile birleştirmesi harikadır.
Mesela: İbrahim suresi 32. ve 33 ve 34. ayetlerde şöyle buyrulmuş:
“O Allah ki, gökleri ve yeri yarattı ve gökten su indirdi. Böylece onunla sizlere rızık olarak çeşitli meyveler çıkardı.
Emriyle denizlerde seyretsinler diye gemileri emrinize verdi. Ve nehirleri de emrinize verdi.
Güneşi ve ayı emrinize sürekli amade kıldı. Geceyi ve gündüzü de emrinize verdi.
Ve istediğiniz her şeyi size verdi.
Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz”
İşte şu ayetler, evvela Cenab-ı Hakk’ın insana karşı şu koca kâinatı nasıl bir saray hükmünde yaratıp, semadan zemine ab-ı hayatı gönderip, insanlara rızkı yetiştirmek için zemini ve semayı iki hizmetkâr ettiği gibi, zeminin diğer taraflarında bulunan her bir nevi meyvelerden, her bir kişiye istifade imkânı vermek, hem insanlara, her çeşit geçim vesilelerini temin etmek için gemiyi insana itaatkâr kılmıştır.
Yani denize, rüzgâra, ağaca öyle bir vaziyet vermiş ki, rüzgâr bir kamçı, gemi bir at, deniz onun ayağı altında bir çöl gibi olur. İnsanlar gemi vasıtasıyla bütün zeminle alaka kurmakla beraber, ırmakları, büyük nehirleri, insanın nakil vasıtaları hükmünde emrine vermiştir.
Hem güneş ile ayı gezdirip, mevsimleri ve mevsimlerden değişen Allah’ın renk renk nimetlerini insana takdim etmek içim iki itaatkâr hizmetkâr ve o büyük dolabı çevirmek için iki dümenci hükmünde yaratmış.
Hem gece ve gündüzü, geçimlerine ticaret yeri hükmünde emirlerine vermiş. İşte bu ilahi nimetleri saydıktan sonra, insana verilen nimetlerin ne kadar geniş bir dairesi olduğunu gösterip, o dairede ne derece hadsiz nimetler olduğunu şu “Ve istediğiniz her şeyi size verdi.
Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz” özetiyle gösterir.
Yani kabiliyet ve ihtiyaç lisanıyla insan ne istemişse, bütün onlar verilmiş. Allah’ın İnsana olan ihsanları, nimetleri saymakla bitmez.
Evet, insanın bir nimet sofrası gökyüzü ve yeryüzü ise ve o sofradaki nimetlerden bir kısmı güneş, ay, gece, gündüz gibi şeyler ise, elbette insana müteveccih olan nimetler had ve hesaba gelmez.