Tefekkür Damlaları

İnsan yüzü

Her parçasıyla harikulâde bir planlamanın neticesi olan kafayı bir kenara bıraksak bile, bu hazır malzeme üzerine ge­çebilecek bir yüz için sayısız, milyonlarca ihtimaller vardır.

Bu sayısız ihtimaller içinde, bütün akılları aciz bırakacak bir şekilde en uygununu, en güzelini seçmek kelimenin tam an­lamıyla imkansızdır.

İnsan yüzünde kullanılan malzeme son derece basit ve sadedir. Yeknesak bir deri, bir çift göz ve biraz da kıl. Buna rağmen 2 aylık bir bebeğin yüzündeki o sadelik, o basitlik içinde böyle güzel bir yüzün yaratılabileceğini, görmeseydiniz ihtimal verebilir miydiniz?

Bir insan için bir yüz çizdikten sonra, ikincisi için bir başka yüz çizmek en azından ilki kadar imkansızdır. Çünkü insanlar seri imâlatla yaratılmazlar. Hepsinde aynı unsurları kullanıp, her birine ayrı bir sima çizmenin zorluğunu meşhur Fransız ressam şöyle anlatıyor; “Bir ressam için gül resmi çizmek kadar zor bir iş yoktur. Çünkü daha evvel çizilmiş bütün gül resimlerini bir yana bırakıp öylece çizmesi gerekir.”

Hem insan yüzü basit bir portreden ibaret değildir. Oraya yerleştirilen her bir unsurun sınırsız bir sanat kadar, sınırsız bir bilgiye ihtiyaç gösteren fonksiyonları vardır.

Ya bu yüzde tebessüm, endişe, sevinç, korku, kah­kaha… gibi yüzlerce manâyı dile getirmek, yüzü yaratmak kadar imkansız değil midir?

Okyanusu bir bardağa doldurmak ne kadar zor ise, insa­nın ruhunu simada temsil etmek de o kadar zordur. Müminin siması ruhu gibi aydınlık, kâfirin siması ruhu gibi karanlıktır.

Bir heykeltıraşın, basit bir heykele bile o simetriyi vere­bilmesi için bazen yıllarca çalışması gerekiyor. Buna mukabil her gün 300 bin insan, saniyede ise 4 insan kemal-i suhuletle yaratılıyor. Her birine farklı bir yüz veriliyor.

Bizler birbirine benzeyen ikizleri veya üçüzleri gördüğümüzde hayret ederiz. Aa nasıl birbirine benziyor deriz. Şimdi soruyorum. İki yüzü birbirine benzetmek mi daha zor? Yoksa milyarlarca insanı birbirine benzetmemek mi daha zor? Birincisine hayret eder­ken, ikincisine neden hayret etmiyoruz. Kimdir bu yüzlerin yaratıcısı?

En basit maddelerden bir sanat harikası yapan sa­natkâr kim?

Kim o yüzde sayısız manâyı ifade eden?

Kim her ferde farklı bir yüz veren?

Kim o yüzdeki cihazlara mükem­mel işler yaptıran?

Göze görmesini, buruna koklamasını, dile tatmasını, kulağa işitmesini öğreten kim?

Ve daha bir çok fii­lin faili kim? Kim? Kim?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu