Kafiri ilzam
Allah’ı inkâr eden bir kimseyi ilzam etmek için şu üç soruyu sorabiliriz;
1- Sanatkâr sanatını bilir mi, bilmez mi?
2- Bir sanatkâr kendinden daha mükemmel olanı yapabilir mi?
3- Sanatkâr ve sanat aynı şey midir? Yoksa ayrı şey midir.
Herhalde bu sorulara şöyle cevap vermiştir; Elbette sanatkâr sanatını bilir. Yani masayı yapan marangoz masayı, resmi çizen ressam resmi bilir ve öyle yapar.
Bir sanatkâr ise asla kendinden daha mükemmelini yapamaz. Ne kadar mükemmel bir bilgisayar da yapsa bu kendi beynine kıyasla son derece ilkeldir, ya da ne kadarda mükemmel bir ev de yapsa bu kendi vücut evine kıyasla son derece sanatsızdır.
Sanatkâr ve sanatın aynı mı yoksa ayrı mı olduğuna gelince elbette ayrıdır. Marangoz masadan farklı, ressam resimden ayrıdır.
Bu cevaplar ile şu kaideleri sıralayabiliriz:
1- Sanatkâr sanatını bilir.
2- Bir sanatkâr kendinden daha mükemmelini yapamaz.
3- Sanatkâr ve sanat farklı şeylerdir.
O halde ey kâfir dinle!
Sen Cenab-ı Hakkı inkâr etmek ile şu sebepleri eşyaya sanatkâr yapıyorsun. Ama biraz evvel dedin ki, “sanatkâr sanatını bilmeli.” Hâlbuki sanatkâr olarak kabul ettiğin su, güneş, toprak, hava ve diğer sebepler bırak eşyayı tanımayı kendilerinden bile haberleri yoktur. O halde nasıl şu sanatlı eserleri yaratacaklar. Unutma “sanatkârın sanatını bilmesi” kaidesini sen de kabul etmiştin.
Hem “bir sanatkâr kendinden daha mükemmelini yapamaz” demiştin. Hâlbuki bir sinek bile şu sebeplerden daha sanatlı ve mükemmeldir. Bir de başını kaldırıp şu âleme baksan, nasıl şu sanat mucizelerinin basit, sanatsız, adi olan sebeplerden oluştuğunu iddia edebilirsin.
Hem sanatkâr ile sanat ayrı şeylerdi. Hâlbuki sen sebepleri fail yapmakla sanat ve sanatkârın aynı olduğunu iddia ediyorsun. “Tabiat nedir?” dediğimizde, bize şu dünyayı gösteriyorsun, daha sonra “bunları kim yarattı?” dediğimizde yine o dünyanın içindeki sebepleri söylüyorsun. Bu şekilde âlemi hem sanat hem de sanatkâr yapıyorsun, işte senin bu fikrin bu kadar batıldır. Sana inananların da aklı yoktur.