Allah'ın Arş'a İstivası

İmam-ı Azam hazretleri “Allah göktedir.” demiş midir?

“Allah’ın Arş’a istivası” isimli eserimizin, 16. dersindeyiz. Bu dersimizde, Selefilerin İmam-ı Azam hazretlerine attığı, bir iftirayı çürüteceğiz. Selefiler diyorlar ki: İmam Azam hazretleri, Allah’ın gökte olduğuna itikat ediyormuş. Delilleri de şu: İmam-ı Azam şöyle demiş: “Rabbim gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum.” diyen kimse kafir olmuştur. Aynı şekilde, “Allah Arş’ın üzerindedir, Arş’ın gökte mi yerde mi olduğunu bilmiyorum.” diyenin durumu da böyledir. (el-Fıkhu’l Ebsat)

Selefiler diyor ki: İmam-ı Azam’ın bu sözü, Allah’ın gökte olduğuna inandığına delilmiş. Bu sözü tahlil etmeden önce, İmam-ı Azam’ın başka sözlerini nakledelim:

İmam-ı Azam, “el-Fıkhu’l Ebsat” isimli eserinde, “Allah nerededir?” sorusuna şöyle cevap verilmesini istiyor: Yaratılmadan önce mekan yoktu, halbuki Allah vardı. Mahlukatın hiç biri yokken, “nerede” mefhumu mevcut değilken Allah vardı. O her şeyin yaratıcısıdır.

İmam Azam bu sözüyle, Allah’ın mekandan münezzeh olduğunu açıkça ifade etmektedir.

Yine “el-Vasiyye” isimli eserinde şöyle diyor: Allah-u Teala, kendisi için bir ihtiyaç ve istikrar -yani yerleşme ve oturma- olmaksızın Arş’a istiva etmiştir. O, Arş’ı da diğer mahlukatı da korumaktadır. Eğer -Arş’a ve bir yerde yerleşip oturmaya- muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan yaratmaya ve idare etmeye muktedir olamazdı. Bir mekanda oturmaya muhtaç olsaydı, Arş’ı yaratmadan önce Allah neredeydi? Yüce Allah bundan münezzehtir.

İmam Azam bu sözüyle, Allah’ın Arş’ta olmadığını; eğer bir yerde yerleşip oturmaya muhtaç olsaydı, alemi yaratmaya muktedir olamayacağını beyan ediyor. Ve diyor ki: Allah mekanda olmaktan münezzehtir.

Yine “el-Vasiyye” isimli eserinde şöyle diyor: “Cennet ehlinin Allah’a; keyfiyet, teşbih ve cihet olmadan mülaki olmaları haktır.” İmam Azam bu sözüyle, ciheti açıkça inkar etmektedir. Ahirette Allah’ı; keyfiyet, teşbih ve cihetten münezzeh tutan İmam-ı Azam, nasıl oluyor da Allah’a bu dünyada cihet isnat ediyor?.. Bu mümkün müdür?.. Bu sözleri söyleyen İmam-ı Azam hakkında, nasıl olur da, “Allah’ın gökte olduğuna itikad ederdi.” denilebilir? Bundan daha büyük bir iftira var mıdır?..

Ey Selefiler! İmam-ı Azam hazretleri, yarın ahirette yakanıza yapıştığı zaman, haliniz ne olacak? Siz de hiç mi Allah korkusu yok ki, İmam-ı Azam’ın bu kadar açık beyanları varken, ona iftira atabiliyorsunuz?..

Şimdi, İmam-ı Azam’ın, başta zikrettiğimiz sözünü izah edelim. İmam-ı Azam şöyle demişti: “Rabbim gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum.” diyen kimse kafir olmuştur. Aynı şekilde, “Allah Arş’ın üzerindedir, Arş’ın gökte mi yerde mi olduğunu bilmiyorum.” diyenin durumu da böyledir. (el-Fıkhu’l Ebsat)

Bir müçtehidin sözünü anlamak için, mezhebinin büyük alimlerinin izahına bakılır. Müçtehidin sözünü en iyi onlar anlar, ve bu sözüyle neyi kastettiğini en iyi onlar bilir. Şimdi size bazı nakiller yapıcaz. Bakın, İmam-ı Azam bu sözüyle neyi kastetmiş:

Yusuf-u Nebhâni hazretleri şöyle diyor: Bir kimse “Allah’ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum.” derse kafir olur. Zira bu söz, Allah için bir mekan var da o kişi bunda şüphedeymiş vehmini verir. (Şevahidü’l Hak, s.218)

El-Beyâdî hazretleri “İşaretü’l Meram” isimli eserinde şöyle diyor: Bu sözü söyleyenin kafir olma sebebi, sözü söyleyenin bu söz ile Allah’a cihet ve hudut tayin etmesidir. Zira ciheti ve hududu olan her şey mahluktur. Dolayısıyla bu söz, Allah’a kusur atfetmektir. Bu da onları kati bir surette imansızlığa götürür.  (el-Kevseri, Makalat, s.368)

Ebu’l Leys Semerkandi hazretleri şöyle diyor: O kişi bu sözüyle, Allah’ın bir mekanı olacağını söylemek istemiş ve bu yüzden kafir olmuştur. Çünkü Allah varken mekan yoktu. Allah varken ne mekan, ne mahluk, ne de başka bir şey vardı. O her şeyin yaratıcısıdır. (Zahid el-Kevseri’nin neşrinden İmam-ı Azam’ın 5 eseri, Şamil yayınları, sf.94)

Molla Aliyyü’l Kâri hazretleri şu açıklamayı yapar: İmam İzz b. Abdusselam “Hillu’r Rumuz” isimli kitabında İmam’ı Azam’ın şu sözünü kaydediyor: Kim “Allah’ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum.” derse kafir olur. Çünkü bu söz, Allah’ın bir mekanı olduğu düşüncesini akla getirir. Allah’ın mekanı olduğunu düşünen kimse ise, Allah’ı mahlukata benzeten kişidir. (Fıkhu’l Ekber şerhi, Miraç ve Allah’a mekan isnadı)

Allame Muhaddis Ebu’l Mehasin el-Kavukci hazretleri, “El-itimad fi’l itikad” isimli eserinde şöyle diyor: Allah, yönlerden ve cisim olmaktan münezzehtir. Onun hakkında; “Sağı, solu, arkası, önü vardır.” “Arş’ın üstünde, altında, sağında, solunda bulunmamaktadır.” “Alemin içinde veya dışındadır.” demek de caiz değildir. “O’nun yerini O’ndan başkası bilmez.” de denemez. Ve her kim, “Bilmiyorum Allah gökte midir, yerde midir?” derse küfre düşer. Çünkü bu iki yerden birini Allah’a mekan olarak nispet etmiş olur.

Hakim es-Semerkandi hazretleri, İmam-ı Azam’ın akidesini açıkladığı eserinde şöyle diyor: Müminin Allah’a; mekan, gelmek, gitmek ve mahlukların sıfatlarından herhangi bir sıfatı isnat etmemesi lazımdır. Kul, Allah’ın bir mekanda bulunmadığını, mekana ihtiyacı olmadığını, Arş’ın O’nun kudretiyle ayakta durduğunu bilmeli; gidip gelme gibi sıfatları Allah’a izafe etmemelidir. (er-Reddü alâ eshabi’l hevâ el-müsemma kitabu’s sevadi’l azam alâ mezhebi’l İmam-il Azam)

Daha bunlar gibi onlarca alimin, İmam-ı Azam’ın mezkur sözü hakkındaki izahını nakledebiliriz. Bütün bu sözlerin ortak noktası şu: İmam Azam Allah’a mekan atfetmiyor. Atfedeni de küfre nispet ediyor. İmam-ı Azam, Selef uleması gibi, bir yandan müteşabih ayetlerin manasını izah etmiyor, ve Allah’ın ilmine havale ediyor; diğer yandan da Allah’ı, O’na yakışmayacak sıfatlardan tenzih ediyor. Ama Selefiler, bütün bu izahlara gözlerini kapatıp, İmam-ı Azam’ın sözünde olmayan bir manayı, ona isnat ediyorlar.

Selefilerin başka bir iftirası da şudur: Diyorlar ki: Bir kadın İmam-ı Azam’a gelmiş ve şöyle demiş: “Dinini terk ettiğin halde, insanlara çeşitli meseleler öğretmeye kalkışan sen misin? Kendisine ibadet edilen ilahın nerededir?” İmam-ı Azam susup, 7 gün sonra “Şüphesiz Allah yerde değil, semadadır.” demiş.

Bu hadise hakkında, Ehli Sünnet alimlerinin, “Bu rivayet yalandır.” dediğini nakletsek, inanmazlar. O halde biz de onların en çok güvendiği, ve yere göğe sığdıramadıkları Elbani’nin sözünü nakledelim. Elbani bu rivayet hakkında diyor ki: Bu nasıl sahih olabilir ki, bunu rivayet eden, uydurmakla itham edilmiş olan Nuh el-Cami’dir. Hatta bazıları, “O doğrudan başka her şeyi toplamıştır.” demiştir.

Gördüğünüz gibi, bu rivayeti onların hadisçileri reddediyor. Daha fazla söz söylemeye gerek yok…  Bu dersten kıssadan hissemiz şu olsun: Selefilerin alimlere atfettikleri sözlere hemen inanmayın. Bunların atıflarının çoğu yalandır. Bunların hadis diye gösterdiklerinin de çoğu hadis değildir. Ehli sünnetin itirazından korktukları için, kendi çirkin inançlarını, Ehli sünnet alimlerine nispet etmiş, onlara iftira atmış, hatta hadis dahi uydurmuşlardır. İmam-ı Azam’a attıkları iftirayı gördünüz, diğerlerini siz kıyas edin.

Dersimizi burada tamamlayalım. Bir sonraki derste görüşünceye kadar Allah’a emanet olun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu