Kur’an’ın televizyondan haber vermesi.
Kur’an’ı Kerim medeniyet harikalarına en çok; tarihi hadiselerden bahisle ve Peygamber mucizelerini haber vermekle işaret eder. Mesela;
-Musa (a.s.)’ın değneğiyle taştan su çıkarma mucizesi sondaja,
-Süleyman (a.s.)’ın rüzgâra binip uçması uçaklara, füzelere, uzay araçlarına,
-Belkıs’ın Yemen’deki tahtının göz açıp kapayıncaya kadar Şam’a gelmesi televizyona ve ışınlamaya,
-İsa (a.s.)’ın ölüleri diriltmesi ve körlerin gözünü açması yapay kalbe ve kalp ve göz nakillerine,
-İbrahim (a.s.)’ın ateşte yanmama mucizesi bugün itfaiyecilerin kullandığı amyant elbiselere ve daha ilerlerine işaret eder.
Allah bu mucizeleri peygamberlere vermiştir. Ama asırlar boyunca yaşayacak insanların da örnek alıp, bu istikamette çalışarak keşifler, buluşlar yapmasını istemiştir.
Şimdi tarihi bir hadisenin televizyona nasıl ışık tuttuğunu ve işaret ettiğini görelim:
Süleyman (a.s.) ile kraliçe Belkıs arasındaki kıssanın anlatıldığı Neml suresinin konumuz ile ilgili olan ayetinde şöyle denilmektedir:
“Süleyman (a.s.) dedi: hanginiz bana Belkıs’ın tahtını, o bana teslimiyet gösterip gelmeden önce getirebilir? Cinlerden bir ifrit:
“Sen makamından kalkmadan ben onu sana getirebilirim. Gerçekten benim bu işe gücüm ve kuvvetim var” dedi.
Kitaptan ilmi olan kimse ise “Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm” dedi.”
Ve sözlerinin bitmesiyle tahtın gelmesi bir oldu. Belkıs’ın süslü tahtı Süleyman (a.s.)’ın önünde duruyor, parıl parıl parlayan tahta herkes şaşkınlıkla bakıyordu.
İşte bu mucize bize eşyanın ses ve görüntü olarak nakledilebileceğini göstermekte yani televizyona işaret etmektedir. Cenab-ı Hak bir örnek veriyor ve insanların bu örneğe bakıp çalışmalarını istiyor.
İşte bu ayetlerin işaretlerini okuyabilen âlimlerden sadece bir tanesi olan Bediüzzaman hazretleri, daha televizyon keşfedilmeden önce yazmış olduğu İşaratü-l İ’caz isimli eserinde bu ayetin tefsirini yaparken, uzak mesafelere ses ve görüntü nakledilebileceğini yani televizyonun keşfini bize haber vermekte hatta bununla da yetinmeyip ilmin ulaşacağı son nokta olan eşyanın Süleyman (a.s.)’ın kıssasında geçtiği gibi aynen nakledilebileceğini de haber vermektedir ki, şu anda bilim adamları eşyanın ışınlanması çalışmalarını sürdürmektedirler.
Kur’an-ı Kerim’in işaret ettiği noktaya varıldığı gün bir tanıdığımızı televizyon ekranında görmekle kalmayacak, nerede olursa olsun istediğimiz an etiyle, kemiğiyle evimizde ışınlanabileceğine de şahit olacağız. Bütün mesele çalışmak araştırmak ve bulmaktır.