Hz. Adem’in kendisine yasaklanan ağacın meyvesini yemesi bir günah mıdır?
وَقُلْنَا يَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلاَ مِنْهَا رَغَداً حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَـذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الْظَّالِمِينَ
Ve biz demiştik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşin ve dilediğiniz yerde ondan (cennetin meyvelerinden) bol bol yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” (Bakara/ 35)
Bazı haddi aşmışlar, bu ayet-i kerimenin zahirinden Hz. Âdem’in günah işlediği neticesini çıkarmakta ve şöyle bir muhakeme yapmaktadırlar: Ayet-i kerimede Allah-u Teâlâ, Hz. Âdem’e hitaben: “Şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz” buyurmuştur. Hz. Âdem ise o ağaca yaklaşmış ve cennetten çıkarılmıştır. Yani Allah-u Teâlâ’nın, “zalimlerden olmaya” şart koştuğu ‘ağaca yaklaşmak’ fiili gerçekleşmiş ve neticede Hz. Âdem -hâşâ- zalim olarak cennetten çıkarılmıştır. Bu hadise -onlara göre- peygamberlerin de günah işleyebileceğine ve masum olmadıklarına delalet etmektedir.
Bunların mezkûr muhakemeleri tam bir cahillik olup, Kuran’ı anlayamamalarından ötürüdür. Onların muhakemelerindeki unsurlara şöyle cevap verilebilir:
Ayette geçen “Şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz” demek: “Kendi nefsinize zulmedenlerden olursunuz” demektir. Kendi nefislerine olan zulüm ise: Cennetin rahatını ve güzelliğini kaybederek, dünyanın meşakkatine düşmektir. Zira büyük bir makamı kaybederek küçük makama düşen kimse kendisine zulmetmiş demektir. Yoksa ayetteki “zalimlerden olursunuz” ifadesi, “Başkalarına zulmetmiş olursunuz” demek değildir. Zira peygamberler başkalarına zulmetmekten masumdurlar.
Yine onların: “Hz. Âdem yasak edilmiş ağaca yaklaşmış ve bu suretle bir günah işlemiştir. Bu, peygamberlerin günah işleyebileceğine delildir” sözlerine cevap ise şöyledir: Evvela ayetteki yasak ya tahrimîdir ya da tenzihîdir. Yani ya haramdır ya da evlayı terk kabilinden en uygun olanı yapmamaktır. Eğer buradaki yasak tenzihî, yani faziletli olanı terk etmek ise, ağaca yaklaşma fiili masumiyete zarar vermez ve ismet sıfatını düşürmez. Zira efdali terk etmek günah değildir. Yok, eğer bu yasak tahrimî olup mezkûr ağaca yaklaşmak haram ise, Taha suresi 115. ayetteki: “Andolsun ki bundan önce Âdem’e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir kasıt bulmadık” ifadesiyle; Hz. Âdem, o ağaca yanaşmanın yasak olduğunu unutmuş ve bu unutması sebebiyle de masumluğuna bir zarar gelmemiştir. Bununla birlikte, Allah-u Teâlâ, takdir ettiği hikmetlerin vukua gelmesi ve kaza edilmesi için Hz. Âdem’i cennetten çıkarmıştır.
Bu arada şunu da gözden kaçırmamak gerekir: Hz. Âdem daha yaratılmadan önce Allah-u Teâlâ meleklerine hitaben: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” (2/30) buyurmuştu. Yani daha Hz. Âdem yaratılmadan önce, O’nun dünyaya gönderilmesi takdir edilmiş ve fıtratına o ağaca karşı bir meyil dercedilmişti. Bu sırra Bediüzzaman hazretleri: “Muktezay-ı fıtrat olan malum günahla cennetten ihrac edildi.” (Yaratılışının icabı ve zaruri bir neticesi olan malum günah ile cennetten çıkarıldı) diyerek işaret etmiştir.
Ebu Medyen hazretlerine, Hz. Âdem’in cennetten çıkarılması ve nehyedildiği halde o ağaçtan yemesinin sırrı sorulduğunda, şöyle cevap vermiştir: “Eğer babamız Âdem (as), sulbünden Muhammed (as) gibi bir zatın zuhur edeceğini bilseydi, dünyaya çabuk insin de kemal-i Muhammedî (sav) ve cemal-i Ahmedî (Efendimizin kemali ve güzelliği) bir an evvel zuhur etsin diye elbette o ağacın meyvesini değil, kökünü bile yerdi.”
Nisa suresi 64. Ayette “Biz her peygamberi ancak, Allah’ın izniyle kendisine itaat olunsun diye gönderdik” buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime, peygamberlerin günahtan masum olduklarına delalet etmektedir. Zira bu ayet-i celile, peygamberlere kayıtsız şartsız itaatin vacip olduğunu ifade etmektedir. Eğer peygamberlerin masum olmayıp günah işlemeleri caiz olsaydı, ümmetleri onlara itaatle memur oldukları için o günahta da peygambere itaat etmeleri gerekirdi. Hâlbuki günahta itaat haramdır. Demek peygamberlerin günah işleyebileceğini kabul etmek, vacip ile haramın bir şey üzerinde toplanmasını mümkün görmektir ki, bu da mümkün olamayacağına göre peygamberlerin günahtan masum olmaları gerekmektedir.
O halde neticeyi şöyle maddelersek:
• Ayette geçen “ağaca yaklaşma yasağı” ya tenzihen mekruhtur; mekruh ise ismet sıfatına zarar vermez.
• Ya da bu yasak haramdır. Bu sefer de Hz. Âdem’in unutması sebebiyle masumluğuna zarar gelmez.
• Cenab-ı Hak, daha Hz. Âdem’i yaratmadan önce O’nun hilafetini meleklere haber vermiş ve Hz. Âdem de fıtratının gereği olarak o ağaca yaklaşmıştır. Bu, muktezay-ı fıtrattır.
• Demek bu ayetten, peygamberlerin günah işleyebileceğine dair hiçbir delil çıkartılamaz.
Gayet güzel açıklamışsınız teşekkür ederim.