İrem şehri
Hiçbir kitap okumamış ve hiç bir harf yazmamış bir insan, tarihin karanlıklarında gizli kalmış bir medeniyetten sanki görüyormuş gibi bahsetse ve verdiği bu haber, kendinden tam on dört asır sonra, bilim adamlarının araştırmalarıyla tasdik edilse böyle bir durum karşısında ne düşünürdünüz?
Ve şu ihtimallerden hangisini kabul ederdiniz?
1- Bu zat, zaman ve mekanları aşıp, ta o kavmin yaşadığı asra gitmiş, ve gördüklerini, tekrar asrına dönerek haber vermiş. Bu şıkkı hiçbir akıl sahibi kabul edemez, bunu kabul etmek, ancak ve ancak akıldan istifa etmekle mümkündür.
2- Bu zat, zaman ve mekanları yaratan ve ilmiyle her zaman ve mekanı kuşatan Allah’ın elçisidir ve Onun peygamberidir. O’nun bildirmesiyle biliyor ve O’nun haber vermesiyle bildiriyor. Bu şık kabul edilmelidir zira kabul edilebilecek bundan başka seçenek yoktur.
Evet yol iki değil tektir, bu da; O zatın kesinlikle ve kesinlikle Allah’ın peygamberi olduğuna inanmaktır.
Şimdi O zatın peygamberliğini ve elindeki fermanın Allah’ın kitabı olduğunu ispat eden mucizevî habere geçiyoruz
“Rabbinin Ad kavmine ne yaptığını görmedin mi? Yüksek sütunlar sahibi İrem’e ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.” (Fecr Suresi, 6-8)
1990’lı yılların başında dünyanın tanınmış gazeteleri çok önemli bir arkeolojik bulguya “Muhteşem Arap Şehri Bulundu”, “Efsanevi Arap Şehri Bulundu”, “Kumların Atlantisi Ubar” başlıklarıyla yer verdiler. Bu ilginç arkeolojik bulguyu daha önemli hale getiren, isminin Kur’an’da anılıyor olmasıydı. O güne kadar Kur’an’da bahsi geçen Ad kavminin bir efsane olduğunu veya hiçbir zaman bulunamayacağını düşünen birçok kişi, bu yeni bulgu karşısında hayrete düştü. Kur’an’da sözü edilen bu şehri bulan kişi, amatör bir arkeolog olan Nicholas Clapp idi.
Bir Arap tarihi uzmanı ve belgesel yapımcısı olan Nicholas Clapp, Arap tarihi üzerine yaptığı araştırmalar sırasında, 1932 yılında İngiliz araştırmacı Bertram Thomas tarafından yazılmış Arabia Felix adında bir kitaba rastlamıştı. Arabia Felix Romalıların Arap Yarımadası’nın güneyinde bulunan ve günümüzdeki Yemen ve Umman’ı kapsayan bölgeye verdikleri isimdi.
İngiliz araştırmacı Bertram Thomas, Ad kavminin yaşadığı Ubar kentinin kalıntılarının bulunduğu Umman’ın sahile yakın bir bölgesine araştıma gezisi yapmıştı. Gezisi sırasında, çölde yaşayan bedeviler ile görüşmüş ve bu bedeviler O’na, eski bir patika yolu göstermişler ve bu patikanın Ubar isimli çok eski bir şehre ait olduğunu anlatmışlardı.
Bertram Thomasın kitabını inceleyen Nicholas Clapp, Thomas’ın haber verdiği Ubar’ın varlığını kanıtlamak için iki ayrı yola başvurdu. Önce Bedeviler tarafından var olduğu söylenen patika izlerini buldu. NASA’ya başvurarak bu bölgenin resimlerinin uydu aracılığıyla çekilmesini istedi.
Daha sonra da California’da Huntington Kütüphanesi’nde bulunan eski yazıtları ve haritaları incelemeye başladı. Kısa bir araştırmadan sonra Mısır-Yunan coğrafyacısı Batlamyus tarafından MS 200 yılında çizilmiş bir harita buldu. Haritada, bölgede bulunan eski bir şehrin yeri ve bu şehre doğru giden yolların çizimi gösterilmişti.
Bu arada NASA’nın çektiği resimlerde, yerden çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan, ancak havadan bir bütün halinde görülebilen bazı yol izleri ortaya çıkmıştı.
Hem eski harita da belirtilen yollar hem de uydudan çekilen resimler de görülen yollar birbirleriyle kesişiyorlardı. Bu yolların bitiş noktası ise eskiden bir şehir olduğu anlaşılan geniş bir alandı.
Böylece Bedevilerin sözlü olarak anlattıkları hikayelere konu olan efsanevi şehrin yeri bulunmuş oldu. Yapılan kazılarda kumların içinden eski bir şehrin kalıntıları çıkmaya başladı. Bu nedenle de bu kayıp şehir “Kumların Atlantisi Ubar” olarak tanımlandı. Bu eski şehrin Kur’an’da bahsedilen Ad kavminin şehri olduğunu kanıtlayan asıl delil ise şehrin kalıntılarıydı. Yıkıntıların ilk ortaya çıkarılışından itibaren, bu yıkık şehrin Kur’an’da bahsedilen Ad kavmi ve İrem’in sütunları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar arasında Kur’an’da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu.
Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Juris Zarins şöyle diyor;
“Bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şey; yüksek sütunlarıdır. Dolayısıyla bu şehir Kur’an’da bahsi geçen Ad kavminin kenti İremdir”
“Rabbinin Ad kavmine ne yaptığını görmedin mi? ‘Yüksek sütunlar’ sahibi İrem’e ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. ” (Fecr Suresi: 6-8)